3. Şeker mi Şaka mı?

54 4 137
                                    

    NP: 13 Beaches,
Lana Del Rey.

13 yıl önce. 26 Kasım 2010. Tarihler asla unutulmaz. 

Gaspelya. O tarihin, o şehri. Kötülerin kazandığı bir şehirdi burası. Dışarıdan bakıldığında renkli ışıkları insanların içindeki karanlığı saklardı. Ama en çok çocuklar konuşamazdı bu şehirde. Büyümeye zorlandıkları bu dünyanın hapishane kapılarıydı Gaspelya. 

Henüz beş yaşındaki sarışın kızın sarı saçları beline kadar ulaşıyordu. Üzerinde pembe bir elbise ve kalın tüylü bir ceket vardı. Kız kardeşinin elbisesi daha güzeldi ama. Onun istediği gibi kabarıktı. Ve yanağında annesinin dudağının ruj izi vardı. 

Bugün kız kardeşi Mine'nin doğum günüydü. Bahçe tıka basa doluydu. Annesi sürekli biriyle konuşuyordu. Babasıyla olmalıydı. Çünkü onun sürekli işi olurdu. Burada değil, yurt dışındaydı. Onun doğum gününe de işi dolayısıyla gelmemişti. 

Selen, babasını daha çok severdi ve ona çok bağlıydı. Annesinin görmediği zamanlar küçük ve karanlık odalardan birine geçer orada babasının numarasını çevirirdi. Babası o kadar yoğundu ki her aradığında toplantısı olurdu. Ama Selen'in buna bir şikayeti yoktu. Çünkü hep, "Güzel kızım," derdi ona. "Seni seviyorum."

Kız süslü bahçeden evin içine girdi ve annesinin odasının olduğu katı buldu. Annesi hala telefondaydı. 

"Neyin ne olduğunu sende çok iyi biliyorsun. Eğer yapmasaydım, bizi yaşatmazlardı. Kız hala hastanede, tetikte kalın ve uyanır uyanmaz bana onu getirin. Ve unutma. O çocukların kaderi belli. O yüzden... Onları istiyorum. Hepsini." annesi bir kaç saniye karşı tarafı dinledikten sonra kaşlarını çatıp oturduğu koltuktan kalktı.

"Ne demek hastaneden kaçmış?" cümlesi biter bitmez arkasını döndüğünde göz göze geldiği küçük mavi gözlerle geçiştirerek telefonu kapatmıştı. "Tamam. Ben sonra ararım." Yürürken küçük kızın korktuğu o sesi çıkaran topuklularıyla birlikte onun yanına geldi. "Senin burada ne işin var, Selen? Bahçede olman gerekiyordu."

"Babamın gelip gelemeyeceğini soracaktım. Ve Yade. O gelecek mi?"

Senem Marinler kısa bir süre kızın yüzüne boş bir şekilde baktıktan sonra Selen'in yanına çömelip kızın kollarından sıkıca tuttu. 

"Yade bundan sonra gelemez Selen. Bir daha onun adını anmanı dahi istemiyorum. Ayrıca az önce söylediklerimi başkasının ağzından duyarsam o babanı arayıp durduğun telefonu elinden alırım. Bırak aramayı artık babanı da göremezsin. Anlaştık mı?" 

Kafasını salladı yavaşça. "Şimdi bahçeye git. Mine'ye de herhangi bir şey söylemeni istemiyorum. Yade ile ilgili her şeyi de unutacaksın. Mine bu çukura sürüklenmeyecek. O özel bir çocuk. Şimdi benim bir işim var. Baban bahçede. Seni arıyordu." 

Selen'i mutlu eden tek şey babasının varlığıydı. Ama annesinin karşısında buna sevindiğini belli etmedi. Küçük bir çocukken duygularını saklamayı öğrenmek onu bir canavar yapardı. Annesinin onun için kullandığı kelime buydu. Canavar. Önce bu kelime onun canını yaksa da artık yalnızca canavar olmak hoşuna gidiyordu. 

Annesi de öyleydi. Bu hikayenin kötü kahramanının annesi olduğunu onun sırlarını öğrenmeden önce de biliyordu. Aynada, kollarındaki morluklara bakarken, gözyaşı dökmemek için kendini zorladığı andan beri. Mine ondan hep daha özgürdü. Sevilmeyi kendinden değil, ailesinden biliyordu çünkü. Ama o kız. Yade...

KANLI MİMOZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin