5.3

11.3K 786 342
                                    

| Altan |

Cuma.
10.23

Yumruklarımın içine gizlediğim sarsıntılar uzuvlarımdan taşıp vücudumu sarıyordu. Arka cebimdeki telefon taş gibi ağırdı, ama yapacağım şeyin ağırlığının yanında onun varlığını hissedemiyordum bile. Başından beri varacağımı bildiğim noktaya doğru yürüyordum. O darbeden kaçış yoktu, hiç hayal etmediğim, en acı verici şekilde ezecekti beni.

Bahçenin köşesinde dikkatli gözlerle beni izlediğini biliyordum. Günlerini bu sahneyi planlayarak geçirmişken kaçırması imkansızdı.

Binanın arkasına yürürken elimde olmadan ifadesiz yüzüne baktım. Bana zarar vermeyeceğini söylerken doğruyu söylediğine inanmak istemiştim. Sanki parmakları hala ensemi okşuyordu ve ben o parmakların ucunda geleceğime bakıyordum. Gözlerim alev alev yanarken, olmayacağını bile bile vazgeçmesini diledim. Beni bu kadar gözden çıkarmış olması fikrine hala inanamıyordum.

Yüzü hissiz maskeden sıyrılıp sert bir ifadeye büründüğünde bakışlarını kaçırdı. İstemediğini biliyordum. Ama durmayacağını da biliyordum. Uçurumdan atlamıştık, ikimizden biri yere çakılana kadar bu iş bitmeyecekti ve önümdeki manzara o kişinin ben olduğumu söylüyordu.

Binanın arkasına geçtiğimde onun da benimle eş zamanlı harekete geçtiğini biliyordum. Düşünmeyi bırakıp Apo'ya doğru yöneldim. Attığım her adımda içimde bir şeyler çatırdıyordu.

"Gelmişsin."

Bana kızgın olmasına rağmen çağırdığımda karşı koymadan geleceğini biliyordum. Günlerdir doğru düzgün iletişim kurmamıştık ama gözlerini telefondan kaldırıp bana baktığında o öfkeden iz yoktu. Yavaşça ayağa kalkarken telefonunu cebine atıp parmak uçlarının üzerinde yaylandı.

"Düşman mıyız gerizekalı, ne demek gelmişsin? Gelmeyip ne yapayım?"

Gözlerim bastırdığım yaşların etkisiyle sızlarken gülümsedim. Bugüne kadar kimseye düşman olmayı başaramamış bir adamın nefretinin hedefi olmaktan korkuyordum.

Titrek bir soluk alıp ona doğru yürüdüm. Hafifçe kaldırdığım kollarımı geri çevirmeyip gülümseyerek mesafeyi kapattı. Suçluluk duygusuna karışan öfke gözlerimden aşağı yuvarlanırken gözlerimi sıkıca kapatıp kollarımı gövdesine sardım. Arka cebimden yapmam gereken şeyi hatırlatır gibi yükselen bildirim sesiyle soluklarım kesik bir düzenin içine sıkışırken kollarımı biraz daha sıktım.

"Ne oldu lan? Çok mu özledin beni?"

Gülüşleriyle sarsılan gövdesi o an beni ayakta tutan tek şeydi. Derin nefesler alıp "Yap artık, siktiğimin salağı." diye tısladım.

"Ne diyorsun oğlum? Ne yapayı-"

Kafamı kaldırıp elimi ensesine attıktan sonra dudaklarına uzandım. Yüzümde hissettiğim sıcaklık midemi ters yüz ederken kusmamak için nefes almadım. Kollarının hala üzerimde olması hareket edemeyecek kadar şaşkın olduğunu gösteriyordu. Bir an sonra baskı yok oldu, yerini buz gibi bir boşluğa bıraktı.

"Altan?"

Bomboş bakışları yüzümde dolaşırken çocuk gibi masum görünüyordu.

Başka ne yapabileceğimi bilmediğim için bir kez daha öten telefonumu çıkardım. Ekrandaki görüntü Tuna'nın istediğini aldığını gösteriyordu.

Güzel olan her şeyi sikip atıyormuş gibi değil de birbirimize sokulmuş, öpüşüyormuşuz gibi görünüyorduk. Apo baktığım ayrıntıyı fark ederek hırsla telefonu elimden kaptığında engel olmaya çalışmadım. Parmağını ekranda kaydırıp bizi bu noktaya sürükleyen asıl sebebi gördüğünde yüzündeki öfke silindi. Yine aynı boş ifade gelip gözlerine yerleşirken saçlarını çaresizce karıştırarak tekrar yüzüme baktı. Konuşmak yerine uzanıp telefonu aldım. Babalarımın görüntüsüyle ışıyan ekranı kapatıp kaldırıma çöktüğümde içinde yaşadığım dünyanın çatırdayarak ortadan ikiye ayrıldığını duyabiliyordum.

___

Bİ ARABA HERİFTEN FENA DAYAK YEMİŞ GİBİ
YANİ SENİ SEVMİŞ GİBİ Bİ HALDEYİM
DOKUNMAYIN

valla arkadaşlar düşündüm düşündüm en iyisinin olaya direkt giriş yapmak olduğuna karar verdim. Çünkü NEDEN OLMASIN AQ

Y/N: saate bakarsanız bi önceki bölümde gerçekleşen olayların birkaç saat öncesi olduğunu fark edeceksiniz. BEN SÖYLEMEDEN FARK ETMİYONUZ ÇÜNKÜ YAZMAK ZORUNDAYDIM.

strawberries&cigarettesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin