12.BÖLÜM

67K 2.5K 156
                                    

Duyduğum tıkırtı sesleri beynimde anlam kazanmıyordu ancak uykumun çil yavrusu gibi dağılmasına neden oldu. Gözlerimi yavaşça açtığımda üzerini giyinmeye çalışan adamı gördüm. Tam yorgunlukla gözlerimi tekrar kapatıyordum ki gördüklerimi idrak etmemle birlikte yataktan fırladım. Benim ani hareketim Fıraz'ın dikkatini bana vermesine neden olmuştu. Hızlıca yanına gidip elindeki gömleği aldığım gibi geri askısına astım.

"Ne yapıyorsun sen? Ver onu-"

"Asıl sen ne yapıyorsun?" diye öfkeyle kestim sözünü. Askıyı yerine koyduktan sonra dolap kapağını kapatıp hemen önüne geçtim. "Daha bir hafta oldu ve sen şimdiden ayağa kalkma peşine mi düştün? İlla dışarı çıkmak istiyorum diyorsan git teras da hava al ancak konaktan dışarıya çıkamazsın!" Kaşları öyle mi der gibi havalanınca çok sert tepki verdiğimi anladım ama geri adım atmadım. Doktor her gün kontrole geliyordu ve en az bir hafta daha dinlenmesi gerektiğini söylemişti dün.

"Nalin çekil şuradan." Bıkkınlıkla konuşuyordu. Anlıyorum sıkılıyor ama yatakta değildi ki! Sürekli karşı odaya kendini kapatıp çalışıyordu. Sağlıklı beslenmiyor, boyuna kahve içip duruyordu.

"Çekilmiyorum Fıraz Bey! Beni buradan zorla çekmeye çalışırsan da çığlık atarım." Tehditim karşısında kaşları şaşkınlıkla havalandılar. Peki bu umurumda mı? Asla. Tavrımdan taviz vermeden başımı dimdik tutarak gözlerinin içine baktım. Şu bir haftada gördüğüm diğer günlere oranla sakin olan adam bana bu cesareti vermişti. Ayrıca Bejin ana bir yere gitmeye kalkarsa muhakkak bana haber ver diye sıkı sıkı tembihlemişti.

"Nalin çekil dedim ve bir daha demeyeceğim." Sabrının son demleriydi değil mi? Yine de umursamadım ve küçük bir çocuk gibi omzumu silktim. Geri gidip dolabın kapağına yaslanmıştım ki sağ eliyle beni kendine doğru çekince yalpaladım. Dudaklarımdan firar eden çığlık yaşadığım şaşkınlık ve telaş yüzündendi ama iyi de olmuştu. Yarasına çarpan kolumu hiç umursamadan beni kenara çekerek az önce astığım gömleğe uzanıyordu tüm kayıtsızlığı ile. Çok değil, otuz saniye sonra odanın kapısı büyük bir gürültüyle açıldı ve ben kendimi yere bırakıp yüzümü kapattım.

"Ne oluyor burada?" Miran babanın tok sesini duyunca korkuyla hıçkırdım. Şimdi bittin kızım sen. Kendimi zorla sıkarken gözlerime yaşlar dolsun diye o kadar büyük bir çaba sarf ettim ki en son az önce Fıraz'a çarpan elim aklıma gelince buğulandıklarında kendi kendime şoka girdim. Ben bu kadar duygusal biri değildim ki. "Nalin, kızım, iyi misin?" Tane tane konuşan adamın ardından Bejin ananın sesini de duymuştun.

"Ne yaptın kıza?" Elindeki bastonu bir kez salladığını Fıraz'dan gelen acı dolu inleme ile anladım.

"Nalin?" Dilşa anne tam önümde durup ellerimi yüzümden çektiğinde birkaç saniye buğulu gözlerime baktı. Ardından çatılan kaşları giyinmek üzere olan oğlunu hedef aldı.

Fıraz şaşkınlıkla "Ben bir şey yapmadım" demişti ki Dilşa anne hemen yanında duran oğlunun bacağına bir cimdik attı. Tüm bunları buğulu gözler ardından izliyordum ve bu görüntüye kahkahalarla gülebilirdim ancak tam tepemde duran Fıraz'ın bakışları üzerimdeyken imkansızdı. Dilşa anne yeniden bana döndüğünde "Ne oldu burada?" diye sordu direkt.

"Ben sadece dışarı çıkmasın diye gömleği aldım elinden," dedim kısık sesle. Ardından başımı eğerek kimseye bakmamaya çalıştım. Yalan söylemiyordum ama beni koruyan bu insanların iyi niyetlerini suistimal ediyormuşum gibi geliyordu. Hatta ediyordum!

"Çıkmayacak zaten bir yere!" Miran babanın katı ses tonu irkilmeme neden oldu. Dilşa anne beni yerden kaldırdığında Fıraz'ın şaşkınlıktan sinirlenmeye vakit bulamadığını gördüm ve bu içime su serpti. Miran baba uzanıp oğlunun elindeki gömleği hızla çekip aldı. "Beni kapıyı kilitlemek zorunda bırakma Fıraz!" Gömleği yatağın üzerine rastgele atıp çıktığında Fıraz'ın çocuk gibi azarlandığından olsa gerek, kaşları çatılırken bakışları beni buldu.

SIĞINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin