BÖLÜM 21|Hayal Yıkımı

409 26 0
                                    

...

BÖLÜM 21|Hayal Yıkımı

"Doğru karar, evlat." Kemal'i dışarı çıkardığımızda ilk söylediği bu olmuştu. Burak ise bundan hiç emin değilmiş gibi üç dakikadan fazladır gözlerini Kemal'in üzerinde almıyordu. Bir dakika önce önümüzde yürüyen Kemal bir şey söylemek için arkasını döndüğünde Burak hızla silahını kafasına doğrultmuştu. İşin tuhaf tarafı benim de aynısını yapmamdı. Kemal'in silahı benim elimdeydi ama silaha bile sahibi yüzünden pek güvenmiyordum. Bu yüzden Burak'a yakın durmakta fayda vardı.

"Anlat." Emri veren Burak'tı. Sessizce konuşuyor, hem etrafı gözetliyor hem de Kemal'i kolluyordu.

"Neyi?" Kemal'in yüzünde karşılaştığımız ilk dakikadan beri sinir bozan bir gülümseme ve rahatlık vardı. Her an bir işler çevirebilecekmiş gibi hareket ediyor, kafasında kurduğu bir plan yüzünden rahat davranıyor gibiydi.

"Neden babamın yerini istediğini anlat. Burada olma sebebimiz sırf senin saçma isteğin yüzünden."

"Ah, tabii anın heyecanıyla asıl amacını unutuyor insan." Yaşlı dedelerin verdiği nasihatları vermeye hazırlandı. "Ama ben unutmadım. Asıl amacından şaştığında yaşamanın da bir anlamı kalmıyor çocuklar, öyle değil mi?" Burak'ın ve benim anlamamış bakışlarıma karşılık öğütlerini vermekten vazgeçti. "Sebebi eski bir husumet. Pek ilginizi çekeceğini sanmam. Özellikle de senin." dedi ve kafasını sol arkaya çevirip bana baktı.

"Evet, babam eskiden onun sağ kolun olduğundan bahsetti." Kemal'in bir iki saniyeliğine tüm rahatlığı gitti ve yüz hatları gerildi. Bir şeyleri belli etmek istemeden tekrar rahat bir ifadeyle Burak'ın devam etmesini bekledi. "Ve ardından onu sırtından nasıl bıçakladığından."

Kemal, kahkaha atmaya başladı. Kahkahası yüksek olduğu için boş koridorlarda sesi yankı yaptı. Burak ve ben bundan rahatsız olarak etrafa bakındık. Gülmelerinin arasında kesik kesik nefes almaya çalıştı. "Ben onu sırtından mı bıçaklamışım?" Burak bıkkınca silahını indirdi ve Kemal'in susmasını bekledi. Kemal'in yüzünde geriye tebessüm kaldı. "Babanı sırtından bıçakladım." Birkaç adım attı ve Burak'ın önüne geldi. Gözlerini kışkırtırcasına açmış, tam anlamıyla dayak yemek için hazırlanmıştı. "Ve bundan bir gram pişmanlık duymadım. Hatta baban sana eksik anlatmış. O evi yirmi iki yıl önce ben yaktım. Belki de kız kardeşinin ölümüne de ben sebep olmuşumdur."

İyi halt etmişsin gerizekalı.

Burak bir boşluğa bakar gibi derin bakıyor, sinirli gözüküyordu. Fırtına öncesi bir sessizlik vardı ikisinin arasında. Fırtınaya saniyeler kala Burak, Kemal'e bir adım attı ve burun buruna geldiler. Bu sefer işin şakası yok gibiydi, Burak öfkesine yenik düşüp gözlerimin önünde bir kaos yaratacaktı.

"Burak." diye mırıldandım. Bir yandan ona hak veriyordum çünkü olaydan haberim olmasa bile ben de öfkelenmiştim. "Şu an sırası değil."

Bir anda bana döndü. "Peki ne zaman sırası?" diye bağırdı. Sesinde bir haykırış vardı. Yaşadığının acısını haykırmak, hatta hissettirmek istiyordu. Belki de hafife alındığını düşünüyordu. Bağırışına, olacakları umursamayışına saygı duydum. En azından içindeki öfkeyle kimseye zarar vermeyi tercih etmemiş, onun yerine öfkesini kusmayı tercih etmişti.

