Bölüm 13

1.3K 241 38
                                    

İYİ OKUMALAR ARKADAŞLAR... YENİ BÖLÜMLER SİZLERİN YORUM VE BEĞENİLERİNİZE GÖRE GELİYOR... OTUZ BEŞ YORUMUN ALTINA BÖLÜM GELMEYECEKTİR... BOL KEYİFLER...


Eskiden gerçekten de insan olduğu anlaşılıyordu. Sadece dünyaya duyduğu yakınlık bile bunun bir göstergesiydi. Ne yapması gerektiğini çok iyi biliyor gibiydi. Nasıl davranması gerektiğini, giyinmesi gerektiğini ya da daha doğrusu nasıl görünmesi gerektiğini çok iyi biliyordu.

Yine de bedeni buna uygun değildi. Kuş tüylerinden yapılma elbisesi kendiliğinden ortaya çıkmıştı. Bunu nasıl kaybedeceğini bilmiyordu. Şuan ki haliyle kesinlikle insana benzemediğinin farkındaydı. Bu şekilde insanların arasına karışamazdı.

"Burası neresi?"

Etrafına bakındı. Sade apartman dairesi bıraktığı gibi duruyordu aynı. "İlk uyandığım ve Jorah ile tanıştığım yer" dedi sakince. "O zaman anlayamamıştım ama Jorah, kendisine dünyada bir mekân bulunduracak biri değil. Burası bana aitti muhtemelen." Gözlerini ilk açtığında buradaydı ve yeni doğmuş bir bebek gibi her şeyden habersizdi. "Her şey burada başladığına göre. Bizimde araştırmaya buradan başlamamız normal değil mi?"

Sessizlik onunda bu düşünceyi mantıklı bulduğunu gösteriyordu herhalde. Ne yazık ki bu tanışıklık yalnızca bu konuşmalardan ibaretti. Kim olduğunu hatta cinsiyetini bile bilmiyordu. Bu yüzden tepkileri hakkında bir şey diyemezdi.

Derin bir iç çekti. Bu işte her ne kadar birlikte hareket ediyormuş gibi görünseler bile aslında yalnız başınaydı. En azından bunu unutmaması gerekiyordu. Yine de her daim yardıma ihtiyacı vardı.

"Nereden başlayacağım?" diye sordu en sonunda çünkü gerçekten en ufak bir fikri bile yoktu. "Nasıl yapacağım?"

Bir kahkaha sesi zihninin içini doldurdu. Bu seferki erkek çocuğu sesiydi. "Evrenler arasındaki en güçlü varlıklardan biri olan kutsal kuzgun" dedi. "Cahil bir kız çocuğu"

Açıkçası bu sözleri Efnan'a dokunmuştu ama karşı çıkabileceği hiçbir şey yoktu. Gerçekten de onlarla karşılaştırıldığında cahil bir kız çocuğundan farkı yoktu. Ellerini beline dayadı ve gözlerini tavana dikti. "Eee," dedi en sonunda. "Ne yapmam gerek?"

"Bir eşyaya dokun ve ne aradığına yoğunlaş"

Hep aynı şey... Bu güçlerin bir kullanım klavuzu olmalıydı kesinlikle ve ne yazık ki bunun yazılı bir hali yoktu. Elini yatak başına koydu. Gözlerini kapadı ve bulmak istediği şeye yoğunlaştı. Görüntüler sanki bir film karesi gibi birbirinin ardına zihnine dolmaya başladı.

Tanımadığı bir adam rahip kılığında ve oldukça karanlık enerji yayan bir adam yatağının hemen ucundan ona bakıyordu. Arkasında daha silik bir adam daha vardı. "Aradığımızı bulduk" dedi karanlık olan.

Görüntüler bozuldu ve değişti. Onu yatağa taşıyan Jorah'ın hayaline dönüştü ancak arada büyük bir zaman farkı olduğu belli oluyordu. O arada yatak eskisinden daha tozlu ve eski görünüyordu. Jorah onu yatağa yatırdı ve karamsar bir ifadeyle kadına baktı. "Eşim bir insan ha?" diye mırıldandı. "Bununla ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim bile yok"

Zaman ilerlemeye başladı. Jorah'ın onun uyuyan bedeninin etrafında gezindiği görüntüleri gelmeye başladı. Yatağının başında durdu ve elini ileri uzattı. "Bilge kalkanı" diye mırıldandı.

Saydam bir kalkan bedenini sardı. İsimlerle dolu bilgiler ardı ardına düşmeye başladı. Tam adı Efnan Rostova'ydı. Rus bir baba ve Alman bir anneden doğmaydı. İkisi de ölmüştü. Yirmi yedi yaşındaydı. Onu bir manastırda bulmuşlardı.

Bundan sonrasında Efnan'ın uyanışı ve evden ayrılışlarına doğru uzanıyordu. Genç kadın geri doğru çekilip başını iki yana salladı. Biraz ani hareket ettiği için başı dönmüştü. Kendisini toparlamaya çalışarak yatağa oturdu. Bu şey onu birden çok yıpratmıştı.

"Eee, ne buldun?"

