41

13.5K 840 290
                                    

Okumadan önce belirteyim +18 sahneler mevcuttur. Rahatsız olacaklar okumasın lütfen.

| Eray |

Cuma.
21.57

Siyah arkaplan üzerine neon ışıklar monte edilmiş mekana girdiğimde tam anlamıyla arka tarafımdan soluyordum. Gerginlik seviyemi birden ona kadar derecelendirmem gerekirse ivme otuz biri işaret ediyordu.

Terli avuçlarımı siyah kotuma silip derin bir nefes aldım. Tek amacım uzaktan da olsa Devrim'in iyi olduğunu görmekti. Çünkü okulda olanlardan sonra bir daha yüzünü görmeye fırsatım olmamıştı.

Mantıklı tarafım son olanlardan sonra o beyinsizi umursamamamı söylüyordu. Ama yapamıyordum işte! Beril'in söylediğine göre bir hafta uzaklaştırma almıştı. Bir hafta elim şeyimde oturacak halim yoktu. Gururu, onuru siktir etmiştim.

Sahneye baktım, grubun diğer üyelerinin oradaydı. Devrim yoktu. Mikrofonun arkasında on ikinci sınıflardan Kemal'in olduğunu gördüğümde Devrim'in yalnızca okuldan ceza almadığı anladım.

Volga ve diğerlerine görünmeden dışarı çıkıp metro durağına yürüdüm. Kafamdan geçen fikirlerin en mantıklı olanı eve gitmekti, ancak yüzünü görmezsem ölecekmişim gibi hissediyordum.

Metrodan inip evlerine doğru yürürken aldığım kararın boktanlığı üzerinde durmamaya çalıştım. Tüm hayatımı bok gibi kararların üzerine kurmuştum zaten. Ha bir eksik ha bir fazla; farketmezdi.

Bahçeye açılan demir kapıyı itip içeri girdim. Babası ne kadar kazanıyordu bilmiyordum ama bu üç katlı evi ne zaman görsem gözümde götünü dolarla silen bir baba figürü canlanıyordu.

Çelik kapıya yürürken kalbimin her atışını ağzımda, dişlerimde hissedebiliyordum. Gerginlikten çene kaslarım bile sızlıyordu.

Vazgeçmek üzere olduğumu fark ettiğimde adımlarımı hızlandırıp kapıya ulaştım. Suratını görmeden buradan ayrılamayacağımı çoktan kabullenmiştim.

Zile basıp birilerinin açmasını bekledim. Ses soluk yoktu.

Cebimden telefonumu çıkarıp Devrim'in ismini buldum ve ara butonuna dokundum. Kulağıma dayamadan ekrana bakmaya devam ettim. Vazgeçip kapatmak üzereyken saniye sayacı belirdi. Aceleyle kulağıma dayadım.

"A-alo"

"Eray?"

Uykulu sesi hoparlörden kulağıma yayılırken içim titredi. Uzun zamandır ilk kez sesli konuşuyorduk. Okulda sesini duyuyordum ama benimle konuşması tamamen başka bir olaydı.

"Nerdesin?"

"Evdeyim. Ne oldu?"

"Kapıyı açsana. Aşağıdayım."

Aniden yükselen hışırtılar yataktan doğrulduğuna delalet ediyordu. Birkaç saniye içinde kapı açıldı. Hafifçe morarmış yanağı, kaşındaki yara izi ve kızarmış dudaklarıyla oldukça belalı göründüğü kesindi. Piercingleri ve dövmeleri saymıyordum bile.

Yüzünde şaşkınlık ve uyku mallığı karışımı bir ifade vardı.

"Uyuyor muydun?"

"Evet."

"Evde kimse yok gibiydi. O yüzden arayayım dedim. Kusura bakma."

"Sorun değil. Hayırdır sen niye geldin?"

Elini kısa saçlarının üzerimde gezdirirken hala ayılamadığı belli oluyordu.

sınır çizgisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin