22. "BUZDAN DUVARLAR"

149 27 69
                                    

22

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

22. “BUZDAN DUVARLAR

“Kirpiklerini kıskanasım geliyor,
Mesela gözlerine benden daha yakın diye...”

Ahmet Arif, Hasretinde Prangalar Eskittim

🕊️

"Ayşecik, kalkalım hadi. Geç oldu."

Esved'in sözleriyle beraber gözlerim, Dağhan'ın güzel gözlerinden ayrılıp Esved'e tutunduğunda annesinin akşam ezanında eve çağırdığı, oyunu yarıda kalan çocuklar gibi sızlanıp ağlayacaktım.

Daha geç olamazdı. Mümkün değil olamazdı. Yeni gelmiştik daha...

"Tamam," diye mırıldandım yalnızca. Ne yapacaktım ki başka? Koca karargâhta bu kadar insanın içinde Dağhan ile mi kalacaktım? Uygun olmazdı.

Kulaklarımı tıkadığım kalbim sızlana sızlana burada kalmak istediğimi Dağhan'a söylemem için bağırıp çağırırken aklı selim bir kararla üzerimi giyiniyor ve çantamı alıyordum. Dağhan'ın güzel gözleri, an be an beni izliyor, hiçbir saniyeyi kaçırmak istemezcesine gözlerini bile kırpıyordu.

Yaklaşık 2 saat kadar evvel Dağhan ile aramızdaki erimeye meyilli, yıkılmaya hevesli buzdan duvarı hiç edip sarılmıştık; büyüleyiciydi. Ardından Esved bize bağırmış, dalga geçmiş ve o pek içmek istediği çayı içmek için içeriye geçmişti.

Hâlâ kollarım boynunda ve hâlâ kolları sıkıca beni sarmışken derinden bir utanca kapılıp Esved'in yanına gitmeyi teklif etmiştim. Evet, evet, kesinlikle yanlış bir karardı. Bir saniye olsun bizi konuşamamıştık. Esved'in açtığı saçma sapan konular hakkında konuşup ortama ayak uydurmuştuk. Dahası yoktu. Onunda konuşmak istediğini hissediyordum, hatta biliyordum fakat uygun ortamı yakalayamamıştık.

Ya da bilhassa kaçmıştık.

Çünkü gerçekten konuşmak isteseydik Esved'e bunu söyler, bize biraz müsaade etmesini isterdik. O gıcık, geçimsiz ve huysuz hallerine rağmen Esved, asla ısrar etmezdi; özellikle bize zaman tanırdı. Bu akşam ki bütün lüzumsuzluklarının sebebi de bir an olsun aşamadığımız gerginlikti. Kendince bizi birbirimize alıştırıyordu.

Mesajlaşmak kesinlikle çok ama çok daha kolaydı.

Günün sonunda yeniden gidecektim. Belki de hiç gelmemeliydim...

Umut, boynumuza yağlı bir urgan gibi dolanmıştı ve ben, öylesine kararsız, iki arada bir derede dolanıyordum ki asla zihnimi toparlayamıyordum.

VAVEYLA SENFONİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin