Bahçede yemekler yenmiş kahveler içilmişti. Hayriye Ana ayağa kalkıp İlyas ve Ömür'ü yanına çağırdı. Mine'de yanlarında yüzük tepsisini tutuyordu.
Önceden kararlaştırıldığı gibi Şahin Ağa yanlarına gelerek İlyas ve Ömür'ün parmaklarına yüzükleri takıp kısa bir konuşma yaptıktan sonra kurdeleyi kesmişti.
İlyas ve Ömür birbirlerine sarıldıktan sonra büyüklerinin ellerini öpmeye başlamıştı. Aile fotoğrafı çekildikten sonra herkes yerlerine geri oturmuştu.
Haşmet'in yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Emine kocasına destek olmak için dizine elini koydu. Haşmet yanında oturan karısına dönüp tebessüm ederek karısının elinin üstüne elini koydu.
Emine fısıldayarak "Bizim gibi çok mutlu olacaklar." Dedi.
Haşmet karısının elini öperek başını salladı. Behzat'ın isteği üzerine Enişte Ankara havası açmıştı. Behzat İlyas ve Ömür'ü ayağa kaldırdıktan sonra karşılıklı oynamaya başlamışlardı.
Diğerleri de ayağa kalkıp onlara eşlik etmeye başladı. Emine kızını yanına çekerek "Bana bak Didem gözüm üstünde. Hele bir ortalıktan kaybolduğunu göreyim." Dedi.
Haşmet yanlarına gelip "Neyi görecekmişsin?" Dedi.
Emine tebessüm ederek "İnşallah evlatlarımızın da mürüvvetini görürüz." Dedi.
Haşmet'in gülümsemesi kaybolmuştu. Ciddi bir ifadeyle bir karısına bir de kızına bakıyordu.
"Görürüz görürüz de Didem'e daha çok var. Amcası ile abisi evlenecek daha."
Didem alaycı bir ifadeyle lafa girdi.
"Oo onları bekleyeceksem. İşim var valla."
Emine ne diyorsun sen der gibi kızına baktı.
Haşmet'in sinirlendiğini anlayan Emine "Behzat ve Ferman'ı tanımıyormuş gibi. Onların evlenmeye niyeti mi var sanki?" Dedi.
"He Didem'in var yani?"
"Hayır canım ne alakası var."
Haşmet aldığı cevaptan tatmin olmamıştı ancak şu anda konuyu uzatmak istemediği için üstelemedi.
"Behzat'ı bilmem ama Ferman döndüğünde evlenecek."
Emine ve Didem şaşırarak aynı anda aynı tepkiyi vermişti.
"Ne?"
Hızır Enişteye müziği durdurmasını işaret edip elindeki telefonla onların yanına geldi.
"Fikret gelmiş. Çocuklar içeri almamışlar. Arabasında bekliyormuş."
Haşmet sıkıntılı bir şekilde nefes alıp verdikten sonra başını sallayarak koltuğa geçip oturdu.
Hızır'da telefonda kendisinden cevap bekleyen Adnan'a "Alın içeri." Dedikten sonra koltuğa geçti.
Herkes koltuklardaki yerlerini almıştı. Herkesin yüzünde aynı ifade vardı. Gergin bir şekilde Fikret'in gelmesini bekliyorlardı.
Biraz zaman sonra Hakan önde Fikret arkada bahçe kapısından onlara doğru yürüyorlardı. Yanlarına yaklaşınca Hakan'ın durmasıyla Fikret'de olduğu yerde durdu.
Hakan tedbir amaçlı elindeki silahla Haşmet'e bakıyor herhangi bir işaretini bekliyordu.
"Habersiz geldim kusura bakmayın."
İlyas bu güzel günlerinde çıkıp geldiği için Fikret'e ters ters bakıp sert bir şekilde konuştu.
"Kusura bakarım Fik-ret kusura bakarım."