"Seni kışkırtmaya çalışıyor. Buna izin verme." Anlayışla ona yaklaştım. Onu anlıyor ve beni anlamasını istiyordum. Söylediğimin farkındaydı elbet ama yine de oyuna gelmeyi göze alıyordu.

"Ben sadece doğruları söylüyorum." diyerek yangına körükle gitti Kemal. "Sana kimse gerçekleri anlatmıyor, evladım. Herkes senden bir şey saklıyor. Bunlar basit şeyler değil, büyük yıkımlara sebep olabilirler."

Kemal kendi kurduğu oyunu, başka bir oyun ile yıkıyor, belki de bir katliam yaratmak için çabalıyordu. Burak ise hâlâ tüm bunları göze alarak bana bakıyor ve anlamamı istiyordu. "Sana hak veriyorum. Öfkelenmekte haklısın ama ileriyi de düşünmek zorundasın. Hatta şu an geçmişi hatırlamamalısın bile."

"Geçmiş sonunuz olacak." diye bir fısıltı geldi ama ses artık çok uzaktı sanki.

"Gözlerime baka baka yaptıklarını yüzüme vuruyor!" Bağırmaya devam etti Burak. "Bunlara cevap vermenin sırası ne zaman gelecek? Sana buradan gitmeni söylemiştim, hatta en başında gelmemeni söylemiştim. Bunu sen seçtin. Kaldıramayacağın şeylere katlanmak zorundasın!"

Öfkesini çıkarması çok iyiydi fakat konuyu bana getirip tüm bu öfkeyi bana kusması beni de sinirlendirdi. Onu sakinleştirmek istediğimi, doğru şeyi yaptığımı bilerek benim üzerime geliyordu, üstelik haksızdı.

"Bunu ben mi seçtim? Siz beni kaçırdınız Burak. Ben sizin yanınıza kendi rızamla gelmedim." Bu konuyu bir açıklık getirmek şarttı.

"İlk başta öyleydi, Aslı!" Yanıma yaklaşıp ses tonunu biraz daha alçalttı. "Daha sonrasında böyle olmadığını biliyorsun."

"Sen de sebebini biliyorsun."

"O halde buradan seni çıkarttığımızda özgürlüğüne kavuşabilirsin."

"Şu an haklı olduğumun farkındasın, bizi düşündüğüm için sakin olmanı istediğimin farkındasın, değil mi?"

"Sakin olmak istemiyorum artık." dedi dişlerini birbirine bastırıp gözlerini yumarak. Onun suskunluğunu fırsat bilerek yanına yanaştım.

"Ne yaşadığını bilmiyorum. Ama hissedebiliyorum. Nasıl oluyor bilmiyorum ama seni anlıyorum. Sanki tüm hayatın boyunca arkanda belirsiz bir gölgeymişim gibi ve her şeyi seninle birlikte yaşamışım gibi..." Şimdi yanındaydım. Parmak uçlarımı narince yanağında gezdiriyor, söylediklerimi kanıtlamak istiyordum. Ellerim titriyor, parmaklarım her an geri çekilecek kadar hafifçe değiyordu yüzüne. Çünkü çekiniyordum tepkisinden. Şu ana kadar hissettiğim şeyleri tek başıma hissetmiş olmak bu evden daha korkutucu geliyordu. Onun tepkisizliğinden kendime bir cevap çıkardım. Ege'den sonra içimde oluşan dev boşluğu kapatmaya çalışmış ve bunun için Burak'a olan güvenimi kullanmıştım. Hiçbir zaman karşılıklı bir şey hissetmemiş, tüm hisleri tek başıma yüklenmiştim.

Şimdi daha iyi anlıyordum onun hiçbir şey anlatmayan bakışlarından. Onun hayatında buna yer yoktu, aşk ona uzaktı. Hiç kimseye ciddi anlamda duygular beslememişti ve beslemeyecekti, bunu kabullenmişti.

Hayal kırıklığı değildi bu, hayal yıkımıydı. Kocaman dalları olan gür ağaç, aslında hiç varolmamanın verdiği acıyla saniyeler içinde soldu. Çiçekler yok oldu, dallar içeriye doğru büküldü. Hisler kendini sonsuza kadar gizlemeye başladı.

**************





KARANLIK SİMALARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin