a teenager's romance.

202 26 3
                                    

Akşam karanlığı nihayet çökmüşken girdiği kapıdaki zil çınladı. Ufak kağıt parçasını kirleten kalem, burayı işaret etmişti buluşmak için. Bir hamburger dükkanını. Galiba Kasian'ı fazla resmi görmüştü. Gülümsedi, Baekhyun.

Siyahlar içindeki adamı az ileride karşılıklı kanepeli masalardan birinde gördü. Alışık olduğu sırt çantasına asılma isteğini bir türlü bastıramıyordu Baekhyun, eli sürekli omuzlarına gidiyordu. Yavaş yavaş ilerledi. Masanın başına vardığında Chanyeol ona bakmıyordu. Geldiğini fark etmediğini düşünecekti ki, konuşmaya başladı siyahlı adam.

"Bir an gelmeyeceksin sandım." Sonunda yüzüne baktı. Aynı güzel gülümsemeyle.

Eliyle karşıyı gösterip buyur etti. Fazla heyecanlı ve olup biteni kavramakta zorlanan Baekhyun, emre uyup oturdu. Karnı çok açtı.

"Açsındır diye tahmin ediyorum." Danstayken rasgeldiği gözler, ilgili birer siyah inciye bürünmüşlerdi. Kendini kaybetmemeye çalışarak kafa salladı, Baekhyun.

Yemek gelinceye dek avuç içlerini dizlerine sürttü. İlk defa erkek görüyor değildi, evet belki ergendi fakat hiç bu kadar etkilenmemişti birinden. Siyah rengi hiç bu kadar çekici gelmemişti genç baletin gözüne.

"Ne zamandır dans ediyorsun?" Ellerini çenesinin altına yerleştirip başını masaya iyice yaklaştırdı Chanyeol. Direkt konuya girmek en iyisiydi.

Yemeği gelen Baekhyun'un ise gözü hiçbir şeyi görmez oldu. Saatlerdir açtı, bu adam olmasa karnını tutarak ve belki de ağlayarak bank üzerinde uyuyup kalacaktı. Kolasından içip ağzındakileri yuttu.

"Çocukluğumdan beri bale yapıyorum. Şansıma iyi bir liseye gittim. Oradaki tüm imkanları kullanıp, kendimi geliştirmeye çalıştım. Ve.. böyle oldum." Elleriyle mahcup şeklide kendini gösterdi. Fazla mı kibirliydi sözlerim, diye düşündü.

"Şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?" Baekhyun'un patateslerinden birini aldı. Ne yapsa Baekhyun'un ilgisini çekiyordu.

"Gitmek istediğim bir okul var. Fakat önce elemelere girmem ve kazanmam gerekiyor. Tabi sadece kazanmak yetmiyor, bir de okul harcını ödemem lazım. Maalesef özel bir yer..." Aylarca babasını ikna etmeye çalıştığı, kendinin de girmek için didinip durduğu hayalini, bir başkasına anlatmak tuhaf geldi Baekhyun'a. İkinci bir Olmaz'ı, kaldıramazdı.

"Jongdae benim kim olduğumu anlatmıştır?" Elleri çenesinin altından kaymış, bedeni kanepenin yumuşak ve kirli yüzüyle temas etmişti Chanyeol'un. Baekhyun'un gördüğü, su üzerindeki küçük bir adaydı fakat o adanın bir de alt kısmı vardı. Chanyeol, koca bir dağdı ve Baekhyun'un onu keşfetmek için fazla zamana ihtiyacı vardı.

Siyahlının sözleri biraz kibirli gelse de başını salladı, Baekhyun.

"Pekii, o halde benden ders almak ve kesinlikle kazanacağımız bir yarışmaya katılmak ister misin?" Masaya tekrar yanaştı. Dirseklerini vernikli ahşaba dayayıp ellerini birleştirdi. Umut eder gibi bir havası vardı.

Gerçekten öyleydi. Yarışmaya bir ay kalmıştı. Geldiği her hafta duyduğu ümit azalıyordu. Artık herkes oraya geldiğinin ve birini aradığının farkındaydı. Şansını denemek isteyenlerle doluyordu tüm rıhtım her cuma günü. Bugün de umudunun son kırıntılarının hatırına gelmişti rıhtıma. Tabi bir de Marsha'nın hatırı vardı. Kim derdi ki kafasını çevirdiğinde ömrü boyunca dans edişini görmek isteyeceği biriyle karşılaşacağını? Bu olay Chanyeol'u da şaşırtmıştı.

Önce kontağı kapatmış, arabadan inmişti. Baygın bakışları, dalgalanan sıcakta uzakları süzerken kendi başına dönen bir çocuğa rastlamıştı. Kaputa yaslanıp bir müddet elleri göğsünde bekledi. Ne o duyuyordu müziği, ne de Baekhyun açmıştı zaten. Hareketlerinden tanımıştı performansı. Çaykovski'nin Uyuyan Güzeli'ydi bu. Hareketlerine eşlik etmesi gereken bir prens lazım geldiğine karar verdi Chanyeol. Ağaç yaprakları salınırken nazlı nazlı etrafta, deniz tüm hoyratlığıyla inip kalkarken yan tarafta ve kuşlar kıskanırken bu cıvıldayan oğlanı, Baekhyun'un kokusuna karışmak istemişti Chanyeol. Gün batımı kokan Baekhyun'a karışmak istemişti. Baekhyun'un hiç haberi olmasa da.

gün batımı kokusu | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin