5. BÖLÜM

76.6K 2.7K 189
                                    

Masayı toplarken her tabağı incelemiş ama yürek namına hiçbir şey bulamamıştım. Adını anınca bile dizlerimin bağı çözülen adama kafa tutmuştum resmen. Ben akşam o odaya nasıl gireceğim?

"Hayırlı olsun hanımağam. Allah bir yastıkta kocatsın inşallah." Bejin hanım konuşan kadına teşekkür dileklerini iletirken bir yandan da beni göz hapsine alıyordu. Sabah ki koşuşturmamı o da görmüştü ve bir şey söylemese de sürekli gözü üstümdeydi. Bunda sürekli diken üzerindeymişim gibi davranmamın da etkisi büyüktü tabii.

Çoktan akşamüzeri olmuştu ama gelen giden bir türlü bitmek bilmiyordu. Gelen kadınlar arasında beni hoş karşılayan da vardı, fitne fesat gözleriyle beni yiyip bitiren de. Arada kalkıp kızlara hizmet ediyor, gelen kadınların beni görmesi için bazen büyük salon da boş boş oturuyordum. Sorulan sorulara kısa cevaplar verirken bazılarını kaynanam devralıyordu. Bana kötü bir ima da bulunulduğunda cevabı şak diye ağızlarına tıkayan Dilşa ve Bejin hanımı çok sevmiştim. Benim bu konakta sırtım yere gelmezdi bence. Aklımda soru işareti olarak kalan iki kişi vardı; biri Rewşen hala, diğeri ise Viyan kızıydı. Bana bakışları hiç hoş değildi ikisinin de ve bunu herkesin fark ettiğine eminim. Yine de şuana dek bana kötü bir söz söylememişlerdi.

"Miran Ağamlar geldi hanımım." Ayşe teyze kapı ağzından konuştuğunda büyük salondaki tüm kadınlar bir anda ayaklanmaya başladı. Sanırım evin erkeklerinin gelmesini bekliyorlardı gitmek için.

Ayaklanan kadınları yolcu ederken panik halim devreye girmişti. O da gelmiş miydi? Gelmişse bana ne yapacak acaba? Bu iki düşünce benim korkuyla beslenen panik atağa bağlamama yetti.

"Haydi kızlar, masayı kurun." İşten gelen erkekler için yemek masası kurmaya giden kızların peşine takıldım. Normalde herkes aynı saatte yemek masasında yermiş yemeği ama bugünü diğer günlerden ayıran özel bir sebep olduğu için biz kadınlar gelen misafirlere ikramda bulunurken karnımızı doyurmuştuk. Bu yüzden terastaki masaya sadece erkekler için masa kuruldu.

Kadınlara yardım ederken mutfakta kalmış, masaya taşınan hiçbir şeye yardım etmemiştim. Berfin, Fıraz ve Robin'in gelmediğini söylemişti ama yine de mutfaktan çıkmadım. Çavdar konağına göre daha iyi vakit geçiriyordum burada. Çalışanların hiçbiri bana kötü davranmıyor, aksine hanımağam diyip duruyordu. İsmimle hitap etmelerini sağlayamasam da hanımağam demeden konuşmalarına ikna etmiştim onları.

"Bir kahve yap da bahçe de içelim Berfin." Dilan da yorgunlukla gelip karşıma oturdu. Geniş mutfakta çalışanlar için yemek masası vardı ve biz evin hanımları olarak istila etmiştik orayı.

"Ben niye yapıyorum ya? Sen yap." Berfin de gelip yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Çünkü ben senden büyüğüm. Üstelik senden daha çok yoruldum." Sesinin canlı çıkmasına bakılırsa hiç de yorulmuş gibi değildi Dilan.

"Aynı şeyleri yaptık, nasıl benden daha çok yoruluyorsun acaba?" Bu konuda kesinlikle Berfin'e katılıyorum. Gelen gidenler yüzünden gün boyunca ikisi de bir dakika bile yerinde duramamıştı.

"Çünkü benim ilgilenmem gereken ve istekleri asla bitmeyen küçük bir Ağam var." Bu konuda da Dilan'a hak veriyorum. Bütün işlere yardım ederken oğlu da peşini bırakmamıştı.

"İyi ki oğlun var senin de." Kapıdan gelen sesle hepimiz başımızı çevirip oraya baktık. Viyan ağır adımlarla mutfağa girip çalışan kadınlara göz attıktan sonra yanımıza gelerek Dilan'ın yanına oturdu.

"Senin de olsaydı seni de görürdük." Dilan ağzının içinde homurdanmıştı.

"Ama doğru ya, bunun için önce evlenmesi gerek. Evlenmesi için de onu isteyecek birilerinin olması lazım." Berfin de yengesine destek çıkar gibi konuşunca dikkatle tavırlarına baktım. Her ikisi de Viyan'a ters ters bakıyorlardı ve onun burada olmasından rahatsız oldukları her hallerinden belliydi.

SIĞINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin