"Ben çok özür dilerim." Evliğimize verdiği tepkiden sonra bütün kadınlık iç güdülerim bu kadına karşı siper almıştı ancak ben yaşadığım ana odaklandığım için umursamamıştım. Demek ki haklıymışım. Yüzünde yakalanmanın verdiği korku dışında hiçbir şey yoktu. Pişmanlık, utanç...
"Elindekini derhal bırak," dedim tüm sakinliğimle. Tişörtü daha çok sıktığını gördüğümde ise sinirle gidip elinden aldım. "Utanmıyor musun sen? Ne işin var benim yatak odamda?"
"Yatak odanda?" Komik bir şey söylemişim gibi gülmesi kanı beynime sıçrattı. Severek evlenmedik diye bu olanlara da sessiz kalacak değilim elbette! "Burayı tek başına kullandığına eminim. Hatta bir şey söyleyeyim mi," Yüzünü yüzüme yaklaştırınca tiksinerek geri çekildim ama bana hiç aldırmadan gülümsemeye devam etti. "Seni kadın olarak bile görmediğine eminim ben." Bir an bile düşünmeden kolundan tuttuğum gibi odanın dışına attım ve o zar zor ayakta dururken kapıyı hızla kapatıp odada volta atmaya başladım. Bu ne yüzsüzlük?
Az önce telaşla dağıttığım her yeri sinirim geçsin diye hızla toparlamaya başladım ama nafile! Hangi cesaretle odama girebiliyor? Hangi cesaretle evliliğim hakkında konuşabiliyor! İki dakikada dağıttığım odayı yine iki dakikada toparlayarak aşağı indim. Sinirim tüm uvzumdan akarken Pelin denen kadını Fıraz'ın yanında görmemle kan beynime sıçradı tekrar. Yine de herşeye rağmen ona sert bir bakış atmak dışında hiçbir şey yapmadan avluda ev halkıyla vedalaşan Hande'nin yanına gittim. Sonra Cihat abinin biraz uzağında duran Yiğit'i görünce direkt onun yanına geçtim.
"Pelin Fıraz'ı mı seviyor?" Kısık sesle sorduğum soruya ilk tepkisi kaşlarını çatmak oldu ancak hemen sonrasında biraz eğilerek konuştu.
"Evet ama için rahat olsun, Fıraz abi hiç yüz vermedi bundan sonra da vermez zaten." Fıraz'ı kıskandığım için sorduğumu sanmıştı ama alakası yoktu. Aldığım cevap beni tatmin etse bile az önce yaşadığım saygısızlığı unutturacak kadar değildi. İsterse sevgili olsunlar, bana da bu cehennemden kurtulmak için bir sebep daha olur.
"Hadi, geç kalacağız." Robin abinin sözleriyle birlikte hepimiz dışarı çıktık. Dilan'a havaalına kadar yolcu etmek için benim de gideceğimi söylemiştim zaten. Direkt Fıraz'ı takip ederken bindiği arabanın yolcu koltuğuna Pelin'in binmek üzere olduğunu gördüm. İki araba gidilecekti ve ben bu kızı bu arabaya bindirmeyeceğim!
Hızla arkasına geçip daha koltuğa oturmadan omuzlarından tutarak kendime çevirdim yüzünü. "Pelin seni Robin abi çağırıyor," diyerek hiçbir şeyden haberi olmayan ve önümüzdeki arabaya binmek üzere olan adama doğru ittirdim. Kaşları şaşkınlıkla havalanan adam ne yapmaya çalıştığımı anlayınca "Gel, Pelin." diyerek kendi arabasına bindi. Afallayarak bana bakan kadına ters bir bakış atıp az önce oturmak üzere olduğu koltuğa keyifle kuruldum ve kapıyı sertçe kapattım. "Sinsi tosbağa!"
"Bir şey mi kaçırdım?" Hande'nin başını iki koltuk arasından uzatmasıyla ona döndüm ve o sırada bana şüpheyle bakan adamı gördüm ama görmemezlikten geldim.
"Yok gülüm, keyfine bak sen." Hande birkaç mırıltı eşliğinde geri yerine otururken yanında oturan Cihat abi gülmüştü ve ben kafama dank eden şeyle panikle arkaya döndüm. "Ay özür dilerim abi! Gel yer değiştirelim. Vallahi seni görmedim ben." Telaşla kapıya dönecekken uzanıp omuzlarımdan yakaladı beni.
"Yok yok, o koltuk sonuna kadar hakkın senin," dediğinde herşeyi yanlış anladığını anlayarak önüme dönüp yerime sindim. Utanç yüzümü kırmızıya boyarken çıldırmak işten bile değil! Durduk yere rezil olduk iyi mi! Bir yandan güzel oldu aslında, en azından Cihat abi evlilik hakkında çok şüpheye düşmezdi ama yine de bu rezilliği yaşmamayı isterdim!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
Teen FictionBen onyedi yaşında Nalin Çavdar. Bu konakta beş yıldır kalıyordum ancak hiçbir aile ferdi beni kendinden bilmezdi. Ben hep ötekileştirdikleri, bir günah bildikleri kızdım. Burada herkes bana düşmandı. Hemde herkes. Çavdar'lara çalışanlar bile beni b...