Bölüm 22

1.2K 242 92
                                    

FİNALE SON İKİ ADIM MI? WAOOW OH, MY GOD! :D NİHAYETE DOĞRU GİDİYORUZ BİR KİTAP İÇİN DAHA... GERÇEKTEN MUTLUYUM... BİR AN ÖNCE YENİ HİKAYELERE GEÇMEK İSTİYORUM NE YALAN SÖYLEYEYİM... AMA TABİ Kİ ÖNCELİĞİMİZ SİZSİNİZ... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Hemen önünde duran manastır gerçekten de gözden kaçmayacak kadar büyük ve korkutucuydu. Tuhaf olansa bunca zamandır hiç farkında değildi buranın. Sanki onu çağırmazlarsa hiç bulamazmış gibiydi. Etrafta kimseler görünmüyordu. Buna karşılık Gideon ve Jorah'ın orada olduğunu biliyordu.

Derin bir nefes alıp verdi. "Neredesin?" diye fısıldadı gökyüzünde yükselen aya bakarak. Karabasan hala ortalarda yoktu. Peki, bu kadar güçlüler miydi gerçekten? Kıskançlık, Açgözlülük ve kutsal kuzgunu bir arada saldırmalarına neden olacak kadar güçlüler miydi?

Daha önce Jorah'ı hapsetmeyi başarmışlardı ancak o adam artık burada değildi. Yani o kadar da güçlü olmamalıydılar ya da belki de sadece emin olmak istiyordu. Ya da belki de güçlüydüler.

Buraya kadar gelmek için can atıyordu ama ayakları ilerlemiyordu. Babası ile karşılaşacaktı ve bunu yapmayı gerçekten istemiyordu. Daha fazla ilerlemek istemiyordu gerçekten de. "Devam etmeli miyim ki?" diye fısıldadı.

Gideon, dudaklarını büzerek kollarını göğsünde birleştirdi. "İlerlemek istemiyor gibi görünüyor" dedi. "Korktu mu acaba?"

Korkmuyordu. Jorah, onun en derin hislerini duyumsayabiliyordu. Buna karşılık isteksizliği belirgindi. "Sadece tereddüt ediyor" diye mırıldandı. "Korkacak bir şey olmadığının farkında"

Gideon, buna karşılık başını iki yana salladı. Karabasan yok gibi görünüyordu. Ancak Jorah, olanlardan memnun kalmamıştı. Sonuçta eğer gerçekten ona yardım etmesini istiyorsa o zaman bu son savaşa katılmasını istemişti.

Görünen o ki Efnan'ın durumdan haberi yoktu. Ona babasını ve geri kalan herkesi yok etmeye karar verdiğini söylememiş olmalıydı. "Emin misin?" diye sordu sakince. "Karından gizli hareket ediyorsun yine"

Yalan söylememişti en azından. Belli ki Efnan, yalan söylenmesindense hiçbir şey söylenmemesini tercih ediyordu. Hafifçe omuz silkti. Muhtemelen daha iyi olmayacaktı ama daha kötü de olamazdı herhalde. Kaldı ki eğer bir tehdit olursa işe karışacağına söz vermişti. "Harem ve güvercin kanatlarımla omzuna konmaya gelmedim sonuçta" dedi en sonunda. "Kim olduğumu anlasın artık"

"Daha fazla beklemenin ne sana ne de diğerlerine yararı var" dedi karabasan zihnine doğru. "Kendine güvenmek zorundasın. Aksi halde saçmalıklar asla bitmeyecek"

Onun sesini duyunca genç kadın başını kaldırdı. Geri gelmişti demek. Doğrusu saçma gelebilirdi ama bu hiç tanımadığı kişinin sesini duyunca rahatlamıştı. Zihnine konuşmasından anlayabiliyordu o olduğunu. Yine de her zamanki konuştuğu küçük kız çocuğunun sesi değildi bu. Bir erkeğin sesiydi.

Öne doğru bir adım attı ve manastırın bahçesine girdi. Kare şeklinde kocaman ve bomboş bir iç bahçeydi burası. Siyah renkli, gotik binanın tek renkli alanı olmasına rağmen hiç çiçek yoktu.

Dudaklarını büzerek etrafına bakındı. Çok boştu. Hiç ses çıkmıyordu sanki kimse yok gibiydi. Burası olduğuna emindi oysa. Başladığı işi bitirmek gerekiyordu sonuçta. "Ben geldim, otets" diye mırıldandı. "Saklanmak bir işe yaramayacak"

"Burada kimse saklanmıyor, milaya"

Başını çevirip arkasına baktı. Daha önce orada olduğunu fark etmemişti. Bahçeye bakan bir tahtta bacak bacak üstüne atmış oturuyordu. "Otets" diye fısıldadı. Rusça baba demekti ama sanki artık bu kelime çok da onu yansıtmıyor gibi görünüyordu.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 7- AÇGÖZLÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin