Sabah uyandığımda kanepede olduğumu anlayınca dün gece neler olduğunu, annemin aradığını, benim Azrayı çağırmam aklıma geldi. Ama en son yanımda kalacağını söylemişti. Saate bakınca iş saatinden baya geçtiğini görünce işe gittiğini anladım. Canım hiç bir şey istemediğinden yine uyumaya çalıştım. Bir kaç saniye sonra önce anahtar sonra kapı sesi geldi.
"Boncuk? Hala uyuyo olamazsın" Azra olduğunu anladığımda kalkıp dans etmemek için zor tutmuştum kendimi.
"İşe gittiğini sanmıştım"
"Yiyecek bir şeyler almaya gitmiştim. Patron bu gün ikimize de izin verdi. İş yok bu gün"
"Kimmiş o patron?"
"Bir görsen varya öyle güzel ki"
"Karşımda şu an o güzellik" Gülen yüz ifadesi aniden değişince yanlış bir şey mi dedim diye düşündüm.
"Hadi sen beni öldürmeden gel kahvaltı edelim"
"Neden öyle dedin?"
"Anlarsın bir gün Boncuk" Neyi kasdetdiyini anlamasam da bir şey sormayıp masaya oturdum. Kahvaltımızı bitirip ortalığı topladık.
"Boncuk bir şeyler izleyelim mi?"
"Olur sen bul bir şeyler ben içecek falan getiriyorum şimdi" Bana kafa salladıktan sonra mutfağa geçtim. Mısır patlatırken bir taraftan da dün annemle olan konuşmalar aklıma geliyordu. Babam da onun gibi düşünüyorsa, beni işten çıkara bilirlerdi. Ama Azra buna izin vermezdi. Zaten tek derdim işsiz kalmam değil de, Azradan yine uzaklaşmaktı.
"Ne düşünüyorsun yine?" Ne zaman yanıma geldiğini fark etmemiştim. Ona bakınca yine gözlerinde endişe olduğunu gördüm. Benim için endişeleniyordu.
"Hiç. Dün annemin dedikleri geldi aklıma" Bakışlarının değişmesinden anneme sinirlendiğini anlamıştım. Yüzümü elleri arasına alıp bana yaklaştı. Hiçbir şey söylemeyip bunu yapınca bile kendimi güvende hissetmem normal miydi?
"Daha fazla düşünüp kendini üzme artık. Sana zorla işten çık diyemezler. Endişelenmene gerek yok yine işsiz kalmicaksın"
"Bu yüzden mi endişelendiğimi sanıyorsun?"
"Başka ne için ola bilir? Bilmediğim bir şey mi dedi?" Böyle düşünmesi nedenini bilmiyorum ama beni üzmüştü. Onun için endişelenmem aklına bile gelmemişti.
"Yok, haklısın bu yüzden endişeliyim. Hadi içeri geçelim"
"Olur. Güzel bir dizi buldum. Bir kadın kocası yüzünden hapishaneye düşüyo. Onun hapishanedeki hayatını anlatan bir dizi" İçeri geçip koltuğa oturdum. Azra da diziyi başlattıkdan sonra yanıma oturdu. Dizi gerçekten de insanı kendisine bağlıyordu.
"Deniz hadi gel iddaya girelim"
"Ne iddası?"
"Şu kızıl saçlıyla kıvırcık olan bence ilerki bölümlerde sevgili olucak"
"İddaya giremeyiz. Çünkü bende aynı şeyi düşünüyorum. Kızıl saçlının bakışlarına baksana kızı resmen gözleriyle yiyo" Dediğime kahkaha atarken diziyi izlemeye devam etti. Akşama kadar diziyi izledikten sonra ikimiz de yorulup devamını sonra izlemek kararına geldik.
"Hadi Deniz git hazırlan"
"Neden?"
"Deryalarla buluşucaz. İşe gelmediğimiz için Heves bize trip atıcakmış" Dediğine gülüp hazırlanmak için odaya gittim. Çok bekletmemek için kısa sürede hazırlanıp çıktım. Azra telefonuyla ilgilendiği için beni farketmemişti.
"Hazırım" Kafasını kaldırdıktan sonra bir süre bana bakıp ayağa kalktı.
"Hadi çıkalım. Hevesler aşağıda bekliyormuş" Aşağı inince Hevesin çocuk gibi surat astığını görünce gülmemek için kendimi zor tuttum. Azranın da benden çok farkı yoktu.
"Madem gelmiceksiniz. Söyleyin bize biz de gitmeyelim. Bizi niye çalıştırıyosun?"
"Bu dediğini eskiden olsa yapa bilirdim. Ama şimdi Selim var. Aynı anda hem ben hem üçünüz işe gelmezse sorun çıka bilir" Azra Hevesle konuşurken gözüm Hevesin elindeki şişelere takıldı.
"Heves onlar ne?" Sorduğun sorudan sonra asık olan yüzü aniden değişip sırıtmaya başladı.
"Kafa dağıtırız diye düşündük" Şu an buna çok ihtiyacım olduğu için hayır diyemezdim.
"Çok iyi düşünmüşsünüz" Arabaya bindikten sonra sahile gitmeye karar verdik. Azra insanların olmadığı yerde arabayı durdurduktan sonra indik.
"Deniz sen içmesen mi acaba? Sen içince pek iyi şeyler olmaz genelde"
"Ya olmaz bir şey merak etme" Kayaların üzerine oturduktan sonra elimdekini içmeye başladım. Dayanıklı olmadığım için çok çabuk sarhoş olurdum. Diğerlerine bakarken onlar iyi görünüyordu. Ama benim şimdiden kafam dönmeye başlamıştı.
Azra'dan..
Denizin çabuk sarhoş olduğunu bildiğim için sürekli ona bakıyordum. Ama galiba geç kalmıştım. Çoktan sarhoş olmuştu. Ayağa kalkıp elindeki şişeyle bana doğru gelmeye başladı.
"Azra bu geliş hiç iyi bir geliş değil bence" Bence de öyleydi.
"Azra hadi kalk dans edelim" Sarhoş hali çok tatlı olsa da ne dediğini farkında değildi. Ama ona hayır diyemezdim. Hiç diyemedim zaten. Ayağa kalkınca gülerek bana yaklaştı. Kollarını boynuma dolaması kalbimin ritmini iyice bozuyordu.
"İşsiz kalmak umrumda değil"
"Ne?"
"Hani sabah dedin ya merak etme işsiz kalmicaksın diye. Bu umrumda değil"
"Neden endişeleniyorsun o zaman"
"İşsiz kalırsam seni daha az görürüm. Hem şu Melis sürekli yanına gelir" Çok yakınımda durduğu yetmiyormuş gibi şimdi de bu söyledikleriyle resmen beni öldürmek için çabalıyordu. Kızlara bakınca ikisi de hem şaşırarak, hem de sırıtarak bana bakıyordu. Yıllar önce biri bana Deniz sana bunları söylicek dese sadece gülerdim. Ama şimdi karşımda. Sarhoş olduğu için içindekileri tutamıyo. Bu söylediklerini belki de yarın hatırlamicak ama bir kere bile duymak mutlu olmama yetiyordu. Güldüğümde gözlerinin dudaklarıma kaydığını görünce kalbimin sesi dışarıdan bile duyuluyordu. Ama onu durdurmalıydım.
"Deniz pişman olacağın şeyler yapma"
"Pişman olacağımı kim söyledi" Bunu söyledikten sonra bana biraz daha yaklaştı. Gözlerini kapatıp dudaklarımız arasındaki mesafeyi sıfıra indirince artık onu durduramayacağımı anlayıp gözlerimi kapattım ve dudaklarım üzerinde yıllardır öpmek istediğim dudaklarını hissettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
RandomNerden bile bilirdim hayatımın aşkı sandığım adamın hayatımı mahvedeciğini ve kardeşinin beni yeniden hayata bağlayacağını...