Pamir hevesle arkadaşlarına olanları anlatırken diğer üçlü pür dikkat ve sevinçle omu dinliyordu. Pamir'i uzun zaman sonra ilk kez böylesine mutlu görüyorlardı.
"Ada benim teklifimi kabul ederse sen de varsın değil mi?" Oktar büyük bi hevesle sormuştu, Pamir ise aynı hevesle başını sallayarak onaylamıştı. Bu kez bakışlar Barın'a döndü. Onu nasıl ikna edeceklerdi?
"Off şu an bi ben kaldım di mi geriye?" Hepsi başı ile onayladığında Barın arkasına yaslandı. Pek sevmezdi sahnedir, göz önüdür ama arkadaşlarını severdi. Barın bu üç piçin mutluluğunu hiçbir şeye değişmezdi. "Tamam, Ada Kutay kabul ederse ben de varım!" Oktan hızla yerinden kalkıp etrafta zıplayıp hoplamaya sevinç nidaları atmaya başladı.
Oktar heyecanını biraz da olsun dindirebilip yerine oturduğunda planlar yapmaya çalışmışlardı. Hiçbirinin yüzde yüz işe yarar bi planı yoktu. En mantıklı plan Ada Kutay gibi davranmaları idi. Ve sonraki gün planı uygulamaya başladılar.
Sabahın erken saatinde Pamir civardaki Ada Kutay'ın mama verdiği tüm hayvanlara mama verip, sevmişti, hatta gözü iltihap kapmaya başlamış bi yavru kediyi alıp yakın bi veterinere götürmüştü.
Oktan ve Oktar ikilisi ise şu ara sosyal etkinlikler düzenlemeye çalışan her daldan farklı branşları olan hocaların etrafında tur atıp yardım ediyorlardı. Pano düzenlemekten kolları ağrımaya başlamıştı ikisinin de ama hocaların çoğunun bu garip değişiklik dikkatini çekmişti.
İlk derse az zaman kala hepsi bahçede buluştu. Barın'ı gördüklerinde kahkaha atmamak için zor duruyorlardı. Temizlik hastası o çocuğun her yanı yine tozdu. Bu kez basketbol formaları da yoktu.
"Ne oldu olum sana?" Barın derin bi nefes aldı.
"Ya amına koyim, birkaç mahalle aşağıda köpek sürüsü vardı. Beslemeye başladım toplandılar, yavru bi köpek vardı aldım kucağıma bi baktım üstüme yürüyolar kaçayım derken yere kapaklandım meğer büyük köpeklerde kucak istiyormuş ondan üstüme gelmişler. Her yanıma pati attılar, namusum iki patilik oldu." Son dediğine hepsi gülerken bi ses muhabbetlerini böldü.
"Gençler!" Bu müdüre hanımdan başkası değildi. Sabahtan beri hocalar Oktan ile Oktar'ın yaptıklarını anlatıyordu, öğrencilerden de kendi aralarında konuşurken çevredeki hayvanları beslediklerini öğrenmişti. "Bi konuşalım sizinle, burnuma kötü kokular geliyor çünkü!" Oktar müdüre hanıma yanaştı.
"Barın köpek kokuyor olabilir."
Müdürenin odasına geçtiklerinde kadın koltuğuna oturup kendini masaya yaklaştırdı. Karşısındaki dörtlüyü tanırdı, severdi denemezdi ama her öğrencisine gösterdiği saygı ve hoş görüyü onlara da gösterirdi. Kavgacı oldukları için çok sık azarlardı hiçbir zaman da iyi bir şey için odasına çağırdığını hatırlamıyordu. Gerçi Barın dışındaydı bu dediklerimizin. O sevdiği başarılı bi öğrencisi idi. Geçen yıl basketbol takımının şampiyon olmasında katkısı çoktu.
"Bu sabah iyilik perileri mi kaçtı içinize?" Oktar ağzını açmışken Pamir başladı konuşmaya.
"Yok hocam her zamanki halimiz. Var mı okulda yapılacak bir iş?" Barın ofladı. İstemiyordu hayır işleri ile uğraşmak bunun ona getirisi yoktu bir kez.
"Her zamanki mi? Pamir sen kavga çıkarmak dışında bir şey bilir miydin?" Hoca tek kaşını kaldırarak sorduğunda Pamir bir anlığına bozuldu bu söylenene. Ona göre kendisi o kadar da kavgacı değildi, diğer tüm yaşıtları kadardı işte. Pamir'in bozulduğunu anlayan Oktar lafa daldı.
"Ne çabuk unutuyorsunuz Pamir'in edebiyat yarışmasında derece yaptığını." Oktar'ın bu dediği ile kadın bir an duraksarken ilk yıllarını hatırladı. Evet aslında onlar böyle değildi. İlk geldikleri yıl bambaşka idiler. Özellikle Pamir bir anda değişip her şeyden uzaklaşmış ve kavgacı birine dönüşmüştü.
"Tamam öyle olsun ama ciddiyim neler oluyor?" Kadın cümlesini henüz tamamlamışken kapı çalındı. Elini kaldırıp karşısındaki dörtlüye beklemeleri için bir işaret yaptı. "Gel." Kapı aralandı ve Ada Kutay içeri girdi. Pamir'in yüzünü ansızın bi gülümseme kaplayıp önceki akşam zihnine düştüğünde arkadaşları bu şapşal aşık haline sırıtmışlardı.
"Hocam günaydınlar, dün sizden yapmak üzere aldığım tüm görevler halledilmiş bu sabah." Müdüre eli ile karşısındakileri gösterdiğinde Ada Kutay girerken göz ucu ile bakıp gerilmesine sebep olan kişilere baktı.
"Arkadaşların halletmiş tatlım her şeyi." Pembelinin dudakları şaşkınlık ile aralandı. Bir şey söylemeliydi ama ne söylemesi gerektiğini anlayamamıştı.
"Anladım hocam, iyi günler o zaman." Hoca da iyi günler dediğinde kapıyı çekip çıktı Ada Kutay.
"Gençler neden yapıyorsunuz, neyin peşindesiniz ben bilmem ama şimdi gözüm daha çok üstünüzde." İşaret parmağını uyarıcı bir şekilde sallayarak bitirmişti müdire cümlesini. "Ders başlamak üzere gidebilirsiniz." Dörtlü odadan çıkarken Oktar'ın ayrı bir acelesi var gibi atılmıştı. Odadan çıktığında neyse ki Ada Kutay hâlâ kattaydı.
"Pembiş!" Sesi katı inletirken çoğu öğrenci ona dönmüştü, pembeli ilk adımını attığı basamağa baktı bir iç çekti. Zaten tüm gece düşünmekten ve hislerinde boğulmaktan kafayı yiyecek hale gelmişti. "Pembiş azıcık konuşsak ya, lütfen iki gözümün çiçeği." Oktar sesini gittikçe daha da yumuşatıyor pembeliye hızlı hızlı yaklaşıyordu. Ada Kutay ona döndü.
"Oktar, lütfen hayır dedim size." Pembelinin sesi bir anda o kadar sert çıkmıştı ki dörtlü şaşkınlıkla oldukları yerde kalmış, Oktar konuşmaya devam etmek için araladığı dudakları ile öylece bakakalmıştı. Kesinlikle kimse Ada Kutay'dan bu çıkışı beklememişti. Oktar okulun en tatlı ve sessiz çocuğu bile ona böyle davranınca ne yapması gerektiğini şaşırmıştı. Mavi gözleri hızlı hızlı kırpıştı, bir damla aktı ama bu kadardı. Ağlamak değildi bu kırgınlık yaşıydı.
"Tamam, düşündüğün için teşekkür ederim." Kendinden emin bir sesle geri cevap verip Ada Kutay'ın yanından geçip gitmişti. Pembeli ise olduğu yete mıhlanıp kalmıştı o yaşı gördükten sonra. Onun amacı kimseyi üzmek değildi sadece istemiyordu, herhangi bir gruba dahil olmak istemiyordu. Çünkü insanlar gruplaştıkça çirkinleşirdi.
Oktan ve Barın'da yanından geçip gitmişti. Pamir'in de geçip gitmesini beklerken o bir an önünde çaprazında durdu. "Kabul edeceğini sanmıştım. Oktar'ın ilk kez birine bu kadar dil döktüğünü gördüm, ilk kez de döktüğü dil işe yaramadı. Hayvanlara iyi davranırken insanın da sosyal bi hayvan olduğunu unutma Pembeli." Kıvırcık kendinin bile Prensine karşı söylediklerine inanamamıştı ama arkadaşı onun için cidden değerli ve önemliydi.
Pamir'de merdivenleri çıkmaya başladı ve Prensini geride bıraktı. İlk kata çıktığında Oktarların sınıfına yöneldi. Oktar ve Oktan buradaydı sadece. Masalarına doğru ilerledi. Oktar'ın yanında durduğunda elini omzuna attı.
"Üzgünüm, ben-" Oktar arkadaşının lafını kesti, kendini buraya gelip konuşmak zorunda hissetmesi anlamsızdı.
"O senin sevgilin değil onun yerine bir şeyler hissetmek veya dile getirmek zorunda değilsin." Pamir o an yaptığının ne kadar saçma olduğunu fark etti. Cidden neden gelip o üzgün olduğunu söylemişti ki.
"Haklısın." Minik bir mırıltı idi bu kelime. Arkasını döndü ve sınıf kapısına yürümeye başladı. Onun üzgün oldupu konu Ada Kutay'ın davranışı veya reddedişi değildi, o katılamadıkları için arkadaşının hayalini gerçekleştiremediği için üzgündü. Bu yüzden Oktar konuşurken aydınlanma yaşamıştı. Ada Kutay'la veya onsuz bu yarışa katılmalılardı. Çünkü bu arkadaşlıklarını kuran şeydi. Haftalarca Oktar ile Oktan vokal aramıştı, sıra ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Prens|BxB
Teen FictionKötü Büyücü, Pembe Prens'e tamamen aşık olduğunu ve onsuz yapamayacağını anladığında ona mesaj atmaya karar verdi. 053+: Pişt Pembe Prens Baksana bi Pembe Prens: Kimsiniz? Pembe Prens mi? 053+: Ben Kötü Büyücüyüm ∴Yazışma (texting) ve metin karmasıd...