Üzerime her zaman ki tişört kot pantolon konbinlerimden birini giyerek mutfağa girdim. Dün Mihriban teyze de söylemişti berdelin kabul edildiğini ancak ne zaman gideceğimi bilmiyorum. Kimsenin yüzüne bakmadan kahve malzemelerini alarak kendime bir kahve yaptım. Her gün yaptığım gibi erkenden kalkıp kahvaltıya yardım etmemiştim. Bu konaktan gidene kadar hiçbir işe dokunmama kararı almıştım çünkü.
"İlk günden hanımağa mı kesindin başımıza? Kalk şu işlere yardım et." Rojda'nın sözleri beni bir an bile duraklatmadı. Büyük fincanımı alarak bahçe kapısına doğru yürüyüp çıkmadan önce bana öfkeyle bakan kıza döndüm.
"Bu işleri yapmak için para alan senken, neden ben yapayım?" Dumanı üstünde tüten kahvemden küçük bir yudum aldım.
"Bana bak-"
"Rojda!" Mihriban teyzenin uyaran sesiyle annesine döndü hızla.
"Bana o Sığıntıyı savunmaktan vazgeç anne!"
"Neler oluyor burada?" Kapı ağzında duran Şehriban yenge ana kıza onaylamaz bakışlar attı. "Sesiniz ta konaktan duyuluyor, bu ne hadsizlik!"
"Nalin işten kaytarıyor hanımım." Beni şikayet ediyordu ama hiç umurumda değildi. Bu sebeple Rojda'yı küçümseyerek bakmak dışında hiçbir şey yapmadım.
"Kimse işten kaytaramaz. Zınar Ağa seni bekliyor, yanına git sonra da işinin başına dön Nalin." Anlaşılan ben bu konaktan gidene kadar bana nefretini kusmaya devam edecekti. Etsin.
"Herkes kendi işini kendisi yapsın." Kahvemi usulca masaya koyduktan sonra tam yengemin dibinde durdum. "Bana artık eziyet edemezsiniz Şehriban hanım." Bu söylediklerimle yengemin öfkeden gözleri karardı. Bana vurmak için kaldırdığı elini havada yakalayıp tüm gücümle sıktım bileğini. "Sakın bir daha bana el kaldırma çünkü artık karşında sessiz kalacak o zavallı kız yok." Elini sertçe kendisine doğru ittiğimde birkaç adım geriledi. Bana bakışları hiç tekin değildi ama umursamadan yanından geçerek merdivenleri tırmanmaya başladım. Çavdar Aşiretinin üzerimdeki hükmü buraya kadardı. Bu saatten sonra hiçbirinin bana ne hakaret etmesine, ne de vurmasına izin vermeyeceğim. Beş yıl önce yapmam gerekeni şimdi yapacağım. Çok güçlü oldukları için değil, onlarla uğraşmayı kendim istemediğim için sessiz kaldığımı herkes görecek.
Salona girdikten sonra tam dedemin karşısında ayakta bekledim. Amcam, Baran abi, Bawer ve adinin Lorin olduğunu öğrendiğim kızda vardı odada. Yengem de benim arkamdan odaya girdi ve amcamın yanına oturdu.
"Yarın Şahoğlu konağına gideceksin Nalin. Lorin kaçtığı için Şahoğlu konağına gitmeyecek ama sen bu konaktan çıkacaksın. Bugün yengenle çarşıya çıkıp alışveriş yapacaksınız. Hiçbir sorunla karşılaşmak istemiyorum. Beni anladın mı?"
"Bu berdel için parmağımı bile oynatmayacağım," dedim sakince. Onlar oturdukları için tepeden bakıyordum ve bu beni biraz daha güçlü hissettirdi. Dedemin kaşları söylediklerimden sonra çatılmıştı. Dünkü karşı gelişimden sonra yine itiraz ediyor olmam onu bir kez daha şaşırttı.
"Babamın sözünü ikiletme Nalin!" Hafif sola dönerek amcama baktım. Öfkeli hali gram umurumda değildi, bana yapabilecekleri en büyük kötülüğü zaten yapmışlardı. Bakışlarıyla beni sindirebileceği sanarken iğrenerek baktım yüzüne.
"Ben ezdiğiniz o kız olmaktan dün çıktım. Hiçbir güç bana dediklerinizi yaptıramaz!" Amcam sözlerimle birlikte oturduğu yerden hızla kalkıp üzerime geldi. Baran abi de amcamı tutmak için hızla kalkmıştı ama ondan önce davranarak bana vurmak için kaldırdığı elini havada yakaladım. Daha birkaç dakika önce aynı sahneyi karısıyla yaşamıştık. "Bana tek bir fiske vurduğunuz anda tüm Mardin'e rezil ederim sizi! Beni almak için geldiklerinde istemiyorum der, çok kıymetli Bawer Ağanızı ölüme sürüklerim!" Elini sanki bir mikroba dokunmuşum gibi tiksinerek bıraktım ve birkaç adım geriye gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINTI
Teen FictionBen onyedi yaşında Nalin Çavdar. Bu konakta beş yıldır kalıyordum ancak hiçbir aile ferdi beni kendinden bilmezdi. Ben hep ötekileştirdikleri, bir günah bildikleri kızdım. Burada herkes bana düşmandı. Hemde herkes. Çavdar'lara çalışanlar bile beni b...