16.BÖLÜM

67.4K 2.3K 269
                                    

"Ne söylediğini kulağın işitiyor mu senin?" Miran beyin öfkeyle üzerine gelmesine karşı başını yere eğmekten başka bir şey yapamadı genç adam. "Ne diyorsun sen oğlum? Ne demek Nalin gitti? Nereye gitti? Peşinden niye gitmediniz?" Artarda sorduğu sorular adamın çıldırmak üzere olduğunu ele veriyordu. Yaşanılanlar basit şeyler değildi ancak öylece gitmesine nasıl izin verirlerdi?

"Çok kötüydü baba," dedi Robin hala yaşadıklarını atlatamadığını belirtircesine allak bullak bir ifadeyle. "Engel olmaya çalıştık ama kendine zarar verecekti," dedikten hemen sonra sertçe yutkundu Robin. Göz kapaklarında beliren başka bir sahne elini ayağını dolaştırdı. "Kendine bir şey yapmasın diye izin verdi abim." Robin'in cümlesi bittiğinde kadınlar hepbir ağızdan yakınırken koca adam ne diyeceğini şaşırdı.

Konağa geldiği andan beri sedirin bir köşesine ilişip öylece oturan adama kimse karışmıyordu.

Fıraz konağa gelirken Robin'in telefonundan Cihat'ı aramış ve üstün körü olaydan bahsetmişti. Nalin'in Cihatların yanına gideceğini tahmin edebiliyordu çünkü. Onlardan başka kimsesi yokken tek sığınacağı liman abisi olarak bildiği adam olacaktı. Bu durumda onu korkutan tek şey karısına sahip çıkacak olan adamdı. Nalin gelmek istemezse Cihat onu çok kolay karşısına alır, karısını saklamak için herşeyi yapardı. Bunu evliliklerini öğrendiği ilk zamanlar açık açık yüzüne söylemişti zaten. Ancak yapacak başka bir şeyi yoktu şu anda. Emin ellerde olduğununun bilincinde bir şekilde karısına ulaşmaya çalışacaktı ama önce kendisine gelmeliydi. Nalin'in hali gözlerinin önünden gitmiyorken bunu nasıl başaracağını kendi de bilmiyordu ancak biraz toparlamaya ihtiyacı vardı.

Elleri bile titremeden alnına çektiği silahı ateşleyecek diye ödü kopmuştu. Önce bunu atlatmalı, önce bunu aşmalıydı. Gitmesine izin vermeseydi o silahın ateşleneceğinden emindi, bu yüzden izin vermişti. Peşine bir adam takıp yalnızca uzaktan izlemesini söylemiş, Cihatların yanına gittiğinden emin olduktan sonra da haber vermesi için kesin kes konuşmuştu. Geldikleri noktadan nasıl geri döneceklerini düşünürken sıkıntıyla saçlarını çekiştirdi.

"Fıraz," diyen babaannesinin sesini duyar duymaz başını kaldırıp susturdu yaşlı kadını.

"Şimdi değil yade, şimdi hiç sırası değil." diyip yerinden hızla kalkarak odasının yolunu tuttu. Yaşlı kadının ne söyleyeceğini biliyordu. Herkes Nalin'i çok seviyordu ve bu noktadan sonra olacaklardan korkuyorlardı.

Nalin töreye göre kaçarak kendi ölüm fermanını yazmıştı. Ya bu olay kimse tarafından duyulmadan geri gelecekti ya da Fıraz tüm aşireti karşısına alacaktı. Nalin gittikten sonra zaten gitmek üzere olduğu yere gitmiş ve hesabını kapatmıştı. Gittiğinde Devran hala yaşıyordu, yanında bir doktor vardı ve onu kurtarmaya çalışıyordu. Türlü işlenceler yapmak istediği adamın bilinci kapalıyken oracıkta öldürmüş, cesetini de adamlarına meydana atmaları için emir vermişti. Yarın sabah herkes Devran'ın öldüğünü öğrenecek, Nalin hakkında birçok şey söyleyeceklerdi. Kaçtığının da öğrenilmesi bu noktada kaçınılmazken Fıraz nasıl bir yol izlemesi gerektiğini bilmiyordu.

Kimsenin karısına dokunmasına izin vermeyecekti elbette. Verilen ferman asla umurunda olmayacaktı ama bu çok zor olacaktı. Kimse karışamaz, dediğinde herkesi susturabileceği kadar basit bir konu değildi ne yazık ki.

...

"Biraz daha iyi misin?" Elinde iki kupa varken birini benim önüme koyup tam karşıma oturan arkadaşıma hafif tebessüm ettim. "Konuşmak ister misin biraz? Ya da dışarı çıkalım, kafan dağılsın. Ne istersin?"

"Aslında herkes buradayken konuşmak istiyorum," dedim sırtımı geriye yaslarken.

Dün gece arabayla Diyarbakır'a gitmiş, oradan da bulduğum ilk uçak biletiyle İstanbul'a gelmiştim. Cihat abiye İstanbul'da olduğumu söylediğimde zaten havaalanında olduğunu söyleyip hemen beni almıştı. Üzerimi değişmek hiç aklıma gelmediği için beni ilk gördüğünde dehşete kapılan adamı bedenen iyi olduğum konusunda ikna etmek benim için hiç kolay olmadı. Cihat abigilin evine geldiğimizde bütün arkadaşlarım buradaydı. Onları görünce uzun bir süre ağlamış, daha sonra Hande'nin zorlamasıyla bir duş alıp uyumuştum. İki saatlik uyku beni kendime getirmemişti ama kabuslar yüzünden daha fazla uyuyamadım. Saatlerdir öylece oturmak dışında hiçbir şey yapmıyorduk ancak artık konuşmam gerekiyor. Madem çıkıp geldim, kendime bir yol çizmem gerekiyor.

SIĞINTI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin