41|Bölüm

252 24 21
                                    

Pembelinin okula en mutlu geldiği günlerden biri buydu. İlk kez de bu kadar istekli idi. Pamir'in ise erken geldiği nadide günlerden biri idi. Hafif yağmur çiselediği ve daha çok öğrenci gelmemiş olduğu için bahçe bomboştu. Kıvırcık ise Prensini bekliyordu bahçede, okul kapısının önünden ayrılıp sevdiğine doğru yöneldi. Pembeli kafası önüne eğik yürüdüğü için daha Pamir'i fark etmemiştim.

"Günaydın prensim." Kafasını kaldırıp baktı Pembeli, Pamir elindeki şemsiyeyi hızlıca açıp kafaları üstünde tuttu. Prensin yüzüne bir gülümseme yayıldı. Kalbi heyecanla çarpıyordu.

"Günaydın," Nasıl seslenmesi gerektiğini bilemedi. Çok çekindi o anda.

"Hadi içeri girelim, yağmur şiddetleniyor." Okul kapısına doğru yürümeye başladılar. Pamir montunun derin cebinden çikolatalı sütü çıkardı ve prensine doğru uzattı. Basamakları tırmanırken prens gülümseyerek sütü aldı.

"Laktoz intoleransım var." Pamir derin bir nefes alıp verdi. Aptaldı resmen. "Ama çok teşekkür ederim, gerçekten." Pamir kocaman gülümseyen çocuğa baktı. Merdivenler şimdi bitmişti. Şemsiyeyi kapayıp yere şöyle bir silkti.

"Rica ederim ve özür dilerim, bilmiyordum." Kafasını iki yana salladı Ada Kutay, onu böyle düşünmesi yeterdi.

"Çok tatlısın." Parmak uçlarında kalkıp yanağına bir öpücük bıraktı Pamir'in. Pamir aptal aptal sırıtmaya başladı ve birlikte okul kapısından girdiler.

Okulun önünde bir araç durdu, Asım annesine sulu bir öpücük verip apar topar indi arabadan. Yağmuru pek sevmezdi, iyice hızlanmadan içeri geçmeliydi.

Vedalaştılar ve arabanın kapısını açıp dışarı bir adım attı ama yağmur önüne düşmüyordu. Başını kaldırıp arkaya doğru baktı. Alkan ceketini çıkarmış ona geçici bir şemsiye yapmıştı.

"Günaydın Gül teyze." Gül gülümseyip eğilerek diğer oğlu gibi olan çocuğa baktı.

"Günaydın, kahvaltı ettin mi?" Alkan etmemişti ama kafası ile onayladı kadını. Kahvaltı etmeye zamanı olmamıştı, Asım'dan geç gelmemek için apar topar çıkmıştı evden.

"Çok dayanmaz." Kaşları ile ceketi gösterdi Asım'a. Asım arabadan inip kapıyı kapadı ve yürümeye başladı. Alkan onla aynı hızda yürüyor ıslanmasını önlüyordu.

"Bu birkaç haftadır yaptığın hiçbir şey seni affetmemi sağlamayacak biliyorsun değil mi?" Alkan affetmesi için yapmıyordu, Asım onun için önemliydi ve bunu uzun bir süredir göstermiyordu. Lise başlarken eskiden sahip oldukları küçük samimiyet de bitmişti.

"Olsun çiçeğim." Alkan adımlarına dikkat ederek olabildiğince hızlı yürüyordu. Merdivenleri hızla çıktıklarında ceketi şöyle bir silkti.

"Ne demiştim?" Asım, geçen geceki muhabbetten sonra Alkan'ın bir daha onunla muhattap olmayacağını ummuştu.

" 'Beni rahat bırakır mısın?' demiştin ve ben de dün gece seni rahat bıraktım." Asım ofladı, Alkan aptaldı. Aslında amma zeki çocuktu da Asım'ın yanında bir garipti.

"Alkan!" Alkan güldü, kafasını hızla aşağı yukarı sallayıp ellerini öne doğru uzattı. Bu ses tonu küçükken Asım'ın ona vurmadan hemen önce uyarmak için kullandığı tondu.

"Tamam tamam, ver alt dudak bırakayım rahat." Asım sinirle Alkan'ın omzuna vurdu, cidden edepsiz ve akılsızdı.

"Git başımdan!" Alkan güldü ve Asım'a göz kırpıp okul kapısından içeri girdi.

Barın koşa koşa duraktan okula gidiyordu. Yağmur kirli hissettiriyordu. Köşeyi dönerken bir anda biri montundan tuttu. Durmak zorunda kalıp sinirle arkasına döndü Barın. Döndüğünde ise ne siniri ne pislik takıntısı kalmıştı. Başının üstüne şemsiye tutuldu.

Pembe Prens|BxBHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin