Ertesi gün oldukça iyi uyumuş bir şekilde uyandım. Akşama kadar odada yapacak bir şey olmadığı için volta atıp durmuş, bahçeyi izlemiş akşam oluncada can sıkıntısından erkenden uyumuştum. Burası oldukça sıkıcıydı. Şimdi ise çekindiğimden aşşağı inemiyordum, öylece çarşafların arasında dönüyor duruyordum.
Oflayarak kafamı yastığa gömdüğüm sırada kapı açıldı. Hızla kafamı kaldırıp kimin geldiğinde baktığımda küçük bir hayal kırıklığına uğradım. Dün salonda ki sarışın çocuktu.
"Birazdan kahvaltı başlayacak dün gecede yemedin açsındır diye düşündüm." Dedi oldukça kibar bir şekilde. Samimî bir şekilde gülümsedim.
"Teşekkürler geliyorum birazdan."
"Adın ne bu arada?" Diye sordum arkasını dönmüş giderken.
"Draco, Roxanne değil mi?" Başımı olumlu anlamda salladım.
"Tanıştığımıza memnun oldum."
"Ben de." Dedi ve odadan çıktı. Aşağı inmek için uyurken çıkardığım şortumu giydim. O süslü insanların yanında kendimi çok kötü hissediyordum ama tüm kıyafetlerim evde kaldığı için başka şansım yok. Botlarımı ayağıma geçirip temkinli adımlar ile merdivenlerden inmeye başladım. Ev o kadar büyüktü ki kaybolabilirdim.
Salonu bulduğumda herkesin masaya oturduğunu gördüm. Tom'un bakışları bana kayarken sırıttı.
"Günaydın uykucu."
"Günaydın." Dedim mesafeli bir şekilde. Ona o kadar kızgındım ki ömrüm boyunca onunla konuşmak istemiyordum.
"Bir an öldüğünü sandık." Dedi Isabella, yüzünde geniş bir gülümsemeyle. Her şeyi ile o kadar güzeldi ki yüzüne yumruk atmak istiyordum. Gerçekten Tom'un yanına yakışan birisiydi.
"Keşke." Diye mırıldandım ve Draco'nun yanına oturdum. Bana gülümserken ben de ona gülümsedim. Sessiz sessiz bir şeyler atıştırmaya başladım. Hayvan gibi açtım ama hem kibar insanlara rezil olmamak için hem de nazlı görünmek için ağır ağır yiyordum.
"Dün kıyafetlerin geldi ve dolabına yerleştirdi. Güzelce giyin ve toplantıya katıl." Tom'un bana bakarak konuşması üzerine kafamı salladım.
"Bana cevap ver." Zihnimin içinde duyduğum tıslamayı andıran ses ile elimde ki çatalı tabağıma düşürdüm. Tom, sırıtırken bir kaç göz bana döndü. Masadan kalkıp teşekkür edip odaya çıktım. Şerefsiz diye geçirdim içinden.
Dolabı açtığımda tüm kıyafetlerimin içinde olduğunu gördüm. Bir kaç yeni elbisede de vardı. Elbiseleri incelerken kapı çalındı.
"Müsait misin?" Draco'nun sesini duyunca rahatladım.
"Evet." Dediğimde kapı açıldı. Arkada durup beni izlediğini hissediyordum.
"Sence şu toplantı için ne giymeliyim?" Dedim elimde ki kan kırmızısı elbiseye bakarak.
"Bilmem sana ne giysen yakışır gibi- yani şey kıyafetler çok güzel o yüzünden." Söylediği cümleyi toparlamaya çalışmasıyla kıkırdadım.
"Güzel olduğumu mu düşünüyorsun." Diye sordum sırıtarak. Solgun tenini biraz kızardı yalandan öksürdü ve elini saçlarının arasına aldı.
"Yani evet." Dedi kısık bir sesle. Sırıtmam genişledi.
"Teşekkürler." Yanıma doğru adımladı ve benim gibi dolabı izlemeye başladı.
"Bakalım ne giyebilirsin." Dedi ve dolaptan bir kaç elbise çıkardı. Siyah elbiseleri süzerken bir tanesini üzerime tuttu. Düz siyah kısa bir elbiseydi. Oldukça sade ama zarif duruyordu.