37|Bölüm

333 30 36
                                    

Ada Kutay odasından sonra evin en sevdiği yeri olan balkonda oturuyordu. Annesi ile ablası en sevdiği koltuğu buraya taşımıştı birkaç gün önce. Burda kitap okur, doğayı izler, yazar, söyler olmuştu.

Bir yandan aşağı bakıyor bir yandan etrafta uçuşan kuşları izliyordu. Kendi gönül kuşu bir türlü gelmek bilememişti. Camın önündeki yemliğe kuş yemi koymak için hareketlendi Prens. Balkon dolabından yemi alıp camı açtı kabı doldururken bir kuş geldi. Cam pervazının iç kısmına konup şakımaya başladı.

"Senin kuş da geliyor!" Öyle heyecanlıydı ki kuşun sesi bu Ada Kutay'ı daha da mutlu etti. Geç olsa da Büyücüsü gelecekti işte.

"Heyecanlandırma çocuğu, bunlardan olmaz. Zıt kutuplar işte." Konulan taze yemi yerken iki gaga arası konuştu erkek kuş. Kibar hanımefendi hızla erkeğe döndü.

"Sen ne anlarsın aşktan?" Bayan kuş bu beyfendinin pek de anlamadığını biliyordu, anlasa tüm mevsim değişimlerinde ardından uçan bu kadını görmez miydi? "Aşk senin çıkamayacağın yüksekliklerde uçanı sevebilmektir, cesaret ister sende nerde o yürek?" Erkek kuş durdu, yemi gagalamayı kesmiş bu cümleyi bir süre düşünmüştü.

"Atışmayın ya! Geldiğinde göreceğiz uyuyor muyuz, uymuyor muyuz?" Tüm muhabbeti dinlemiş olan saksı gülü şöyle bi iki yana sallandı ve konuştu.

"Olmaz olur mu Pembelim? Ah şuraya yazıyorum siz birbiriniz için yaratılmışsınız." Evin en yaşlı kedisi balkona girdi.

"Kandırmayın benimkini, sadece ikimiz aşk yaşayabiliriz." Pembeli'nin kucağına atlatken pişkin pişkin konuşmuştu. Ada Kutay kedinin başını okşarken konuşmaya başladı.

"Ben bu çocukla olsun istiyorum, tüm yaralarımı sararmış gibi geliyor." İşte o an her şey sustu, tüm evren durdu sanki. Ada Kutay ilk kez ne istediğinden bu kadar emindi o yüzden saygıyla sessizleşti her şey.

Pembeli kedinin kulağının altını okşarken derin bir nefes alarak kafasını kaldırdı ve gökyüzüne baktı. Mavi gökyüzüne saçılmış pamuk yumakları gibi duran bulutları izlemeye başladı Ada Kutay. Göz hizasındaki bulut bir dinazora benziyordu, önündeki kalp şeklindeki bulutu kovalıyordu yemek için.

"Bir şey diyeyim mi?" Bayan kuş, bay kuşa öttü. Bay kuş yemi gagalamayı bırakıp hanımefendiye baktı. "Nasıl yakışırlar bu ikisi biliyor musun?" Ada Kutay hafifçe gülümsedi, dinazor kalbi yedi, zil çaldı.

Ada Kutay annesinin kapıyı açacağını bildiğinden kedisini rahatsız etmemek için yerinden kalkmadı. Kapının açıldığını hayal meyal duydu. Annesi biri ile konuşuyordu ama balkonun kapısı örtülü olduğundan pek bir şey anlaşılmıyordu.

Balkonun sürgülü kapısı kayarak açıldığında Ada Kutay dinazoru izlemeyi anca kesmişti, ardına annesine doğru baktı. Kıvırcık saçlı, yeşil gözlü çocuk da annesinin hemen arkasında idi.

Ada Kutay o anda kalkıp kapıya gitmemenin bir hata olduğunu anladı, kendini yaklaşık 1 dakika daha Pamir'siz bırakmıştı. Yerinden sakince kalkıp kediyi yavaşça yere bıraktı.

Kapıya doğru yürüdü annesinin arkasındaki gencin önünde durdu ve kollarını kıvırcığın boynuna doladı.

"Ben size kahve demleyeyim." Ada Kutay'ın annesi Seren hanım en son bunu demiş ve balkondan çıkmıştı. Pamir kollarını Prensine dolayıp dolamamak konusunda hiç emin değildi. Bir nevi sarılmayarak onu cezalandırmak istiyordu. Ancak çok dayanamayıp kolları ince bele dolandığında fark etti ki cezalandırdığı asıl kişi kendisiydi.

Ne kadar öyle sarıldılar, kaç gerçeklik boyunca sürdü, ne kadar mevsim yitip gitti bilemediler. Aslında 2 dakikadan çok daha kısa bir süreydi ama ikili için bir ömürü dolduracak depolama yaşanmıştı ya da şimdilik öyle sandılar.

Pembe Prens|BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin