✴️7✴️

95 9 0
                                    

Dokuz yıl önceydi...

Eylül sonuydu, altıncı sınıfa başladığımız yıl hepimizi gün sonunda okulun konferans salonuna çağırdılar. Hayatın bize sunacakları, gelecekten beklentilerimiz üzerine hararetli bir sohbet yapmak istemişlerdi.

İskoç asıllı okul müdürümüz Bay Hiruzen, büyük bir heyecanla duruyordu karşımızda önümüzdeki yıl almamız gereken kararlarla ilgili konuşurken. “Şimdi sizleri burada, karşımda otururken görünce, Konoha oluluna ilk geldiğiniz gün, hoş geldiniz diye sizleri selamladığımı hatırlıyorum” diyerek yüksek sesle bize hitap ederken bir yandan da öne arkaya sallanıp duruyordu. “Daha büyük sınıflara geçmek, büyük kız ve erkek öğrencilerle bir arada olmak için can atıyordunuz. İşte şimdi buradayız. Sizler de artık büyük kız ve erkek öğrenciler oldunuz ve bu yılm sonunda sizleri uğurlamaya hazırlanıyoruz. Bakıyorum da şu anda da o zaman olduğu gibi hevesli ve isteklisiniz. Ancak, artık daha çok şey istiyorsunuz. Dünyayı istiyorsunuz ve olması gereken de bu. Önümüzdeki yıl alacağınız kararlar, hayatınızın en önemli kararları olacak. Çünkü, yapacağınız şey hayatınızı şekillendirecek!’ Sözlerinin anlamını vurgulamak istercesine uzun bir süre durakladıktan sonra devam etti konuşmasına. “Üniversite başvurularınızı yaparken, stajlarınızı ayarlarken ve hatta seyahat planlarınızı yaparken, geleceğinizin sınırsız olduğunu bilmenizi isterim. Her biriniz için çok büyük umutlarım var?

Okul bitiş zili âdeta bir afyon etkisi yarattı ve herkes kendinden geçmiş gibi gelecek planlarını konuşmaya başladı. Her zamanki gibi yanımda oturan Mary, beni koluyla dürterek gülümsedi. Önümüzde bizi bekleyen kocaman bir dünya var. Ne heyecan verici bir fikir! Ona doğru mahcup mahcup gülümseyip çıkışa yöneldim.

Eve doğru yürürken Bay Hiruzen'in sözleri kulağımda yankılanıyordu. Avustralya’ya seyahat etme fikri, koalalara sarılmak ya da üniversiteye gidip edebiyat okumak. Kaygısızca bütün gün oturup hiçbir şey düşünmeden okumak. Bütün gece Konoha'dan uzak bir yaşamın nasıl olacağını kurup durdum.

Birkaç hafta sonra hayatın gerçeği karşıma çıkıp suratıma bir tokat gibi patladı. Tüm hayallerimi yerle bir ederek ve bana Konoha dışında bir hayatın mümkün olmadığını hatırlatarak.

Bir gece geç saatte uyurken aniden bir sarsıntı ile uyandım. Bir anlığına tekrar bir atak geçiriyorum sanıp irkildim. Ama sonra karanlıkta annemin yüzünü gördüm ve sarsılmamı sağlayanın onun elleri olduğunu fark ettim.

“Sakura, canım. Sakura, canım!” diye bağırıyordu delirmiş gibi.

“Anne, ne oldu?”

Hiçbir şey söylemedi. Ama dudaklarını büzüp sinirli bir şekilde parmaklarım döndürerek birbirinin üzerine geçirdiğini görebiliyordum. Rahatsız edici bir ürkeklik ve korku vardı yüzünde.

“Anne?”

“Ben... Uyumak istedim. Her şey bitsin istedim. Sadece uyumak istedim. Ben..”

“Tamam, anne. Bir şey yok” diyerek rahatlatmaya çalıştım onu“Ne oldu?”

Konuşamıyordu. Tutulup kalmıştı. Titreyen elini kaldırıp elindeki boş ilaç şişesini gösterebildi bana. Bir şişe viski ile yuttuğu hapları.

Annemin aslında iyi olmadığını biliyordum. Sürekli temizlik yapması, her şeyin mükemmel olması için uğraşması, hava kararınca dışarıya çıkamaması ve yatak odasının kapısı kapalıyken duymadığımı sandığı ama duyduğum hıçkırıkları. Tüm bunlar iyi olmadığını gösteriyordu. Ama zaman geçtikçe daha iyi olacağını, tekrar hayata döneceğini zannederek yanılmışım. Sanki bir anda bir şey olacak ve onu bana geri getirecekti. Oysa aniden olan o şey, onu hem uykuda hem de uyanıkken perişan eden bu kâbustan, bu kalp ağrısından kaçıp kurtulmak arzusu imiş meğer.

Gerçekten hayatına son vermek istemiş miydi? Bu bir sır. Ama insan o kadar derin düşünmek istemiyor. Bu sorunun cevabını bilmek istemiyorum.

Annem beş hafta boyunca depresyon teşhisi ile hastanede yattı.

Bence gerçekten bir sorunu olduğunu anlaması onu rahatlattı. Onun gibi başkaları da vardı. Deli değildi. Elbette bu, yaşadıklarını kolaylaştırmadı ama biraz olsun içi rahatladı.

Bu, benim için bir uyanıştı. Benim yüzümden hayatımızın ne hale geldiğini gördüm.

Okulda dedikodular yeniden başlamıştı. Ama bu kez hiçbirine aldırmadım. Yıllar önce kendimi herkesten soyutlamıştım. Ve herkesle mesafemi koruyarak çok da iyi bir şey yapmışım. Onları uzak tutmak için sebebim çoktu ama yaklaştırmak için doğrusu hiç sebep yoktu.

Bir gecede evimin dışında bir yerlerde olma hayalim uçup gitti. Annemi geri almaya konsantre olmalıydım. Onu daha fazla üzecek hiçbir şey yapmak istemiyordum.

***
Bölüm Sonu

✴️YILDIZ✴️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin