Pamir, tüm salı gününü sağda solda vokal arayarak geçirmişti. Eski dağılmış veya sahne almayacak gruplardan insanlara bile sormuştu. Ancak genelde insanlar Pamir'in onu aradığını duyunca ya köşe bucak kaçıyor ya da ezile büzüle reddediyordu. Kimse onunla aynı grupta olmak istemiyordu, bazıları ya benim yüzümden kaybettiklerini düşünürlerse bile demişti.
Pamir ise okula bu kadar korku saldığını anca fark etmişti. Çok da hoş bir şey değildi ancak pek umurunda da değildi. Yani vokal bulmaya baya engeldi ama yapabileceği bir şey de yoktu. Son umudu 12. sınıflardaki Cansel isimli bir kızdı. Sınıfa girdiğinde gözler ona dönmüştü. Birkaç kişi test çözüyordu gerisi muhabbet ediyordu.
Gözleri duvar kenarında oturan kısa küt saçlı esmer kızı buldu, defterine bir şeyler karalarken arkadaşları ile muhabbet ediyordu. Pamir derin bir nefes aldı ve kıza doğru adımladı.
"Selam Cansel." Masadaki başka kimseye selam verme zahmetinde bulunmadı. Ona kalırsa böyle bir şey yapmasına gerek yoktu.
Kız kafasını kaldırıp ona baktı. Kaşları sorgularcasına bir şekil almıştı. "Selam." Dümdüz bir ses çıkmıştı. Kız çocuğu tanıyordu, lisesindeki saçma hiyerarşi yarışını biliyordu. Gereksizdi ama maalesef vardı. Cansel kimseden çekinecek bir kız değildi. Kimsenin popüler olma çabası onu alakadar etmezdi.
"Nasılsın?" Pamir konuya girmeden önce muhabbet etmesi gerektiğini ilk iki konuştuğu kişide öğrenmişti.
"İdare eder, sen?" Kızın pek de umurunda değildi nasıl olduğu ancak ayıp olmasın diye onun yaptığı gibi yapıp geri sormuştu.
"İyi." Pamir kısaca cevapladı. Çünkü biliyordu ki iki tarafta bir an önce sadede gelinsin istiyordu. "Biz bu müzik yarışına katılacağız ve vokale ihtiyacımız var." Cansel konunun devamını anladı. Ona soracaktı. Nefesini tüketmemesi için hızlıca cevaplamaya karar verdi.
"Bu yıl düşünmüyorum ya." Pamir öylece kala kaldı bu yediği en hızlı ret olmuştu.
"Son umudumsun." Cansel bir an düşündü.
"Herkes senden çekindiğinden kabul etmiyor di mi?" Evet, kendi Prensi bile bu sebeple reddetmiş olmalıydı ona göre ama o anda Pamir bunu itiraf etmek istemedi. Kendine kalırsa o düşündükleri gibi biri değildi, asla olmamıştı. Cansel sessizlikten aldı cevabını. "Biraz düşüneyim." Pamir, kısaca teşekkür etti ve birbirlerine numaralarını verdiler.
Çarşamba gününde Yusuf ve arkadaşları okulda mini bi sahne düzenlemişlerdi hem dönem arası kafa dağıtılması hem de grupların gaza gelmesi içindi. Ancak etkinlik Pamir'in kafasını dağıtmak yerine tekmelemişti. Ada Kutay ile Yusuf birbirinden asla ayrılmıyorlardı, sürekli konuşup gülüşüyor ve temas halinde bulunuyorlardı.
Pamir ne hissedeceğini veya düşüneceğini bilmiyordu en nihayetinde Ada Kutay ile hiçbir şey değillerdi. Bir şey olsalar bile arkadaşı ile arasına girmek gibi bir hakkı asla olamazdı, biliyordu.
İçi içini kemire kemire akşam etmiş okulda onları öyle görmekten kurtulmuştu. Sevgilisi bile değilken birinden böyle kıskanıyorsa gerisini düşünemiyordu.
Pembe Prensinden gün içinde birkaç minik mesaj gelmişti ancak dönememişti o anki öfke ile bir şeyler yazmaktan. Yazışma uygulamasına girdiğinde ise Cansel'den mesaj olduğunu gördü.
Cansel: Selam Pamir, hâlâ vokal arıyor musun?
Pamir: Evet
Cansel: Yarın sizinle minik bi prova yapalım, eğer ekip olabilecek gibiysek ben tamamım
Pamir: Bu mükemmel bir haber, çocuklara yazıyorum. Yarın kaç gibi, nerede?
Cansel: Okuldan sonra, Zakkum Kafede olun. O saatlerde durgun olur sahneyi kullanabiliriz.
Pamir: Pekâlâ, batari var değil mi sahnede?
Cansel: Evet.
Pamir: Tamam, yarın görüşürüz.
Büyücü uygulamadan çıkmadan önce arkadaşlarına haber verdi ve kısa bir uykuya daldı.
Uyumadan önce kendini hafiflemiş hissediyordu, bu vokal olayları kafasını o kadar dolduruyordu ki Prensini bile düşünemiyor ona yazmaya zaman bulamıyordu. Sahiden yine Prensine cevap verememişti uyanınca ona yazmalıydı.
Uyandığında ise onun yazdığını gördü, hevesle cevap verdi Prensine. Sonrası ile ufak bir tartışmaya alevlendi ve içerindekileri kustular birbirlerine. Büyücü hiç istememişti kıskandığını belirtmeyi ama tutamamıştı da daha fazla.
Prens ise kırmıştı Büyücüsünü ve ki tarafta birbirine küskün uyudu o gece.
Perşembe günü Pamir ve arkadaşlarının Cansel ile prova günüydü. Oktan o kadar heyecanlıydı ki heyecandan bazen birkaç yanlış notayı çalıyor sonra özür dileyip yeniden başlanmasına sebep oluyordu.
Bir şekilde deneme provası bittiğinde beşli arasında garip bir sessizlik oldu. Cansel bakışmayı bölüp konuştu.
"Sizin içinizden böyle yetenek beklemezdim. Sevdim, çabuk ayak uyduruyorsunuz. Siz de kendi aranızda konuşun eğer size uyarsa yola devam edelim." Sahneden atlayıp çantasını koyduğu masaya yöneldi. "Şimdilik önden ayrılıyorum, haberleşiriz." Kimseden cevap beklemeden çekip gitti. Dördü birbirine bakmaya başladı bu kez. Ve konuşan kişi Barın olmuştu.
"Bana mı öyle geliyor yoksa siz de farkında mısınız? Bu kız canımızı yakacak sanki." Oktar güldü.
"Bence sadece senin canını!" Pamir gitarını çantasına koymuş telefonunu mesaj var mı diye kontrol ederken güldü muhabbete. Ancak Prensinden mesaj falan yoktu.
Cuma günü Pamir için normal geçmiş okuldan sonra minik bir prova yapmışlardı ama bu Cansel'in olmadığı bir provaydı. Dörtlünün fazlası ile provaya ihtiyacı vardı. Pamirlerin evinde uzun saatler prova yapmış, gülüp, eğlenmiş ve yemek yemişlerdi. Gece yarısına bir saat kala herkes evlerine dağılmış Pamir de yorgunlukla yatağa atmıştı kendini ama Prensinden gelen mesajı görüp hızla sohbete girdi.
Bu sefer tartışmayıp dürüst oldular sadece ve sonra Pamir kendini evden çıkarken buldu. Prensine giderken.
Evleri biraz uzak olsa da hızlı hızlı yürümüş olabildiğince çabuk varmıştı prensine, bodruma inip geldiğini haber verdi. Çok geçmeden prensi geldi ve geldiği gibi kollar birbirinin vücuduna dolandı.
"Ben pisliğim." Büyücü duyduğu ile öylece kaldı, Prensi neden böyle düşünüyordu? "Oktan karşımda benim yüzümden ağladı." Pamir saçlarını okşadı kendini konuşmamak için zor dizginliyordu. "Ben sadece korkuyorum artık." Ada Kutay kendini daha da bastırdı sarıldığı göğse.
"Neyden?" Pembeli duyduğu ile öylece kaldı, tanıdık ancak bir o kadar da yabancı ses onu şok etmişti.
"Yeniden benzer şeyleri yaşamaktan. Sana anlatabilir miyim bilmiyorum ve pek cesaretim yok." Omuzlarını silkti Pamir, önemli değildi prensi hazır olana kadar beklerdi.
Uzun uzun sarıldıkları süre boyunca Pamir'in aklından pembesini ilk gördüğü andan itibaren anılar akmıştı. Nasıl bu hâle gelmişti işler. Hayat amma garipti, Pamir kimseyi sevemeyeceğini sanırken ona bir pamuk şeker armağan etmişti. Peki prensi bilseydi onun kim olduğunu, o zaman ne olurdu?
"Büyücü!" Düşüncelerini böldü bu sesleniş. Çenesini yaslı olan baştan ayırdı ve birbirlerini göremeyecek olmalarına rağmen bakışmaya başladılar. "Ne zaman tanışacağım seninle?" Pamir bunun cevabını kendi de bilmiyordu, korkuyordu sadece. Şu birkaç günde anlamıştı ki insanlar ondan çekiniyordu. Belki de cidden kötü biriydi emin değildi. Sanırım emin olabildiği tek şey prensinin onun kim olduğunu öğrenince araya koyacağı mesafeydi. "Anlıyorum." Kabullenmişçe fısıldadı Ada Kutay.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pembe Prens|BxB
Teen FictionKötü Büyücü, Pembe Prens'e tamamen aşık olduğunu ve onsuz yapamayacağını anladığında ona mesaj atmaya karar verdi. 053+: Pişt Pembe Prens Baksana bi Pembe Prens: Kimsiniz? Pembe Prens mi? 053+: Ben Kötü Büyücüyüm ∴Yazışma (texting) ve metin karmasıd...