Sonraki hafta oyunun gala öncesi özel gösterimleri başladığı için Sasuke'yi çok az görüyorum. Bu gösterilere halktan kişiler indirimli biletler alabiliyor ve gösteriler sırasında oyuncular yeni fikirler deneyip hangileri işe yarıyor veya yaramıyor diye karar veriyorlar. Oyuncular her gün provaya katılıyor ve yönetmen onlara bir önceki gösteri ile ilgili tuttuğu notları veriyor. Böylece o günkü ön gösteri öncesi değişiklikleri prova ediyorlar. Bu, zor bir iş ve bu yüzden Sasuke gün boyunca ve gece yarılarına kadar eve uğrayamıyor. Buna benim Coffee Matters’daki esnek çalışma saatlerim de eklenince birbirimizi nadiren görebiliyoruz. Yine de akşamları eve gelene kadar onu bekliyorum ki yarım saat bile olsa birlikte zaman geçirebilelim.
Evde tek başıma kendimi meşgul edecek işler bulmakla geçirdiğim dört ya da beş saat sancılı bir deneyime dönüşüyor. Annem ve Tsunade ile telefonda konuşmak dışında kitap okumak ve bir şeyler pişirmek zamanın hızlı geçmesini sağlayan işler benim için. Her akşam Sasuke gelince birlikte atıştıralım diye bir şeyler hazırlayıveriyorum. Bazen bir cheesecake bazen de küçük kekler, artık canım ne isterse. Bunu seviyorum. Bir şeyler karıştırmak, çırpmak eski işimin bu yanını ne kadar özlediğimi gösteriyor bana. Ve yayılan o koku yok mu! Muhteşem! Fırından gelen o kokunun eve yayılıp bir yuva etkisi yaratmasını seviyorum.
Bu akşam Sasuke'nin sevdiği mini Viktorya keklerinden hazırladım, üzerlerine pudra şekeri serpilmiş ve Sasuke eve geldiğinde yenmek üzere hazırlanmış bir şekilde mutfak masasının üzerindeki kek tabağında duruyorlar.
***
“Hayatım, ne yaptın? Nefis kokuyor!” diye sesleniyor holden, kapıyı kapatıp mutfağa geliyor ve beni kucaklıyor.
“Teveccühünüz efendim! Çay?” ondan uzaklaşıp su ısıtıcısına yöneliyorum.
“Aslında ben brendi içmek istiyorum.” diyor ve içeceklerin bulunduğu bölümü açıyor. “Eve gelirken tek düşündüğüm buydu. Kendime geleyim biraz.”
“Tamam.” diyorum ve ikimizin tabaklarına da büyükçe birer kek koyuyorum.
“Sen de içer misin benimle?”
“Hayır. Ben yarın erken kalkmak zorundayım.” diyorum, tabakları alıyorum ve o da içkisini alınca kanepeye oturup yanına sokuluyorum. “Eee, nasıldı bu akşam?
“Sessiz bir izleyici grubu vardı.” diyor yüzünü buruşturarak. “Biraz sinir oldum çünkü alışık olduğumuz bir şey değil bu ama perde kapanınca deli! gibi alkışladılar. Bu da beğendiklerini gösteriyor.”
“Hmm, işte bu iyi.”
“Evet, biraz farklı.” diyor ağzına bir parça kek atarken. “Belki de böyle iyi oldu. Basın gösteriminde seyircilerin arasında ifadesiz bir yüzle oturan eleştirmenler oluyor, dostlar, aile bireyleri falan geliyor. O yüzden yarınki gösteriden önce böyle olması iyi oldu bence.”
Sasuke'nin anlattıklarından anladığıma göre basın gösterimi bir oyunun gidişatı için en önemli şey. Eleştirmenler, gazeteciler ve camiadan önemli şahsiyetler oyunu görmeye gelip fikirlerini tüm dünyaya açıklıyorlar. Oyunun resmî olarak açılışı oluyor, bu yüzden de önemi büyük ve bir o kadar da stresli.
“Sen ne hissediyorsun bakalım?”
“Orada olacağın için heyecanlıyım.” diyor gülümseyerek, elimi tutup hafifçe sıkıyor.
“Ben de dört gözle bekliyorum!”
“Oraya vardığında Suigetsu seninle ilgilenecek.” diye bilgi veriyor.
Suigetsu, Sasuke'nin menajeri. Henüz tanışmadım ama hakkında epey bir şey duydum. Magazin basınına yakalandığımız iki seferde de Suigetsu, Sasuke'yi arayıp olan bitenle, gazetecileri nasıl uzak tutacağımızla ilgili ayrıntılı bilgi vermişti. Anladığım kadarıyla Sasuke başarısının çoğunu Suigetsu'nun yaptığı sıkı pazarlıklara ve varlıklı bağlantılarına borçlu. Onun Sasuke’nin hayatında önemli bir yeri olduğunu bilmek bende biraz stres yaratmadı desem yalan olur.