12. Bölüm

707 34 40
                                    

Emine ağladığı yerden kalkıp kimseye aldırış etmeden bahçe kapısından çıktı. Herkes peşinden çıkmış Emine'yi izliyordu.

Emine bahçeye doğru yürümeye başladı. Yağmur çok hızlı yağıyordu. Saniyeler içinde sırılsıklam olmuştu. Bir anda olduğu yerde durup dizlerinin üstünde yere çöktü.

Haşmet ile yaşadığı yıllar gözlerinin önünden geçerken aklına geçmiş bir zaman geldi.

Flashback:

Emine ve Haşmet henüz yeni sevgililerdi. Haşmet deli dolu kanı hızlı akan bir gençti. Hiç kimsenin lafını dinlemez kafasına nasıl eserse öyle yapardı. Her zaman bir sebep olmaksızın Emine'yi kıskanan bir adam olmuştu. Yine bir gün kıskançlık krizine girmiş Emine ile kavga etmişlerdi. Emine sinirlenip Haşmet'in evinden çıkmış yağmur yağdığı için koşar adımlarla arabasına doğru gitmişti. Tam arabanın kapısını açacaktı ki Haşmet kolundan tutup bir anda kendisine döndürdü. Emine ne olduğunu anlamadan Haşmet onun dudaklarına yapışmış deliler gibi onu öpüyordu. Emine şaşkınlığını atıp ona karşılık vermiş dakikalarca yağan yağmurun altında öpüşmüşlerdi. Soluklanmak için ayrıldıklarında Emine ilk kez öpüştükleri için utanarak başını yere eğmişti. Haşmet Emine'nin ıslanan saçlarını geriye doğru itip çenesinden tutarak başını yavaşça yukarı kaldırdı. Göz göze geldiklerinde ikiside birbirine tebessüm ediyorlardı.

Emine muzipçe "Senin yüzünden sırılsıklam olduk." Dedi.

Haşmet az önceki öpüşmenin vermiş olduğu şaşkınlıkla ağzı açık bir şekilde Emine'ye bakıyor deli deli sırıtıyordu.

"Ben seni ilk gördüğüm an zaten sırılsıklam oldum. Sen bana ne yaptın da ben böyle bir adam oldum?"

Haşmet sorduğu sorunun cevabını almayı beklemeden tekrar sevdiği kadının dudaklarını sahiplenmişti.

Günümüz:

Duyduğu gök gürültüsü ile daldığı hayalden kendisine geldi. Haşmet artık yoktu. Nasıl dayanacaktı buna? Nasıl yaşayacaktı? Haşmet'in kirli işlerine rağmen hep mutlu bir hayatları olmuştu. Şimdi hem Haşmet yoktu hem de mutsuzdu.

Yüzünü gökyüzüne kaldırdı. Şiddetli yağan yağmur bile içindeki yangını söndüremezdi. Bu çok büyük bir acıydı. Artık daha fazla içine atamıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı.

Herkes Emine'nin bu halinden korkmuştu. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Hızır ve İlyas koşarak yanına gelmiş onu yerden kaldırmaya çalışıyordu. Emine hem bağırıyor hem de çırpınıyordu. Tipi ve Behzat'da hemen peşlerinden gelmiş Emine'yi tutmaya çalışıyordu.

Didem annesini böyle görmeye alışkın değildi. Ömür yeğeninin korktuğunu görünce onu kendisine çekip sarıldı. Ömür yeğenini nasıl teselli edeceğini bilemiyordu. Birbirlerine sarılmış ağlıyorlardı. İkiside çok sevdikleri babalarını kaybetmişti.

Aradan bir saat geçmişti. Emine biraz daha iyiydi. Ömür ve Didem'in yardımıyla odaya çıkıp üstünü değişmişti.

Erkekler intikam yemini edip planlar kurmaya başlamıştı. Fikret'in bu saatten sonra masada oturmasının hiçbir önemi yoktu. Hızır'a yalan söylemiş Haşmet'in canını bağışlamamıştı. Fikret'in canını öyle kolay kolay almayacaklardı. Fikret ölmek için günlerce onlara yalvaracaktı.

Ömür ve Didem Emine'nin koluna girmiş merdivenlerden aşağı iniyorlardı. Emine'nin salona gelmesiyle herkes susmuştu. İlyas ayağa kalkıp Emine'ye oturması için yardımcı olmuştu.

Emine derin bir nefes alıp donuk bir ifadeyle konuşmaya başladı.

"Kocama bunu yapan itleri getirip benim önüme atacaksınız."

K A R A     S E V D A Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin