35|Bölüm

297 39 17
                                    

"Rahatsın değil mi?" Kafasını sallayarak annesini onayladı Ada Kutay. Her şeyin üstünden bir hafta geçmişti ama annesi her şey dün yaşanmış gibi oğlu ile ilgileniyordu. Pamir ile 5 gündür konuşmamıştı Pembeli. Yarın ise raporunun son, okulunun ilk günü idi.

Yatağında oturmuş kafa dağıtmak için bir şeyler izliyordu ta ki filmin sahnesine kıvırcık bir karakter girene kadar. Pamir'e benzetmesinin şoku ile diz üstü bilgisayarın ekranını hızla ve sertçe indirdi. Düne kadar hiçbir ilgisi alakası olmayan, gördüğü an gerim gerim gerildiği çocuğu şu an özlemekten bir hal olmuştu.

Pamir'in dediklerine çok kırılmıştı, tamam onun normaldeki sert ve kavgacı mizacını sevmiyordu ama Pamir ona hiç bu yanını göstermemişti ki.

Günlerdir nasıl o kişinin Pamir olabileceğini düşünüyordu. Nasıl anlayamamıştı? Aslında dönüp mesajlarını okuduğunda, Oktarların ona karşı tavırlarını düşündüğünde her şey besbelli ortada idi.

Derin bir nefes aldı ve yatakta kayarak boylu boyunca uzandı. Tüm tehlikeler geçmiş, acıları neredeyse bitmişti okuldan yana ise hiç haberi yoktu. Mertler ve Pamirler ne ceza almıştı bilmiyordu. Asım'a yazmayı düşünmüş yazıp yazıp silmişti. Hal hatır bile sormadığı birine işi düşünce yazmayı sevenlerden değildi.

Bilinci yavaş yavaş kapanırken her uyuduğunda olduğu gibi rüyasında Pamir'in onu kurtarmaya geldiğini göreceğinden emindi.

Prens uyuduktan birkaç saat sonra işten gelen ablası onu yemek için uyandırdı ve en sevdiği yemeği yediler. Bebek gibi bakılmak işine gelmeye başlamıştı. Ailesi her zaman ona karşı kibar ve anlayışlı idi zaten ama şu ara daha da yumuşar olmuşlardı.

On dakika izleyip izleyip kapadığı filmi bir kez daha açtı yemekten sonra. Bölük pörçük bi hiç olmuş filmin son kaldığı yeri açıldığında kıvırcık karakter ile karşılaştı.  Bir iç çekti ve yine en fazla on dakika izleyip ekranı indirdi.

Odasının kapısı tam bu sırada çalındı, gel komutu dudakları arasından mutsuz şekilde çıkmıştı. Evde o kadar sıkılıyordu ve zaman o kadar geçmiyordu ki.

Ablası önce kafasını içeri uzattı. "Nasılmış benim küçük şekerim?" Ada Kutay hafifçe gülümsedi.

"İyiyim aşk tanesi, sen?" Ablası kafasını olumlu anlamda sallayıp iyi olduğunu söyledi ve sol elindeki kelime oyununu kapıdan içeri gösterdi.

"En sevdiğin, oynamaya ne dersin?" Günlerdir masa oyunları oynamaktan bi hal gelmiş Ada Kutay sakince kafası ile onayladı ablasını. Cidden en sevdiği oyun buydu ama şu an o kadar istemiyordu ki bir yandan.

Ablası içeri girdi, kardeşinin istemediğinin ancak zaman geçsin diye kabul ettiğinin farkında idi.

Oyunu açtılar, harfleri seçtiler ve oynamaya başladılar. İlk birkaç kelime yazıldıktan sonra ablası M harfine denk gelen yere "Amir" kelimesini yerleştirdi. Pembe Prens ıstakasına baktı, eli en sağdaki harfe gitti onu alıp ablasının yazdığının en başına yerleştirdi.

"Pamir mi? İsim yazabiliyor muyuz?" Prens omuzlarını silkti sonuçta Türkçe ve anlamlı bir kelimeydi.

Ablası yeni bir kelime yerleştirirken konuştu. "Pamir şu gelsin diye aradığın çocuk değil mi?" Ada Kutay ablasını onayladı. Gelsinden çok korktuğu için ve aklına gelen ilk kişi olduğu için aradığı gizli aşığıydı o zaman. "Flörtün mü?"

Buna ne cevap verse bilemedi. Gözlerini sahip olduğu harflerden çekip karşısında oturan, kendi tahtasını izleyen ablasına çevirdi.

"Nasıl ablatsam bilmiyorum, sanırım her şey bir gün bilmediğim bir numaradan mesaj almamla başladı." Ve sonra oyun oynadıkları süre boyunca ablasına Pamir'i anlattı.

Ablası hem oyununu oynamış hem pür dikkat kardeşini dinlemişti. Ada Kutay en son birinden böyle hevesle bahsettiğinde pek de iyi bitmemişti ama bu sefer çok başka olduğundan adı gibi emin olduğunu söyleyip duruyordu.

"Sen son dedikleri hakkında ne düşünüyorsun?" Ablası bi an için Ada Kutay'a baktı.

"Hiçbir şey, şu an sadece bodrumumuza inip onla buluşmana takıldım. Tanımıyordun bile." Kafasını salladı, doğruydu ablasının dediğini ama yapmıştı işte çoktan.

Bir süre daha oyun oynamışlar ve sonra yatmıştı Pembeli. Yarın okula gitmek için fazlası ile istekliydi.

-

İlk teneffüste yaptığı ilk şey Pamir'in sınıfına gitmek olmuştu. Şöyle kapıdan içeri bir bakmış onu göremeyince sınıfına dönmüştü.

Sabah Pamir'e günaydın mesajı ile birlikte nerde olduğunu soran bi mesaj almıştı ama cevap alamamıştı. Kendi sınıfına girdiğinde Alkan'ın az önce gelmiş sırt çantasını bıraktığını gördü.

Arka sırasındaki arkadaşı ile konuşarak çantasını bırakmış ve önüne dönmüş olan Alkan onunla göz göze gelince Ada Kutay oraya yöneldi.

"Selam, ne var ne yok?" Alkan başını üzgün ve huzursuzca iki yana salladı.

"Beni boşver, o kadar üzgünüm ki. Özür dilerim çokça, şu an daha iyi misin?" Ada Kutay onu başı ile onayladı. "Mertler okuldan atıldı, biliyorsundur zaten her şeyi." Ada Kıtay başını iki yana salladı. Hiçbir şey bilmiyordu pek tabii ki.

"Bilmiyorum, sana sorarım dedim seni görünce." Alkan duyduğu ile şaşırdı, Asım veya Pamir'in her şeyi anlatmasını beklerdi hatta anlatacağını sanmıştı.

İçeriye giren hoca ile bir an gözleri Pembeli'nin arkasına kaydı. Gözleri ile hocayı işaret etti ve sonra konuşmak hakkında bir şeyler mırıldanıp yerine oturdu. Ada Kutay'da yerine geçtiğinde bu dersin asla geçmek bilmeyeceğini tahmin edebiliyordu.

Düşündüğü gibi de olmuştu. Hoca çıkabileceklerini söylediği an ise ayaklandı ve çıkışa yöneldi. Belki şimdi gelmiştir diye Pamir'in sınıfına gitti yine ama ne Pamir ne arkadaşlarından biri yoktu. Sınıfa dönüp Alkan ile konuşmaya karar verdi. O girerken Alkan çıkıyordu, sigara içeceğini söyledi Pembeli'ye ve birlikte tuvalete gittiler.

"Mertler okuldan atıldılar. Müdüre kayıt aldırmaladına bile izin vermeden belgeleri falan halledip attırdı yani okul sicillerine işledi bu atılma meselesi." Alkan sigarasından derin bir nefes aldı. "Müdüre Pamirlere şans tanıdı, hangi okula gittiler bilmiyorum." Ada Kutay'ın beynine kan sıçradı. Ciddi olup olmadığını sorguladı ve olmamasını diledi ama son derece net bi bakışla konuşuyordu onunla.

"Neden Pamirler ayrıldı, ben gitmeliydim!" Sesi endişeli ve huysuz çıkmıştı. Gözlerinden yaşlar akmaya başladığında Alkan şok geçirerek elindeki sigarayı kapısı açık olan kabinlerden birinin içindeki klozete attı. Böyle üzülüp ağlayacağını sanmamıştı, Ada Kutay ile Pamir'in arasında bir şey olduğunu sanmıyordu bile.

"Güzelim sakin ol." Pembeli'nin omuzlar çökmüş, dizler titremeye başlamıştı. En son ne zaman, kimin için böyle ağlamıştı hatırlayamıyordu. "Şakaydı!" Alkan kollarını Ada Kutay'a sararken konuştu. Bu çocuğu üzdüğü için kendine kızmıştı. "Mertler atıldı, Pamirler uzaklaştırma aldı sadece." Ada Kutay kafasını kaldırıp ona baktı, mavi gözlerin etrafı hafif kızarıktı.

Pembe Prens|BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin