Ne demiş Oğuz Atay 'Cam kırıklıkları gibidir bazen kelimeler, ağzına dolar insanın. Sussan; acıtır konuşsan kanatır.'
Koskoca duvarlar,binalar,evler dar geliyor artık bana. Sığamıyor hiç birine,ne ruhum ne zihnim. Tek iyi gelen yer burası,sesiz, duvarsız...
Elimi soğuk mermerin üzerine koydum, buraya yakışmıyordu ki benim annem.
Soğuk toprağa, sesizliğe,başucundaki mermere...Benim annemin elleri sıcacık olurdu hep,küçükken abimle kar oynamaya çıktığımızda ellerim eldiven takmama rağmen buz gibi olurdu. İçeri girdiğimizde abim ellerini ısıtıcıda ısıtırken benim ellerimi annem ısıtırdı.
Şimdi ben kar yağdığında nasıl dışarı çıkıcam? Evde annemin beni beklemediğini bildiğim halde nasıl o eve dönüp ısınıcam.
Mermerin ucuna çöktüm,kafamdaki tülbenti acumunum içine alıp kokladım. Annemin olan herşey bu kadar güzel kokmak zorunda mıydı?
Omzuma değen elle irkildim. Yavaşça arkamı döndüm,Yörüktü.Beni hiç yanlız bırakmamıştı,tıpkı Akay gibi. Kolundan destek alıp ayağa kalktım,sıkıca sarmaladı beni.
"Geçicek mi?" Dedim hıçkırığımı engellemeye çalışarak. Kafasını iki yana salladı.
"Geçmeyecek,ama eskisi kadarda acıtmayacak." Dedi başımı okşayıp. Yutkunup geri çekildim,ona yaslanarak arabaya yürüdük."Mekana gelicek malzemelerde eksik çıkmış. Bir depoya uğramamız lazım bugün." Dedim burnumu çekip.
Arabasının kapısı açıp,bindim.
herkesle aynı şeyleri konuşmaktan sıkılmıştım. Milletin merakını tatmin edicem diye sürekli kendime aynı şeyleri yaşatıyordum. Ama Yörükle konuşmalarımızın hiç biri o yönde değildi. Genelde kendimiz hariç herşeyden herkesten konuşurduk. Bu da bir savunma mekanizmasıydı bizim için işte.Araba da yol boyunca hiç konuşmadı,her zamanki gibi sessizce yola baktık ikimizde.
"Elimi kolumu bağlıyorsun Rima" dedi eliyle bir yandan direksiyona ritim tutarken.
"Bağlamıyorum,mantıklı olan bu." Dedim Ters bir bakış atarak.
"Hesaplar kapanmadı dahaa" dedi içinde tuttuğu öfkeyi belli edercesine. Sakin olması lazımdı,herşeyi vakti vardı ancak Yörük herşey bir an önce olsun bitsin istiyordu."Abii" dedim kınayan ancak sert çıkan sesimle.
"İşine gelince abi ,dimi?" Dedi yandan ters bir bakış atarak. Artık herkesi zaptetmeye çalışmaktan bende yorulmuştum. Kafamı cama döndürüp pencereye yaslandım."Tükendim" titreyen sesim,titreyen çenem yeterince durumu belli ediyordu.Derin bir soluk alıp serbes bıraktı. "Serkan nerde?" dedi bir saniyeliğine bana dönerek. Yüzümde acı bir gülümseme peydah oldu. Serkan...
"Serkan nerde? Güzel soruymuş...Bilmem,kafasının estiği yerdedir heralde."dedim istemsizce ellerimle oynamaya başlayarak. Kafasını iki yana salladığını hissettim.
"Artık toplanma vakti." dedi telefonuna uzanarak. Serkan için bir toplanma vakti olduğunu sanmıyordum. Nede olsa en çok onun canı acıyordu,sadece o annesini kaybetmişti.Ellerimi saçlarımdan geçirip bir nefes aldım. Ben niye yaşayamıyordum peki acımı, neden benim ayakta durmak gibi bir zorunluluğum vardı?
O sırada Yörüğün yüksek denilebilecek şekilde telefonu çaldı. Telefon elinde olduğundan dolayı kimin aradığını görebiliyordum. O arıyordu, Yörükle göz göz geldiğimizde yüzümü tekrar cama çevirip yaşımı serbes bıraktım. Daha önce yanımda ne aramış ne konuşmuşlardı. Elimin tersiyle son kez gözyaşımı silip gözlerimi kapattım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK-I DİLDAR (Mahalle serisi) DÜZENLENİYOR
General FictionGüçlü bir Adamla, Güçlü bir Kadının hikayesi... Sen gidersen sesin gider, kokun gider, yüzün gider. Ay dolanır pusularda, tenim titrer ve gecem biter... 🕊 "Sen benim en doğru yanlışım .Tövbesi olmayan...