Anderson'u ikna edemeyeceğimi hissetmiştim. O evin içine giremeyecektim ama yine de denemekte fayda vardı.
"Anderson lütfen. Belki evdedir. Beni eve sokar mısın?"
"Olmaz Oliver. Jade hanım şimdi uyuyor. O uyurken eve giremezsin. Kuralları biliyorsun." Dedi. Arkasını dönüp giderken bir an durakladı. Arkası dönük bir şekilde bir süre bekledikten sonra bana doğru döndü. "Evin Beyi her senenin sonunda yapacağı baloyu işleri olduğu için erken bir tarihe çekti. Üç gün sonra balo var. O zaman bakarız aradığın şeye." Dedi ve önüne dönüp yürümeye devam etti. Dediği baloya daha üç gün vardı. Üç gün boyunca ne yapacağımı düşündüm. Buralarda koca bir üç gün geçiremezdim. Bir an önce doğum gününe yetişmem gerekliydi. O yüzden gidiyormuş gibi yapıp Anderson'un ahıra girmesini bekledim. Uzun bir süre ahıra yönelmedi. Sonra tam da istediğim gibi ahıra gitti. Ön taraftan giremezdim, bu yüzden evin çevresini dolanıp başka bir giriş noktası aradım. Mutfak bölümüne benzer bir bölümün bahçeye açılan kapısı vardı. Oradan girebilirim diye düşündüm. Sessizce girip işimi halledip buralardan gitmem gerekiyordu. Jade hanım mı artık her kimse, ona yakalanmamak için parmak uçlarımda içeri girdim. Her şey ahşaptan yapılmıştı. Dolaplardan gereçlere kadar hepsinin yapımında ham ağaçlar kullanılmıştı. Alt kattaki odaları iyice kontrol ettim. Ev büyük olunca gezmekle bitiremiyordum. Çalışan başka insanlarda vardı ama onlar küçük bir odada örgü örüyorlardı. Hissettirmeden o odayı kapı aralığından kontrol ettim ama dikiş makinesine benzeyen bir şey ya da makineyi koyabilecekleri bir yer yoktu. Alt katların hiçbir yerinde makineye rastlayamadım. Sadece üst kat kalmıştı. Döner ahşap merdivenleri kullanmak çok büyük riskti ama başka çarem yoktu. İlk adımı attığımda neyse ki ses çıkarmadı. Rahatlamıştım. Ahşap olmasına rağmen çok güzel bir işçilikti. Korkuluğa özenle bezenilmiş motifler, merdivenleri görkemli bir hâle getirmişti. Eskinin işleri sağlam olur derdi babam. Gerçekten de eskinin işleri sağlam olurmuş. Yavaş yavaş merdivenlerden çıkmaya devam ettim. İkinci basamak ve üçüncü basamakta da sorunsuz bir şekilde ilerlemiştim ama dördüncü basamağa ayağımı attığımda bir gıcırtı çıkardı. Hem hızlı olmalıydım hem de yavaş olmalıydım. Neyse ki dördüncü basamak dışında ses çıkaran başka basamak yoktu. Üst kata çıktığımda iki kapı dışında diğer kapılar açıktı. Her birine tek tek girip kontrol ettim. Bakmadığım yer kalmamıştı. Divan altları, köşeler, örtü altları ama yoktu. Kapalı kapıları açmak için kapıların olduğu tarafa yöneldim. İlk kapıyı açıp kontrol ettim. Büyük bir odaydı. İçinde kocaman bir yatak vardı. Tam içeri girmek için hareketlenince birisinin yatakta uyuduğunu fark ettim. Yatağın büyüklüğünden birinin uyuduğunu anlayamamıştım. Sanırım orada uyuyan kişi Anderson'un, Jade Hanım dediği kişiydi. Sessizce kapıyı kapatmaya çalışsam da ahşap ürünlerin dezavantajını sonunda yaşadım. Kapıyı kapatırken biraz ses çıkarmış olabilirim. Elimi kapı kolundan çeker çekemez diğer odaya yöneldim. Zamanımın azaldığının farkındaydım. Alt katta hareketlenmeler başlamıştı ve yukarıya kadar sesleri geliyordu. Telaşlanmadan diğer odanın kapısını açtım bir önceki kapı gibi ses çıkardı. Odanın içinde göz gezdirdiğimde büyükçe bir maun sandık, divanlar ve dolaplar vardı. Odanın makineyi gizleyebileceği, muhafaza edilebileceği bir potansiyeli vardı. İlk başta dolaplara yöneldim teker teker kapaklarını açıp kapatırken bir hata yapmıştım. Son kapağı kapatırken biraz sert kapattım ve gevşek olan kulp yere düştü. Kulp yere temas ettikten sonra çıkardığı sesten on saniye kadar bir süre sonra sanırım Jade Hanım'ın sesini duydum. "Baba, sen mi geldin?" diyerek bağırmıştı. Saniyeler içinde odadan çıkmak zorundaydım. Tam merdivenlere yöneldiğimde dördüncü basamaktayken çıkan sesi duydum. Başkası yukarı çıkıyordu. Tekrar odaya dönmek zorunda kaldım, kapıyı kapatıp saklanacak yer seçerken yine Jade Hanım'ın sesini duydum. "Kim var orada?" demişti ama kapı kapalıydı. Gözüme kalın perdelerin arkasına gizlenmiş pencere takıldı. Giyotin tipi pencereyi açarken hem zorlandım hem de tekrar ses çıkarmıştım. Düşünmeden pencereyi açtım ama açtıktan sonra kararsız kaldım. Atlamak iyi bir fikir gibi görünse de düştüğüm noktada Anderson'a ya da bir başkasına denk gelirsem büyük bir suçla karşı karşıya kalacaktım. Karar verecek vaktim kalmamıştı. Bu kez şansın yanımda olmasını dileyip atladım. Ayaklarımın üstüne yumuşak bir iniş gerçekleştirdim. Çiçek bahçesine düşmüştüm. Kendimi gizleyecek bir çalı bulup bir süre bekledim. Gözlerim atladığım penceredeydi, bir süre sonra pencereden bir şeyler arar gözlerle bir kadın çıktı. Yaşlıca biriydi, biraz daha dikkatli bakınca hatırladım. O, örgü ören kadınlardan biriydi. Neyse ki kontrolünü sağladıktan sonra pencereyi kapatıp perdeyi eski hâline getirdi. Ucuz atlatmıştım. Ve bu tehlikeye değmemişti. Dikiş makinesinin ucunu bile görememiştim. Bir sürelik saklanıştan sonra ortalığın sakin olduğuna emin oldum. Sonra hızlı bir şekilde oradan ayrılıp patikaya yöneldim. Gidecek tek bir yerim vardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Mükemmel Bir Plan
Fantasiİlk 10 bölüme kadar pes etmediğiniz takdirde inanılmaz bir maceranın pençesinde olacaksınız...