Pembe saçlı derin bir nefes daha aldı ve kantine girdi. Okulda kimseyle öyle muhabbeti falan olmazdı, gerektikçe konuşurdu. Elindeki kutu ile arkadaşların oturduğu masaya doğru yavaş ama emin adımlarla yürüyordu. Ne demesi gerektiğini çok düşünmüş ve iyi bir şey bulamamıştı.
Masaya vardığında çok gerilmişti. Dün toza bürünmüş çocuk bugün jilet gibi gözüküyordu, dudağı kenarına da sırıtmayacak şekilde pansuman yapılmıştı ve normal gözüküyordu. Ada Kutay kabı Barın'a doğru uzattı.
"Dün çok kötü gözüküyordun, geçmiş olsun." Sesi o kadar soğuk çıkmıştı ki Barın bir an gerildi, acaba 'Prenses' kelimesi sebebi ile zehirli kurabiye yapmış ve bu bahane ile mi getirmişti? Gergince elini kaldırıp ona uzatılmış kabı aldı ama kabın şeffaf yerinden bunun sabah Pamir'in getirdiği ve birlikte yedikleri kurabiyelerden olduğunu gördü.
"Teşekkürler." Ufak bir mırıldanma olarak dökülmüştü dudaklarından ama Ada Kutay'ı kocaman gülümsetmişti.
"Rica ederim." Kabı masaya bırakan Barın'ın hemen ardından Oktar kabı almaya hamle yapmış, alıp acele ile açmıştı. Kurabiyelerden birini ağzına attı ve boğukça konuştu. Ada Kutay dışında masadaki herkes onu anlamıştı ve Pamir kafasına arkadan sağlam bir tane geçirmişti.
"Boğazında kalacak Oktar, ne yapıyorsun?" Oktan uzanıp kabı aldı ve kapatıp yeniden Barın'ın önüne itti. Oktar başını ovarak sinirle Pamir'e baktı. Ne yapmıştı sanki ya?
Ada Kutay çok garip bir ilişkileri olan arkadaş grubuna hızlıca baktı, sıra dışı insanlardı. Onlara veda edip hızlıca oradan ayrıldı. İnsanlarla konuşmak çok hoşuna giden bir durum değildi, özellikle okul arkadaşları ile.
Ada Kutay'ın gitmesi ile Pamir elini Oktar'ın ensesine atıp onu öne doğru eğdi ve kendi yüzünü de onun yüzüne yaklaştırdı. "Ulan geri zekâlı, ne diye çocuğa enişte diyorsun?" Oktar kaşlarını çatıp elini ensesindeki Pamir'in eli üstüne attı.
"Ne diyecektim, yenge mi?" Barın hafifçe gülerken, Oktan elini alnına vurarak kafasını masadan başka tarafa çevirdi.
"Gerzek, çocuk bilmiyor sevdiğimi." Oktar, Pamir'in elini ensesinden çekip geriye yaslandı. Gayet rahat ve yayvan bir şekilde oturdu.
"Söyle o zaman." Pamir dâhi arkadaşına ciddi olup olmadığını anlamak için dikkatle baktı. Gayet ciddiydi Oktar, hatta fazla ciddi. Pamir gözlerini birkaç kez kırpıştırdı. Böyle aptal olmak için özel bir şey yapıyor olmalıydı bu çocuk.
"Yönelimini bilmiyorum aptal." Oktar omuz silkti ve masadaki herkesin -buna Pamir'de dahildi- düşündüğünü seslice dile getirdi.
"Hetero olduğunu sanmıyorum." Evet masadaki herkes bunu düşünüyordu, kimse hetero olduğunu düşünmüyordu zaten ama kimse yönelimini de bilmiyordu. Birkaç kez okulda asılsız söylentiler çıkmış ve 'ibne' diye itilip kakılmıştı ama ne aksini iddia etmiş ne karşılık vermişti Ada Kutay.
"Hetero değilse bile tanımadığı biri ona açılınca boynuna sarılacak değil ya?" Oktar'ın kaşları havaya kalktı. Oktan ve Barın birbirine baktı bir an.
"Pekala niye yakınlaşmaya çalışmıyorsun? Çocuk ayağına kadar geldi." Pamir kollarını göğsünde birleştirip geriye yaslandı. Yaslanırken ise herkesi şaşırtan cümleyi kurmuştu.
"Çalışmadığımı kim söyledi?" Oktan sandalyesinden öne doğru eğildi. Pamir'in biri için çabaladığını daha önce görmemişti. Herkes tıpış tıpış Pamir'e gelirdi her daim.
"Neler oluyor?" Pamir bir an ona baktı, Oktar ikizinin sorusunu çokça farklı şekilde yineledi.
"Senin dilin ne söylir?" Masadaki herkes dönüp Oktar'a baktı. Oktar bu ekibin en boş adamıydı. Ondan sonra ise ciddi gözüken yüzü ile Barın gelirdi, Barın zaten samimiyet oluşana dek ciddiydi sonra herkes boş bir insan olduğunu anlardı.
"Mesajlaşıyoruz ama şu an benim kim olduğumu bilmiyor." Barın bir kahkaha atıp kafasını geriye doğru bıraktı. Diğer masalardaki kızlar dönüp ona hayran hayran bakmaya başlamıştı. Bu arkadaş grubunun su götürmez bir gerçeği vardı: Barın en yakışıklılarıydı. Tüm kızlar ona bayılırdı ama içten içe Barın'ın nasıl biri olduğunu bildiklerinden pek yanaşmazlardı. Bu yüzden Pamir hep daha göz önünde olurdu, tabii o da Barın kadar olmasa da yakışıklıydı ve Barın'dan daha ciddiydi, daha az çapkın, daha halden anlar bir insandı.
"Bu iş, iş değil." Dedi Barın gülmesi kesilince. "Bir yüz yıl sonra falan biz bu çocuğa enişte demeye başlarız arkadaşlar." Oktar kahkaha atmaya başladı ve Barın'da yeniden gülmeye başlamıştı. Oktar elini kaldırdı ve Barın'da beşliğini arkadaşının avuç içine vurdu. Oktan bu çocukça hallerine göz devirdi ama içten içe biliyordu böyle yaparsa çok zordu yakınlaşmaları.
"Mübalağayı kesin." Dedi Oktan ciddiyetle ikizi ve arkadaşına bakarken. "Bir yandan haklılar Pamir." Öne doğru eğilip arkadaşına bakmıştı. "Hadi diyelim oldu," Dedi Oktan ellerini şöyle bir sallayıp 'oldu bitti'ye getirirken. "Oğlum bu çocuk telefonun arkasındaki kişiye yanacak." Pamir bir an duraksadı, telefonun ardındaki oydu işte ona göre. Barın başıyla Oktan'ı onayladı.
"Ya mesajlaşma işine alışıp yanında rahat hissetmez ve bu sebeple de senden soğursa?" Oktan da başı ile Barın'ı onaylamıştı bu kez. Bu mesajla yürüyüp açılma işleri hep mantıklı gözükse de insanlar mesajda farklı hayatta farklıydı. Pembeli çocuk telefon ardındaki Pamir'e alışırsa olmazdı.
"Ee," Dedi Pamir bir an yaptıklarını sorgularken. Yazmamalı mıydı? "Ne yapmamı tavsiye edersiniz?" Oktan bu soru ile başını kaldırdı. Şimdi Barın, Oktar ve Oktan birbirine bakıyordu. Pamir'in sevince alık birine dönüştüklerini zaten biliyorlardı ama şahit olduklarında -tabii ki bu sık yaşanmıyordu ve ikizlerin Pamir'i böyle ikinci görüşü idi- yine de şaşırırlardı.
"Bize bırak sen onu." Dedi Oktan yeniden Pamir'e bakarken, Barın kaşlarını sorarcasına kaldırmıştı. Oktan, Oktar'a baktı. "Bir işe yara, şu çocuğu kolla bir ara da yakınlaş arkadaş olmaya çalış." Pamir soğuk bir kıkırtı bıraktı. Tabii arkadaşları onun Prens'ini tanımıyordu ki.
"Siz Ada Kutay'ı tanımıyorsunuz gençler, ha deyince arkadaş olamazsınız onunla!" Barın bu kez de sorgulayıcı bakışlarını Pamir'e çevirdi. Pamir kollarını masaya koyup ellerini kavuşturdu ve vücudunu hafif öne eğdi. "Güvenmiyor kimseye, bir kız onunla arkadaş olmaya çalışmıştı uzun süre uğraştı başaramadı." Oktan kollarını göğsünde bağlayarak geriye yaslandı.
"O zaman Oktar'a yardım et." Dedi sakince. "Madem bu kadar iyi tanıyorsun onu bir şekilde yaklaşmanın yolu olduğunu da bilirsin." Ancak bilmiyordu Pamir, bilse zaten kendi yapacaktı ama yapamıyordu. Derin bir nefes aldı. Arkadaşlarının amacını anlıyordu ve çabaları için minnettardı ama o akışına bırakmak ve aceleye getirmemek istiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Prens|BxB
Teen FictionKötü Büyücü, Pembe Prens'e tamamen aşık olduğunu ve onsuz yapamayacağını anladığında ona mesaj atmaya karar verdi. 053+: Pişt Pembe Prens Baksana bi Pembe Prens: Kimsiniz? Pembe Prens mi? 053+: Ben Kötü Büyücüyüm ∴Yazışma (texting) ve metin karmasıd...