2. BÖLÜM

73.6K 2.7K 322
                                    

Bugünün dünden tek farkı iş yapmıyor oluşumdu. Baran abinin tembihlemesi ile zaten evhamlı olan kadın kendini aşmış, dakika başı gelip odamdan çıkıp çıkmadığımı kontrol etmeye başlamıştı. Sabahtan beri konakta bir koşuşturmaca vardı ama beni uzak tutuyorlardı. Ne olduğunu da bir türlü öğrenememiştim. Mihriban teyze hala abimi aradıklarını söylüyor, yengemin her zamankinden daha şirret davrandığından bahsedip geçiştiriyordu beni. İnanırdım aslında söylediklerine. Yalan söylemeyi beceremeyen kadın her konuşmasında gözlerini benden kaçırmasaydı gözü kapalı inanırdım.

Sıkıntıyla aldığım nefesi yine sıkıntıyla üflerken odamın kapısı sert bir şekilde açıldı. Kendal amcam kapıda belirdiğinde oturduğum yataktan hızla kalktım.

"Yürü." Bu tek kelimenin ardından kolumdan tuttuğu gibi peşi sıra sürüklemeye başladı beni. Ne olduğunu bile anlayamamıştım. Geçtiğim her yerde çalışanlar vardı ve hepsi bana acıyarak bakıyordu. Oysa ben amcamın şiddetine alışmıştım artık. Hatta onlar bile alışmıştı. Şimdi niye böyle bakıyorlardı bana?

Büyük salondan içeri girdiğimizde beni odanın ortasına fırlattı amcam. Neredeyse dedemin ayaklarının dibine düşmüştüm. Başımı kaldırıp dedeme baktığımda yüzünden hiçbir duygunun okunmadığını fark ederek doğruldum düştüğüm yerden.

"Bawer'i öldürecekler." Tam gözlerimin içine bakarak konuşan adamın nefesi ölüm kokuyordu. Konak çoktan kana bürünmüştü bile. "Abinin ölmesini ister misin?" Bu soru nedense öylesine sorulmuş gibi geldi bana. Dedem dışında odada birkaç kişi daha vardı ama dönüp bakmadım onlara. Dedemin kahvelerine dikilmiş yeşil gözlerim korkuyla titreşti ve ben başımı olumsuz anlamda iki yana salladım. Beni başıyla onayladıktan sonra diğer adamlara kısa bir bakış attı. "Abini hala bulamadık. Şahoğlu aşireti bizden önce bulursa kan dökülecek ama bunu engellemek için bir yol var." Tepkilerimi dikkatle izliyordu. Öyle ki o yırtıcı bir hayvan, bense pusuda yatmış bu aslanın pençesine düşmek üzere olan zavallı bir ceylan gibiydim.

"Berdel yapılacak. Bawer'in kanına karşı sen Fıraz Şahoğlu'na gelin gideceksin." Amcamın bıçak gibi sesi düşüncelerimi paramparça etmeye yetti. Olduğum yerde kaskatı kesilirken dilimi yutmuş gibi oldum bir anda. Beni o zalimin kucağına mı atacaklardı? Sevmiyorlardı. Nefret ediyorlardı. Dayak atıyorlardı. Hepsine, her şeye eyvallah ama bunu nasıl yaparlardı?

"Hayır," dedim fısıltılı bir sesle. Yaşadığım şokla derin bir nefes alırken "Hayır," diye tekrar ettim. Dedemin kaşları anında çatılırken bir adım geri atıp, "Kabul etmiyorum. Kimseye kurban olmayacağım ben." dedim ancak sesim hala çok güçsüz çıkıyordu. Bağıra bağıra bunu nasıl düşünürsünüz diye hesap sormak istiyorum ancak öyle afalladım ki gözlerimi kırpmayı bile akıl edemiyorum. İtiraz etmeyi akıl edebilmiş olmam büyük başarı şu anki halime göre. Bu konak ilk kez itiraz etmeme şahit olurken dedemin de öfkeyle birlikte şaşkınlık yaşadığını görebiliyorum. Beş yıldır yapılan hiçbir şey için bir ah bile etmemişken ilk kez hayır kelimesini kullanıyorum.

"Kabul edeceksin." Ne ara yanıma geldiğini fark etmediğim amcam kolumdan çekip beni kendine çevirirken hızla bir tokat attı bana. Sıkı sıkıya tuttuğu kolum yere düşmeme izin vermedi. Yediğim tokatla irkilip kendime gelirken omzuma düşen başımı hızla amcama çevirip kolumu sert bir şekilde kendime çektim.

"Etmiyorum! Etmeyeceğim!" Tane tane, her heceye vurgu uygulayarak konuştum. Amcam tavrıma daha çok öfkelenip üzerime yürüyerek bir tokat daha attı. Bu defa yere düşmüştüm ve aynı yanağıma iki kez tokat yediğim için dudağımın sol köşesi patlamıştı. "İstersen öldür ama kabul etmeyeceğim." Hırsla söylediklerime karşı amcam tekme atmaya başladı bana. Tam karnıma gelen darbeler yeni çürüklerin habercisi olsa da geri adım atmadım. Ben buradan kurtulmak için gün sayarken pranga takmalarına öylece izleyici olmayacağım.

SIĞINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin