"Abi ne demek gitsin? Sen kendinde misin Allah aşkına?"
"Kendisi gitmek istedi Behzat."
Emine kolunu kocasından kurtarıp bağırdı.
"Onu buna sen mecbur ettin!"
"Abi tek başına ne yapacak? Nasıl yapacak?"
"Bende tek başımaydım Behzat. Ama şimdi..."
"Benim oğlumun bir annesi ve bir babası var Haşmet! Senin yaşadıklarını yaşamak zorunda değil!"
"Ferman hala bizim oğlumuz Emine. Aksini söyleyen yok."
"Abi farkında mısın? Az önce o oğlun seni reddetti. Ailesini evini terk etti gitti. Düşmanlarımız tetikte beklerken Ferman'ı yalnız bırakman..."
"Kimseyi yalnız bıraktığım falan yok Behzat. Ankara'dan gelenlerin hepsi bundan sonra Ferman için çalışacaklar."
Behzat abisine doğru birkaç adım attıktan sonra yutkunup çekinerek konuştu.
"Abi... Oğlun az önce resmen seni tehdit etti. Sana meydan okudu. Şimdi de ordu kadar adamını Ferman'ın hizmetine veriyorsun. Sen oğlunu mu öldürtmek istiyorsun yoksa kendini mi?"
Tipi düşünceli bir şekilde konuştu.
"Behzat haklı Haşmet. Bu saatten sonra onu hiç kimse durduramaz."
Emine korkuyla konuştu.
"Ne demek istiyorsunuz siz?"
"Şu anda kocanın en tehlikeli düşmanı oğlun demek istiyoruz abla. Çünkü onu kendisi yetiştirdi. Eline silahı o verdi. Nişan almayı pusuda beklemeyi düşmanına ne zaman ve nasıl saldırması gerektiğini babasından öğrendi."
"Tipi abi doğru söylüyor yenge. Ya Ferman öfkesinden kendisine biat yemini edecek o kadar adamla abimi devirmeye kalkarsa ne olacak?"
"Benim oğlum öyle şey yapmaz! Haşmet bunlar ne diyor?"
"Benim oğluma hasımlık edeceğim falan yok."
Ömür yanlarına gelip lafa girdi.
"Ya Ferman sana hasımlık ederse abi? Gözlerindeki nefreti hepimiz gördük."
"Eee yeter uzatmayın. Ya ona verdiğim son şansı iyi değerlendirir ya da..."
Emine korkuyla sordu.
"Ya da ne Haşmet?"
Haşmet bir şey demeyip öylece karısına baktı. Behzat'a dönüp başıyla kapıyı gösterdi.
"Adamları topla Ferman'a götür."
Behzat her ne kadar dediğini yapmak istemese de kapıya doğru yöneldi.
"Bende gidiyorum."
Haşmet karısını kolundan tutup gitmesini engelleyerek "Otur oturduğun yerde benim canımı sıkma." Dedi.
Emine Haşmet'in daha da sinirlendirmemek için Tipi'ye baktı.
"Merak etme abla ben giderim."
Emine gözlerindeki yaşlarla odasına gitmek için merdivenlere yöneldi. Ömür ve Didem'de onun peşinden yukarıya çıktılar.
"Dadaş fazla abartmadın mı? Vur dedik öldürdün. Yani o kadar adam..."
Haşmet kendinden emin bir şekilde konuştu.
"Ben oğlumun ciğerini biliyorum. Gerekirse kendi kafasına sıkar yine de bana ihanet etmez."
"Hızır öğrenince ne diyeceksin?"