Giriş

156 9 52
                                    

NP: Heathens,
Twenty One Pilots.

Başlangıç tarihinizi buraya birakabilirsiniz

iyi okumalaaar bebeklerimm<33

💐🪡

Kitabın yazılma tarihi: 12 Ağustos, 2021.
Kitabın yayınlanma tarihi: 20 Mayıs, 2023.

Kitabın yayınlanma tarihi: 20 Mayıs, 2023

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🎭

Kalbim dört nala koşarken nefes almakta zorlanıyordum. Sesler vardı,bir de karanlık. Kocaman bir gürültünün içindeydim. Küçücüktü bedenim, beş yaşındaydım yalnızca. Vücudum sarsılıyordu. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Sonra çığlıklar çalındı kulağıma. Bir isim vardı sayıkladığım. Ve son bir gürültü koptu. Sesler kesildi. Acı. Canım yanıyordu. Keskin bir sızı tüm bedenimi ele geçirirken ağzım metalik kanın tadıyla dolmuştu. Gözlerim ağırlaştı. Korkuyla gözlerimi kapattım.

*

Ailemi kaybettiğimde beş yaşındaydım. Ailemle birlikte hafızam da benden alındığında...

Adım, nerede yaşadığım, kim olduğum.

Her şeyimi o gün kaybettim ve ben beş yaşındaydım.

Tek sağ çıkan da bendim.

*

"Yade. Yade Mercan."

Meraklı gözlerle adama baktım. Kimliğimde yazan bunlardı. Oysaki annemin Kiraz'ım diye saçımı okşadığı günler dün gibi aklımdaydı.

Kiraz Mercan, diye düzelttim içimden. Beş yaşında kaybettiğim annemle ilgili hatırladığım tek şey bu isimdi. Kimsenin öğrenmesine gerek yoktu.

*

Kim olduğumu öğrendiğimde yedi yaşındaydım.

*

Bir, iki, üç, dört...

Gözlerimi kapattım sımsıkı. O kadar çok sıktım ki gözümün önü karıncalandı. Kalbim deli gibi atarken bir yandan saymaya devam ediyordum. Cenin pozisyonunda kollarım kulaklarımı kapatıyordu. Duymak istemiyordum fakat fark ettiğim şey, korktuğumun dışarıda ki sesler olmadığıydı. Ben kendi sesimden korkuyordum. Görmek istemediğim, zihnimin bana sunduğu görüntülerdi.

*

Aslında kendimden korktuğumu anladığımda dokuz yaşındaydım.

Gözlerimi açtığımda, on.

Ağlamamayı öğrendiğimde on iki yaşıma bastım.

Korkmamak için saymayı bıraktığımda on dört yaşıma gelmiştim.

Yaşamayı öğrendiğimde on altı yaşındaydım.

Yaşayacak gücü kendimde bulamadığımda... aslına bakarsanız onu hatırlamıyorum. O his uzun zamandır benimle.

Ama gün geçtikçe pes etmemeyi öğrendim. Şu an on yedi yaşındayım. Geçmişimi hatırlamıyorum. Ama yaşıyorum.

Nefes almıyorum ama yaşıyorum.

***

Arkana bakma, derin bir nefes al, arkana bakma.

Bir canavar olduğumu söyleyen bir fısıltı var kulaklarımda. Arkamda olduğunu sanmıyorum. Tam ruhumda.

Fakat bedenin esir olmuşken kayıp bir ruhun beyne ne yararı dokunur?

Ruhunu çalanlar var. Çocukluğunu çalanlar var. Bir çığlık var boğazından çıkarmayan, içeri hapsedilmiş. Boğazın düğüm düğüm. Sen hatırlamıyorsun. Hatıralarını elleriyle alıp koparmışlar zihninden. Suçlusu ruhun sanıyorsun.

Ben o ruhum, biliyorsun. Her şeyi unutabilirsin ama beni değil, her şeyi yok sayabilirsin ama sana dokunmaya çalışan elleri değil. Biz suçlu olanlar değildik. Sense bir hapishane duvarlarının ardından bana bakıyorsun. İçeride olan biz değildik, sen ellerime kelepçeler takıyorsun.

Çocuklar ne zamandan beri demir parmaklıkları istiyor? Karanlık dünyanın dışarısı olduğunu anladığında artık hapishaneler sana da aydınlık gelecek. Çocuksun diye attığını düşündükleri yalanlardan sana kulaklarını kapatırken onların kirli adımları diğer çocuklara doğru gidecek.

Unutma, M. Biz o çocuklarız. Yatacak yeri olsun diye suç işleyecek türden çocuklar. Bize parklarda oynamayı layık görmüyorlar. Bizden masumiyeti çaldıktan sonra adaletten  bahsediyorlar.

Gözlerini kapat. Karanlık gökyüzüne bak. Yıldızları say. Aynalardan uzak dur.

Anlamıyorsun. Ruhunu çalıyorlar, iyileşmekten bahsediyorsun. Işıklar tek tek sönecek, çalan zillerin ardı gözükmeyecek. Akan kanlar bizim intikamımız. Unutma bedeninde hiç kan kalmadı. Yaşamaktan kastın buysa yaşamıyorsun. Bizi bulamayacaklar. Beni bulamayacaklar.

Elimde bıçak var diye, ağladığım mezar başlarında arkadan ellerime kelepçe takıyorlar...

Sokağın sonuna değdi gözlerim. Nasıl göründüğümü gözden geçirdim kısaca. Ayağımda botlar vardı, ekose mini bir etek, siyah tişört ve kalın bir kemer. Bakır saçlarım salıktı. Ellerimde siyah ojeler ve yüzükler vardı, yüzümde siyah göz kalemi ve bordo ruj. Kulağımda da kulaklıklar.

Okulun etrafından dolandım. Okuldan çıkanlara baktım bir saniyeliğine. Sabah okulda kavga edenler. Ceza almışlardı anlaşılan. Diğer üçünden daha sonra kapıdan çıkan Selen ile çarptı gözlerimiz. Okulun popülerlerinden biri, beni severdi. Üstümde kısa bir bakış gezdirip hoşuna gitmiş gibi gülümsedi.

"Kiraz," dedi yanıma gelip. "Nereye gidiyorsun?"

Kiraz. Adım bu değildi.

Kiraz benim, ruhumdaki ölüm meleğimdi.

Hala çabalıyor. Ama bıçağın kabzasını bana doğru tutuyor.

Kocaman sırıttım. "Herhangi bir yere. Hayatı evde geçirmek istemiyorum, eğlenmeye ihtiyacım var sanırım." Bu tavrım onu afallatmıştı. Çaktırma Yade. Dudaklarıma yeniden bir tebessüm kondurdum.

Selen kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Her zaman ki küçümseyici o gülümsemesi... "Parti var, sende benimle gel. Eğleniriz." Gözlerimi kısıp parmağımı dudağıma götürdüm. Yapmacık bir şekilde düşünür gibi yapıp aniden değişen mimiklerimle omuz silktim ona bakarak. "Bana uyar."

Dudağını büzdü. "Bir garipsin... Her neyse. Hadi gidelim."

O sırada kulağımda ki müziğin sözleri beynimde yankılandı.

'You'll never know the murderer sitting next to you'

'Asla yanında oturan katili bilmeyeceksin.'*

Gülümsememi engellemeye çalıştım. Ve aklımda ki o soruyu beynimin bilinmeyen yerlerine gömdüm: "Kimsin sen?"

Benimle asla başa çıkamazsın.

KANLI MİMOZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin