seni seviyorum

481 29 0
                                    

Tom'dan

Parlak dolunay malikanenin son derece lüks bahçesine vuruyordu. Ama ne bahçedeki tavus kuşları ne de parlak ay dikkatimi çekiyordu. Bahçede dikkatimi çeken tek şey öylece oturmuş içen genç kızdı. Camdan bakınca sadece sırtını ve kısa olduğu için tam toplanmayan siyah saçlarını görebiliyordum. Yanına dizdiği şişeler tek tek boşalırken inatla içmeye devam ediyordu. İçkiye olan düşkünlüğünü her zaman biliyordum ama laf arasında çok sarhoş olmayı sevmediğini söylemişti, dünya çakırkeyifken daha zevkliymiş. Aptal kız.

Daha fazla ona bakmak ile yetinemeyeceğime karar verdim. Onunla konuşmam gerekiyordu. Bugün olan şeyler oldukça tuhaftı. İnişli çıkışlı bir gündü.

Yavaşça kapıyı açıp odadan çıktım. Hızlı hızlı merdivenlerden inerek bahçeye çıktım. Daha yakından gördüğüm beden ile vücudum bile tepki veriyordu. Bu küçük kızın benim üzerimde bıraktığı bu etkiyi kabullenmek çok zordu. Herkesi kendi etrafında pervane yapıyordu. Malfoy, Nott daha bilmediğim onlarca kişi. Ve ben. Hayatımda kimseye davranmadığım kadar iyiydim ona karşı.

Yanına gidip tepesinde dikildim. Beni fark etmemiş olacak ki boş bakışlar ile karşıyı izlemeye devam etti. Elinde ki şişeden büyük bir yudum aldı. Beni fark etmediği için mecburen yanına oturdum. Kısa bir an bakışları bana döndü. İlk defa yanımda kör kütük sarhoş olduğu zamanla arasında çok fark vardı. O zaman mutluydu mesela, tüm gece şarkı söylemiş, dans etmişti. Şimdi ise kırgın gibiydi. Dokunsan ağlayacak gibi.

Elinde ki şişeyi tekrar dudaklarına götürdüğü zaman elinden alıp kendim içtim. Ateş viskisinin acı tadı ilk başta boğazımı yakarken her yudumda güzelleşen tadına bıraktım kendini. Anne, beni huysuz bakışları ile izliyordu. Sanki bir çocuğun elinden zorla şekerini almıştım.

"Neyin içine düştüm ben?" Dedi ağlamaklı bir sesle. Sesinde ki ton gerçekten acı vericiydi.

"Kendimi korumak zorundaydım." Diye kendimi açıkladım. Onu kendi haline bırakmayı ben de istiyordum. Mutlu olsun, gülsün, eğlensin istiyordum. Ama bir gün bir yerde bir şekilde Potter, ile karşılaşıp benim sonumu getireceği fikri yüzünden yapamıyordum. Ayrıca Potter'ın Anne, ile yakınlaştığını düşündüğüm an işkence laneti yiyormuş gibi hissediyordum.

"Dramalardan nefret ederim ama neden beni kimse istemiyor? Neden birisi bile beni sevmiyor? Seninle ilk tanıştığımda beni sevdiğini düşündüm yani sevdiğini değil ama ne bileyim işte." Dedi sesi sonlara doğru iyice kısık çıkmıştı.

Konuyu toparlayamayınca çok tatlı oluyordu. Sesi kısılıyor, dudaklarını büküyordu, ellerini bir şey anlatmak ister gibi haraket ettiriyor yapamayınca yavaşça susuyordu. Gülümsedim gerçek, içten bir gülümsemeydi.

Binlerce insanın nefesini kestiğim ellerim aynı eller ile kestiğim saçlarını okşadı. Dünyanın en narin şeyine dokunuyor gibi dokundum saçlarına. Kısa bir şekilde kesmeme rağmen hala kırıktı uçları, yıpranmış saçları bana kendisini hatırlatıyordu.

"Eğer farklı bir şekilde tanışsaydık ne biliyim işte gerçekten sen gençken ben gençken tanışsaydık merak ediyorum bir şeyler yaşar mıydık?" Kelimeler ağzında yuvarlanıyor, boğuk çıkıyordu. Yarın bunların hiçbirini hatırlamayacak kadar içmişti.

"Farklı bir şekilde tanışmamıza gerek yok Anne." Beni duymuyor gibi gülümsedi ve içki şişesinden koca bir yudum almak  için dudaklarına koyduğu zaman boş olduğunu anlayınca küfür edip şişeyi fırlattı.

"Sana masum insanları öldürdüğünü söylüyorum ama benim senden bir farkım yok ki." Ağlamaya başlayınca kollarımı etrafında sardım. Kafasını göğsüme yasladı.

"Ben de masum insanları öldürdüm."
Yaktığı yetimhaneden bahsettiğini anlamam kısa sürmedi. Bildiğimi bilmiyordu tabii ki.

"O çok hayran olunacak güçle yaptım hem de, korktum Tom, çok korktum. Ne yaptığımı bilmiyordum nasıl oldu bilmiyorum sadece. Çığlıklar kulağımdan gitmiyor."

Bir şey söylemedim. O işe göğsümde ağlamaya devam etti. Hıçkırdı, bir şeyler mırıldandı. Ben düşüncelere dalmışken sesi soluğu kesildi. Yüzümü ona dönünce sızdığını gördüm. Ağzımdan ufak bir kahkaha çıktı.

Onu kucağıma aldım. Bir şeyler mırıldandı ama uyanmadı. Çok zayıf olduğu için kolayca taşıyordum. Gerçekten bu kadar zayıf olması normal miydi? Saçlarından her zaman olduğundan farklı bir koku geliyordu. Yasemin gibi kokan saçları şimdi  yabancı kokuyordu. Ona eski kullandığı ürünlerden almayı aklıma not ettim.

Onu yatağına yatırdıktan sonra dayanamayıp dudaklarına minik bir öpücük kondurdum.

Genç kızın ağzından çıkan "seni seviyorum." cümlesi ise gecenin karanlığında kayboldu. Kimse duymadı. Kendisi bile.

Yine sarhoş Roxanne.

İlk bölümlerde Roxanne kısaca yetimhaneyi yaktım diyordu eski bölümlere göz atınca bu olayı da açıklığa kavuşturmak istedim beğenmişsinizdir umarım :)

Serial Killer | Tom RiddleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin