5. Geçmişin Karanlık Eldivenleri.

73 4 178
                                    

NP: Love and War,
Fleurie.

Gecenin karanlık soluğu enselerine vuruyordu. Kız rüzgarın içinde kaybolan turuncu saçlarını yüzünden çekmeye bile yeltenmedi. Donmuş parmaklarını kaplayan büyük eldivenler onun verdiği bir hediyeydi. Eldivenler, kan kokusunu saklayamıyordu.

Bir sigara uzattı ona.

"Beni bu şekilde öldüremezsin," diyerek gülümsedi. "Biliyorsun. Ben dumanı içine çekenlerden değilim."

"Büyük bir yaşama hevesiyle dolusun. Ama insanları öldürüyorsun."

Kızın tam kalbinin ortasına bir kazık saplandı. Acı gülümsemesi gözlerini yaşartırken dudaklarını parçalıyordu. Rimeli çoktan akmıştı.

"Neden ölmüş olduğumu fark etmeleri için nefesimin kesilmesi gerekiyor? Anlamıyor musun? Bunun için savaşıyorum." diye isyan etti. "Ruhumu gömdüler. Ama bedenimin canlı olması beni yaşatmıyor. O bile beni... Yade'yi öldürmeye çalışıyor."

Kalpte kemik aramaz. Kırılsa bile hayati önemi olmaz. Gözlerini kapamadığın sürece kimse, iyi olup olmadığını sormaz. Ruhun yanıp tutuşur ama sorsan yangın yoktur. Yaralar böyle doğar. Açık olanlar kabuk bağlar, ruhundakiler ise bağlamaya hasret kalır.

Yeniden ona döndü. "Bu kadar sıkıcı olma. Yükseklerde olup yönetmek için aşağıyı izlememize gerek yok bizim. Eğlencenin tadını çıkar." bir kadeh uzattı ve ilerlemeye başladı. "Gidelim. Bu hayata bir kere geliyoruz."

"Dans et, Mimoza." dedi arkasından. "Ruhundan kanlar akana kadar."

Kızın ruhunda hiç kan kalmamıştı.

Ladin'in Anlatımıyla

Kanlar tam kalbinden yere akıyordu. Hızla atan kalbimle birlikte adım sesleri yaklaşmıştı ki hızlı davranıp yerdeki notu ve kurdeleyi eldivenli elimle aldım ve elimde sıkıp Kiraz'ın yaptığı gibi ayakkabımın yan tarafına sıkıştırdım. Kız bunu fark edemeyecek kadar şok halindeydi.

O sırada Ahu ve Akın oraya geldi. "Ne oldu?"

Titreyen kız şok olmuş bir şekilde, "B-bilmiyorum, ben... b-ben-" derken birden ağzını tutup öğürdü ve koşup kabinlerden birine kusmaya başladı.

Yüzümü buruştururken arkamda durup kıza bakmamaya çalışan Efşan, "Kiraz'ı bulalım." dedi sessizce. Diğerlerine de baktım ve başımı salladım. Hepimiz bulunduğumuz koridordan çıkıp Ahu ve Akın'ı orada bıraktık. Çoktan ışıklar eski haline dönmüş ve müzik kesilmişti. Çabucak oraya çıktığımızda balkon kısmında kimse yoktu.

"Ne zaman gittiler, nereye gittiler?" dedi Ege.

"Demek ki çıkmışlar işte." dedi Helin. "Biriniz arasanıza, Kiraz'ı."

Birbirimize baktık çünkü çoğumuzun telefonu yoktu. Şafak telefonunu çıkararak Kiraz'ı aramaya koyulduğunda hepimiz ona dikkat kesildik.

Çaldı, çaldı... Daha sonra Şafak umutsuz bir şekilde telefonu kulağından çekti.

"Meşgule attı."

"Tekrar ara." dediğinde Efşan, "Açmayacak." dedim. "Eğer açmıyor bir de üstüne kapatıyorsa, o Kiraz değildir."

"Orası öyle..."

"Tamam boş verin şimdi aramayı, biz direkt ayrılıp arayalım bence. Ben bizimkilere de söyleyeyim. Çünkü az önce polisi aradılar, gelmeleri an meselesidir. İlk şüpheli o olacak herkesin gözünde. Dua edelim en azından çıkmış olsun şu lanet yerden."

KANLI MİMOZAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin