Bölüm 14

1.4K 248 59
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


"Ona çok özen gösterin" dedi Amun adındaki adam. "Diğerlerinden çok daha değerli." Yüzünde halinden memnun bir ifade vardı. Etrafındaki karanlık enerji o kadar yüksekti ki nefes almak bile zordu.

Bir odanın içindeydi. Çevresinde duvara zincirlerle bağlanmış insanlar vardı. Yaşlısı genci, şişmanı zayıfı, güzeli çirkini... O kadar çoktu ki belki içlerinde tanıdık birileri bile olabilirdi.

Onu odanın ortasına zincirlediler. Sanki korkulması gereken vahşi bir hayvanmış gibi boynundan, ellerinden ve ayaklarından zincirlerle bağlamışlardı. Diğerlerinden ayrı tutuyorlardı.

Kadını bağlayan adamlardan biri başını çevirip Amun'a baktı. "Efendim" dedi. Henüz çömez olduğu belli oluyordu. "Luis Gustavo'nun kitabında böyle bir şey yoktu. Emin misiniz?"

Luis Gustavo'nun kitabı eski öğretiydi. O kitap tarihe karışmıştı artık. Amun burada başka bir şey için çalışıyordu. O kitabı defalarca okumuştu. Yetersiz ve eksik bilgilerden başka bir şey değildi. Günahların insanlarla eğlenmek için kurdukları bir romandı sadece.

Artık yeni bir çağ başlıyordu. Kimsenin gerçek kanını reddetme şansı olmayacaktı. Bu çağda hiçbir çocuk anne ve babalarının azabını çekmeyecekti. Amun, bu çağı en iyi şekilde yönetecekti.

"Bu kadın neden diğerlerinden daha değerli biliyor musun?" derken kadına doğru gitti ve onu saçlarından tutup uyku halindeki yüzünü açığa çıkartacak şekilde başını geri çekti. "Ona bak ve gör. Diğerlerinden ne kadar farklı olduğunu?"

Hemen arkasında duran yüzü... Benzerlikleri korkutucuydu. Şaşırtacak derece hem de. Her ikisinin yüzleri de zarifti. Kadının çilleri harici, dudak ve burun yapısı birebir erkeğinkine benziyordu.

Adamlar şaşırmış bir şekilde onlara baktılar. "Yoksa bu sizin" dedi ama o kadar şaşırmıştı ki sorusunun devamını getirememişti bile.

Amun, kadını sakin bir şekilde bıraktı. "O benim kanımdan geliyor" dedi. Tuhaf bir nezaketle saçlarını okşadı. "Birkaç kuşak sonrası gerçi ama özelliği de bu işte. Havva'nın ve Lilith'in kanları bu kızda birleşti."

Bu da onu diğer insanlardan farklı kılıyordu. Pek çok nesil görmüştü. İnsanlar bir şekilde kendi kanından gelenlere çekiliyorlardı. Havva'nın çocukları Havva'dan gelenlerle birlikte oluyordu. Lilith'in çocukları ise diğerlerinden daha az sayıdalardı. Onlar ya yine kendileri gibi Lilith'in kanından gelenlerle oluyorlar ya da yalnız ölüyorlardı.

Bu kızın babası Amun'un dördüncü ya da beşinci nesilden torunu gibi bir şeydi. Bir şekilde kendi kanına karşı koyarak Havva'nın kanından gelen bir kadınla evlenmişti. Bunca zamandır kendi neslini izleyip durmuştu. Onun dışında kimse böyle bir şey yapmamıştı.

İşte bu yüzden bu kız çok özeldi. Çünkü yaratılan iki ilk kadının kanını taşıyordu. Biri cehennemin binlerce yıldır süregelen kraliçesi ve diğeri de cennetin gözbebeğiydi. Böylesi özel bir kanı basit bir hayat yaşasın diye feda edemezdi Amun.

"Ona göz kulak olun" dedi sakince arkasını dönerek. "Yakında misafirlerimiz gelecek. Hangisi olduğunun önemi yok. Yeter ki cehennemin güçlü bir mensubu olsun"

O çıktıktan sonra adamlar birbirlerine baktılar. Başrahip, hiçbir şeyden korkmuyordu gerçekten de. Cehennem mensubu olmaları bile korkutucuyken o en yukarıdakileri bekliyordu. Biri dönüp diğerine baktı. "Başrahibin Lilith'in olduğuna dair söylentiler var" dedi fısıldayarak.

"Saçmalama en fazla otuzlarında falan olabilir."

Doğru çok genç görünüyordu oysa. Ancak çok bilgiliydi. Yüce rahip Luis Gustavo'nun öğretilerinden çok daha fazlasına sahipti ve çok güçlüydü. Bir şekilde herkesin saygısını ve korkusunu kazanmayı başarmıştı bu hiçlikten gelen adam...

İlk konuşan omuz silkti. "Ben sadece söylentileri duydum" dedi en sonunda. "Onun Lilith'in öz oğlu olduğunu söylüyorlar. Annesi dünyada doğum yapıp onu bırakmış. Meleklerden kaçmak için cehenneme sığınmış. Başrahip Amun, annesinin dünyaya inmesini ve onu yenmeyi planlıyormuş"

Diğeri kocaman açılmış gözlerle bir kapıya bir ona baktı. Ardından bir kahkaha patlattı "Lilith'i mi yenecekmiş? Bunların yalan olduğunu anlamalıydın. Kim cehennemin yüce kraliçesi efendimiz Lilith'i yenebilir ki?"

Efendileriydi gerçekten de. Ancak bu işte bir terslik olduğunu herkes biliyordu. Cehennemin güçlü mensuplarını bu zamana kadar yalnızca seçilmiş elçi ve kurucu yüce rahip Luis Gustavo görmüştü. Onun öğretileriyle hareket etmişlerdi bunca zaman. Ondan sonra kimse o üst mensuplardan birini görmemişti.

Başrahip Amun'un ise bambaşka planları var gibi görünüyordu. Onlardan birini yakalamakla ilgili ciddi bir takıntısı vardı.

Sahne değişti ve iki adamın Jorah'ı içeri sürüklediği bir zamana geldiler. Efnan'ın tutulduğu orta noktaya onu yerleştirdiler. Bu sefer genç kadın duvarda duran diğer insanların arasına katılmıştı. Aradan uzun bir zaman geçtiği belli oluyordu.

"Acele edin" dedi Amun sert bir şekilde. "Her an diğerleri gelebilir"

Eşlikçisi olan adamlar erkeğe dokunmaktan bile korkuyorlardı. Gerçekten de onlardan birini yakalamıştı ve bunun nasıl olduğunu bile anlamamışlardı. Karşılarında gerçek bir prens vardı. Açgözlülük günahı!

"Efendim, buna emin misiniz?" derken tedirgin görünüyordu. "Efendi günah uyandığında çok sinirlenebilir"

Bu adamlar onlara boyun eğmeyi ya da hizmet etmeyi bir şey sanıyorlardı. Sonunda ödüllendirileceklerini falan sanıyorlardı herhalde. Ancak Amun'un bundan çok daha önemli işleri vardı. Kimseye hizmet etmeyi düşünmüyordu. Kimsenin karşısında eğilmeyi de özellikle de üvey kardeşlerinin.

"Efendinin kanı bize çok özel bir şey verecek" dedi en sonunda. "Bunun kutsanma olduğunu anlamalısınız"

Adamlardan biri duvara doğru gitti ve bir erkeğin zincirlerini çözmeye başladı. Amun, kaşlarını çattı. Ne yaptığını sanıyordu ki bu? Bazen gerçekten sabrını taşırıyorlardı. "O değil" dedi sert bir şekilde. "Kadını getir"

En başından beri bütün bunları o kızın üzerine kurmuştu. Bu kadar özel bir kana sahip biri dışında sıradan bir insan bu kanı taşıyamazdı. Annesini buraya getirmek için oğluna zarar vermekten daha iyi bir fikir yoktu. Amun bundan muaf olsa bile Lilith'in prenslerine çok düşkün olduğunu biliyordu.

Kadını, açgözlülüğün hemen önüne gelecek şekilde oturttular. İkisinin elleri birbirinin üzerinde duracak şekilde ayarlandı ve o anda odanın içini bir rüzgâr doldurdu. Her ikisinin de etrafında gezinip saçlarını havalandırdı.

Amun kaşlarını çatarak onlara baktı. Diğerleri korkudan kaçmıştı bile. Rüzgâr sadece ikisinin çevresinde olmuştu. Buna karşılık hemen kaybolup gitmişlerdi bile. Açgözlülükten kaynaklı bir şey miydi? Doğrusu anlayamamıştı ama zararsız olduğu belli oluyordu.

Diğerleri gittiğine göre yapılacak bir şey kalmamıştı. Normal standartların üzerinde büyük bir şırıngayı eline aldı. Eğer işe yaramasını istiyorsa elinden geldiğince hızlı bir şekilde büyük miktarda kan akıtmalıydı.

İlk kanı kadına enjekte etti. "Sakin olun" diye mırıldandı. Baygın olanlardan çok kendi kendine konuşuyordu. Dışarıda bekleyen iki kişiyi gayet net hissedebilmişti. "Azcık işim kaldı." Başını çevirip kapıya doğru baktı. "Sonrasında seninle de oynayacağım, Tembellik."

Sorun değildi. Her biriyle başa çıkabilirdi. Ta ki o kadın bu dünyaya inene kadar hepsiyle savaşabilirdi.

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 7- AÇGÖZLÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin