Telefonumdan gelen ışığa uyanıyorum. Ertesi günü geç kalkmak istersem hep sessize alıp yatıyorum çünkü Tsunade'nin veya annemin sabahın köründe arayıp beni uyandıracaklarını tahmin ediyorum.
BAFTA ödül töreninden bu yana birkaç hafta geçti. Dunked oyunu bitti ve Sasuke The WalkingBeat filminin çekimlerinin başlamasını bekliyor. Bu yüzden de günlerimiz rahat geçiyor. İstediğimiz kadar uyuyor, ne istersek yapıyor, telaşsız zaman geçiriyoruz. Hiçbir dış müdahale olmadan yeniden bir arada olmamız çok güzel.
Telefonun ekranı o kadar çok parlıyor ki gözlerimi açıp kimin aradığım göremeden telefon kapanıyor. Tekrar kapatıyorum gözlerimi. Bütün gece kıvrılıp yattığım için büzülen vücudum rahatlasın diye uzun uzun geriniyorum yatakta. Dönüp Sasuke'ye sarılıp, yumuşak yorganın altında sıcaklığını hissederek biraz daha uyuyorum.
Bir süre sonra kendimi zorlayarak kalkıyorum yataktan. Sasuke hâlâ uyuyor. Telefonumu alıp mutfağa geçiyorum. Su ısıtıcısını doldurup çalıştırıyorum. Kaynama sesi gelmeye başladığında telefonuma bakmak geliyor aklıma. Tam altmış yedi tane cevapsız arama ve on tane de sesli mesaj var. Sabah saat ondan önce bu kadar çok arandıysam acil bir şey olmalı diye paniğe kapılıyorum. Sesli mesajları açıyorum.
“Ah Sakura, çok üzgünüm!” diyor Tsunade'nin sesi. Bunu duyunca yüreğim ağzıma geliyor. Daha önce Tsunade'yi hiç böyle ağlarken duymamıştım. Belli ki bir şey onu derinden üzmüş “Bilmiyordum, gerçekten bilmiyordum. Bilsem söyler miydim ona? Seninle ilgili sorular sorup durdu. Ben sandım ki sadece sana hayran olan birisi ya da seni ne kadar özlediğimi anladı. Ben...” ve tekrar hıçkırmaya başlıyor. “Niyetim ona seninle ilgili bilgi vermek değildi. Gazeteci olduğunu bilmiyordum Sakura.” Hıçkırıklarının arasından sözlerinin ne anlama geldiğini anlayınca göğsüm sıkışmaya başlıyor. Sonunda telefonu kapatıyor çünkü daha fazla konuşamıyor.
Olayın detaylarını anlattığı yedi tane daha sesli mesaj bırakmış. Kafamda parçalar birleşiyor. Görünen o ki Tsunade'nin özgeçmişine bile bakmadan işe aldığı Sally meğerse serbest çalışan bir gazeteciymiş. Yani öyle rastlantı sonucu Konoha'ya teyzesini görmeye geldiği falan doğru değilmiş. Asıl geliş amacı, beni Sasuke ile ilişkim konusunda röportaj vermeye ikna etmekmiş. Sonuçta oranın çalışanı olarak her şeyden habersiz müşterilerin ağzından benimle ilgili bilgiler derleyip satabileceği bir hikâye oluşturmayı başarmış.
Tsunade'nin mesajlarından gerekeni öğrendikten sonra, telefonun fişini çekiyorum. Derin derin nefes alıyorum, mutfak tezgâhına dayanıp ne yapacağımı düşünmeye başlıyorum. Zihnim o kadar boş ki. Aklıma hiçbir şey gelmiyor. Sonunda koridora çıkıp paltomu giyiyor, üzerimde pijamalarım olduğuna aldırmadan köşedeki dükkâna gidiyorum.
Gazetelerin ön sayfalarını görünce boğazıma bir şey düğümleniyor, zor nefes alıyorum. Hepsinde iki tane fotoğraf var, biri ödül töreninden Sasuke ile ben, diğerinde de ben küçükken kollarımı babamın boynuna dolamış halde, onu yanağından öpüyorum. Çok iyi bildiğim bir fotoğraf bu, yıllarca hasretle baktığım bir fotoğraf. Olayın hemen ardından çıkan gazetelerde de aynı fotoğraf vardı.
Dişlerimi sıkarak akmaya çalışan gözyaşlarıma hâkim olmaya çalışıyorum. Hemen bir gazete alıp parasını ödüyorum. Tezgâhın arkasındaki genç satıcının ne dediğine aldırmıyorum bile. Bir an önce eve gitmek istiyorum.
Mutfağa girince gazeteyi masaya koyup babamın gülen yüzünü seyretmeye başlıyorum. Oturup hiç tanımadığım birinin bilgim ve iznim olmadan tüm dünyayla paylaşmaya karar verdiği hayatımla ilgili detayları sindirmeye çalışıyorum.
UCHİHA'NIN KIZ ARKADAŞININ GİZLİ KALMIŞ ACI HİKÂYESİ
Eski çapkın Sasuke Uchiha'nın kalbini kazanan Sakura Haruno'yu hepimiz tanıyoruz. Sasuke geçen ayki BAFTA ödül töreninde bunu tüm dünyaya duyurmuştu. Gelgelelim Sakura haruno'nun o güzel gülüşünün ardında, ilk gençlik yılları boyunca kendisini tüm dünyaya kapatmasına yol açan çok acı bir hikâye yatıyor.