"Jorah'ın beni bulmasından önce karanlık ve kötü bir adam tarafından kaçırılmışım" diye mırıldandı en sonunda biraz bekleyerek. "Beni bir manastıra götürmüşler. Sonrasında Jorah beni buraya geri getirdi"

Derin bir sessizlik oldu. İç çekme sesi ardından geldi. "Manastırla ilgili bir bilgi bulabildin mi?"

En ufak bir fikri bile yoktu. O bilge kalkanı denen güçte okumuştu bunları. Elleriyle yüzünü ovaladı ve etrafına bakındı. "Ölen ruhlara ne olduğu hakkında bir fikrin var mı?"

"Ruhların yapısına göre değişir. Eğer döngüsünü tamamlayan iyi bir ruhsa o zaman bir daha doğmamak üzere cennet bahçelerine gider. Eğer kötü bir ruhsa cehenneme gider. Son olarak döngüsünü tamamlamamış bir ruh yeniden yeniden doğar"

Arasa bulurdu yani ama bunun için cehenneme geri dönmesi gerekiyordu. Eğer orada bulamazsa cennete gitmesi gerekecekti. Cennette de yoklarsa o zaman yeniden doğmuş demekti bu. Açıkçası bununla ne yapacağı konusunda en ufak bir fikri bile yoktu. Ailesi ona yardımcı olamazdı.

Zaten onlar daha on sekiz yaşındayken ölmüşler. Dokuz sene öncesinin ona bir yararı olmazdı muhtemelen. Gördüğü şeylerin hepsi yeni olan şeylerdi muhtemelen bir sene içinde yaşanmıştı.

"Ne yapmayı planlıyorsun?"

En ufak bir fikri bile yoktu. Yatağa uzanıp ellerini karnının üzerinde birleştirdi. "Bilmiyorum" diye mırıldandı. Bir manastır vardı ama nerede olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Üstelik bu dünyada binlerce ve hatta daha fazla manastır vardı. Her birini arayana kadar çoktan Jorah, onunla ilgili gerçekleri bulurdu.

O bulmadan ve başka yalanlar uydurmadan önce kendisiyle ilgili bir ipucuna ihtiyacı vardı. En azından adını doğru söylediğini biliyordu. Gözlerini kapatıp bir iç çekti. "Senin bir fikrin var mı?"

"Uyumayı denemelisin"

"Uyumak mı?"

"Rüyalar benim krallığım" diye açıklamaya başladı Tanıdık. "Belki zihninin derinlerine ulaşmamı sağlayabilir"

O zaman hiç tanımadığı birine karşı tamamen savunmasız olurdu. Başını iki yana salladı. Gerçi uyku bastırmıştı ama yapabileceği bir şey yoktu. "Sana o kadar güvenmiyorum" diye mırıldandı sessizce. "Bunun için karşılığında bana kendinle ilgili gerçek bir şeyler vermen gerek"

Öncekinden daha derin bir sessizlik oldu. Belli ki bu fikirden hoşlanmamıştı. En azından bunları tahmin edebiliyordu. O manastırı nereden bulabileceğini bilmiyordu ama Tanıdık haklıydı. Her şey zihninde bir yerde gizliydi o zaman gitmesine ya da bulmasına gerek yoktu.

Sadece odaklanmak yeterli olacaktı değil mi? Güçleri hakkında en ufak bir kontrolü yoktu ama yapabiliyordu bir şekilde. Bütün gücünü yoğunlaştırdı ve kendi zihnine dönmeye çalıştı. Sürüklenmeye başladığını hissedebiliyordu.

"O benim eşim!" dedi Jorah sert bir şekilde. "Onun böyle gitmesine izin vermemeliydiniz. Efnan, kutsal kuzgun. Dünya için ağır bir güç." Günahların dünyaya inmeleri bile bir sorunken Efnan gibi güçlü bir şeyin yaratacağı sorunu düşünemiyordu bile.

Lilith, başını yana eğdi. "Efnan kendisi hakkında bir şeyler öğrenmek istiyordu sadece" dedi. "Böyle bir durumda melekler bile bunu önemsemezler. Daha doğrusu buna saygı duymak zorundadırlar"

Tavırları farklıydı. Tuhaf bir durgunluk vardı. Gözleri bile sakin bir gri rengindeydi. Normalde hep heyecanlı ve neşeli olurdu. Oysa oldukça ciddi görünüyordu.

Jorah, bu savaşı kazanamayacağının farkındaydı. "Bunun onun için iyi olacağından emin misiniz?" diye sordu en sonunda. "Geçmişte kim olduğunun hiçbir önemi olamaz. O bugün cehennemin gelecekteki varisi"

"Öyle bile olsa bugün kim olduğumuzu geçmişteki yaşadıklarımız belirler" bu sefer konuşan Samael'di ve o da son derece ciddiydi. "Bırak kendisini tanısın. Dahası bırak biz onu tanıyalım"

Kararı ona bırakmış gibi görünse de aslında altında yatan emir çok netti. Haklı olduğunu kabul etmek istemiyordu doğrusu. Ancak yine de haklı olduğu bir gerçekti. Ailesini ve krallığını korumak için yaptığı her şey boşunaydı. 

YEDİ ÖLÜMCÜL GÜNAH 7- AÇGÖZLÜLÜKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin