| Eray |
Pazartesi.
12.20"Al zıkkımlan."
Başımı sıradan kaldırıp alaylı bir gülümsemeyle elindeki dürümü önüme iten Devrim'e baktım. Eli boş kaldığı an uzun parmaklarını saçlarımın arasına daldırıp hızla karıştırdı.
"Uğraşmasana lan benimle!"
Cevabını yine saçlarımı karıştırarak verdi.
"Kaç yaşındasın amk?"
"Senin benle derdin ne oğlum? Ne yapsam batıyor."
"Sanki amacın bu değil. Beni sinirlendirmek hoşuna gidiyor.
Şikayet edeceksen bari yüzündeki aptal gülümsemeyi sil.""Her yaptığım batıyor demişken... hala ağrıyor mu?"
"Ben de ne zaman yarak kürek mevzulara gireceksin diye bekliyordum. İyiyim, sorduğun için sağol."
Parmaklarının arasına sıkıştırdığı iki şişe koladan birini bana uzatırken yanıma yerleşti.
Sessizce birbirimize baktık. Yüzüme baktığında kalbimin hızlanmadığı bir an olacak mıydı?
Dürümü ısırıp "Ee?" Dedim. "Cevabını duyalım."
Dirseklerini masaya yaslayıp elleri başının üzerinde dolaştırdı. Suratını gizlemek için verdiği çaba takdiri hakediyordu. Ama bana işlemiyordu işte.
"Bak..."
Dilinin ucuna gelen kelimeleri dışarı çıkarmak için sarf ettiği çaba yüzünden okunuyordu.
"Söyle artık. Zaten en kötüsünü düşünüyorum."
"Sen yesene şu dürümü!"
Elimi ağzıma itip dürümü dudaklarıma dayadı. İtiraz etmeden ısırdım.
"Hayatım boyunca bir tane bile sevgilim olmadı. Sevdiğim insanlar genelde ya kardeşim ya da... tamam sadece kardeşlerimi seviyormuşum. Neyse, sonuç olarak sevgili olmanın tanımını bildiğim falan yok. O yüzden yaptığım hiçbir şeyi bilinçli yapmadığımı bil."
Çiğnediğim lokmayı yutup dürümü sıraya bıraktım. Daha fazla yiyemeyecektim.
"Bu daha mı iyi daha mı kötü karar veremedim."
"Nasıl algıladığına göre değişir."
"En azından rol yapmıyorsun? İçinden geldiği gibi davranıyorsun."
"Aynen. Ben düz adamım, neyse o yani."
"Eh, bence sandığın kadar düz değilsin."
Dudaklarımda muzip bir gülümsemenin belirmesine engel olamadım.
"Son günlerde bazı dalgalanmalar yaşadım, doğru."
Öyle güzel gülüyordu ki okulda olmamızı umursamadan gülümseyen dudaklarına yapışmak istedim.
"Konuya dönelim. Dikkatim dağılıyor."
"Nereye dağılıyor?"
"Konuya dönelim dedim."
"Dudaklarıma mı bakıyorsun sen?"
"Görüyorsan niye soruyorsun amına koyayım?"
"Ben de bu çeşit bir delikanlıyım be Eray."
"Dilim ağzının içindeyken Giray'a yakalanmak ister misin?"
Gözleri tereddüt ışığıyla parladı.
"Ben de öyle düşünmüştüm. Ee ne diyorsun sonuç olarak?"
"Ne yaptığım ve ne yaşadığım hakkında hiçbir fikrim yok, ama senden uzak da durmayacağım demek."
"Diğerleri bilecek mi?"
"Neyi?"
"Birbirimize çaktığımızı?"
"Biz birbirimize çakmıyoruz."
"İyi, sen bana çakıyorsun."
"Sen de bana çakmak mı istiyorsun?"
"Hayır, hayatımın sonuna kadar otuz bir çekmek istiyorum."
"İstiyorsun yani?"
"Evet istiyorum amk. Nasıl bir soru bu?"
Gergin bir şekilde yutkunurken hali görülmeye değerdi. Kendimi tutamayıp güldüm.
"Hemen değil. Belki sen mevcut durumu kabullenince. Neyse konumuz bu değil zaten. Diğerleri bilecek mi?"
"Bilsinler mi istiyorsun?"
"İstiyorum. Sanırım."
"Daha ne yaşadığımı bile bilmiyorum. Bunun için önce bir şeylerden emin olmayı beklesek?"
"Emin olmanı diyecektin. Ben eşcinsel olduğumdan eminim. Bu çözmem gereken bir sır değil."
"Tamam amına koyayım! Sürekli iğneleyici konuşma. Daha önce kimseyle uzun süreli takılmadım. Ama seninle takılmak istiyorum. Bunun senin için hiç anlamı yok mu?"
"Takılmak derken?"
"Sadece içine girmek değil, diğer saçma şeyleri de yapmak istiyorum. Şuan yanındayım, yemek yiyoruz falan. Böyle şeyler işte."
"Bu çıkmak değil mi şimdi? Her şeyi yapacağız ama sevgili olmayacağız?"
"Sikeyim ya! Oğlum niye isimlere bu kadar takılıyorsun? Biraz rahatla."
"İyi, tamam. İstediğin gibi olsun."
Elini enseme kapatıp saçlarımla oynarken sonunda yüzündeki keyifsiz ifade silinmişti.
"Hadi ye."
Başımı sallayıp sıraya bıraktığım dürümü tekrar aldım. Dokunduğu nokta tatlı bir sıcaklıkla sızlıyordu ama elini çekmesini de istemiyordum. Bu, okul sınırları içinde kurabileceğimiz tek temastı.
"Sen yemiyor musun?"
"Volga'yla yemiştim."
"Ona söyleyecek misin?"
"Şimdi değil."
"Kaldırabileceğini sanmıyorum zaten."
"Artık bu konuyu konuşmasak?"
Kola şişesini dudaklarıma yaslayıp büyük bir yudum aldım.
"Ne konuşalım?"
"Derbiyi nerede izliyoruz?"
"Baştan söylüyorum geçen gittiğimiz yere siksen gitmem. Yayın bok gibiydi."
"Bize gel."
"Var mı sizde lig tv?"
"Evde beş tane erkek var amk, sence?"
"İyi, tamam anladık."
"Kalır mısın gece?"
"Kalayım mı?"
Başını uzatıp şakağıma hafif bir öpücük bıraktı. Çok hızlı, ama fazlasıyla etkiliydi.
"Kal."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sınır çizgisi
Teen FictionVenüs'ün kitabıdır, o dönene kadar bu hesapta geçici olarak bulunmaktadır.