keep you safe.

69 9 10
                                    

"Ver dedim sana şunu!!" Bağırmalar.

"Bi daha kıyafetlerime yanaşmazsan iyi edersin, ucube." Tehditkar tonlar.

"Kıçı kırık gövden sağlam kalsın istiyorsan çekil önümden!!" Korkunç kavgalar.

"Ama anne ikinci kısımd-" Ve çok daha fazlası.

Baekhyun'un adım attığı andan bu yana karşılaştıklarıydı (ve daha fazlası) bunlar yeni evinde. Her güne yeni bir kavga ve sonu gelmez bağırmalarla gözlerini açıyor ve sakin kalmaya, zarar görmeden akşamı bitirmeye çalışıyordu.

Sadece birkaç günde ömründen ömür gitmişti.

En az Suho'nunki kadar büyük bir evdeydi. Fakat oldukça eski ve yıpranmış bir yerdi. Sıvaları dökülmüş, çatlak dolu duvarlara vuran cızırtılı sarı ışık her şeyi daha da kirli gösteriyordu. Açık camlardan vuran her rüzgarda sağa sola sallanan lambayla ürkütücü gölgeler oluşuyordu o duvarlarda. Evin sefaleti yetmezmiş gibi kalabalıktan dolayı birden fazla kişiyle aynı odayı paylaşanlar oluyordu. Yalnız kalma fırsatını yakalayansa üfürsen uçacak duvarlardan savrulan küfürlerle yalnız hissetmeye fırsat bulamıyordu. Ne kadar sıcak bir evdi.

Yeni gelmesine rağmen birçok sıkıntıyı fark edebilmişti Baekhyun. Zaten aksi mümkün değildi. Evin sakinlerinden herhangi birinin yüzüne beş saniye bakmanız nasıl kin ve hasetle dolu olduğunu görmenize yeterdi. 

Hane annesi eve nadiren gelirdi ve ancak o zamanlarda kafa dinleme şansı bulabilirdi Baekhyun. Bu yaşlı kadını kimse umursamak istemese de şimdilik seslerini çıkarmıyorlardı. Evin kalabalıklığı da bundan kaynaklıydı.

Çünkü herkes biliyordu ki bu ihtiyar sürtük yakında nalları dikecekti. Tabi ki balo sektörü içinde. Yoksa buradakileri gömmeden ölmek gibi bir niyeti yoktu. Epey yaşlanmış ve yeniliğin epey gerisinde kalmış ucuz bir demodeydi o artık. Eskiyen fikirleri, kafa açan sohbetleri ve kimseyi beğenmeyişiyle ünlenmişti. Başarılarıyla değil.

Bunun farkında olan kargalar ise ufak da olsa bir parça kapabilmek için üşüşmüştü buraya. Ev sahibesinden daha az yaşlı olan bu süslü kokonalar yeni anne olabilmek için her gün har gür çıkarıyor kendi otoritesini kurabilmek için aklınca oyunlar oynuyordu. Ve Baekhyun şu an herkes için en önemli taştı.

Hanenin geleceğini düşünenler ona yalandan sevgi gösterisinde bulunsa da Baekhyun her şeyin farkındaydı. Ve ağlamak istiyordu.

Eve ilk gün geldiğinde kapı önünde onu karşılayanların söylediklerini unutamıyordu mesela.

"Ahahahaha. Bakın kimler gelmiş." Herkes dünyanın en komik şeyiyle karşılaşmış gibi katıla katıla gülmüştü. Aralarından biriyse "Farenin evde beslendiği nerede görülmüş zaten." Ve daha fazla kahkaha.

Kapıyı açan müstakbel anne adaylarından biriydi. Ve Baekhyun'un canını en çok o yakmıştı.

"Chanyeol'un seni balkondan sarkıtmasını beklemeden, doğru seçimi yapıp lağımına dönmene sevindik tatlım."  Acısı ve üzüntüsüyle zaten ufacık kalmış Baekhyun'un suratını iyice düşüren ve diğerlerinin tekrar kahkahaya boğan işte bu cümleydi.

Baekhyun anlamayacağını sansa da ne demek istediklerini anlamıştı. Kanepeden bozma yatağında ağlamamaya çalışırken, Chanyeol'un ve ona dair diğer her şeyin gerçekten de kendisine fazla gelebileceğini düşünmüştü. Standartları yüksekti. Her şeye sahiptiler. Güzellik, yetenek, ün... Hepsi onlardaydı. 

Hak etmiş miydi ki zaten Chanyeol'un ve diğerlerinin sevgisini? Ona açtıkları sıcak evi? Güvenlerini, kalplerini, yardımlarını...

Şu an oturduğu yere bakarsa hak etmemişti. Kahkahalarında boğulan gençler ve müstakbel anneleri haklıydı. Baekhyun ancak bir fare olabilirdi. Yeri de böyle bir lağım çukuru.


Aralarında geçen kim ana dansta Baekhyun'a eşlik edecek kavgası da epey uzun sürmüştü. Müstakbel anne adaylarının otoritesine sığınan gençler kendilerinin seçilmesi için onları zorluyor yoksa taraf değiştireceklerini söylüyorlardı. Oysa hepsi saçmalıktı Baekhyun'a göre. Bu iş böyle yürümezdi.

Bunu fark eden aday annelerden biri işi Baekhyun'a bıraktı. Fakat bu demek değildi ki olay kapandı. Aksine Baekhyun'un başına daha büyük bir bela açıldı.

Baekhyun'un gelecek planlarından habersiz olan ev sakinleri, özellikle anne adayları kendilerini seçmeleri durumunda Baekhyun'un daha rahat edeceğini girecekleri her yarışmayı garanti kazanacaklarını aynı zamanda epey bir ün kazanacağını zırvalıyorlardı. Tabi bunun Baekhyun'u korkutan asıl kısmı farklıydı.

Yaşlı cadalozlar makyajla bir şeye benzetmeye çalıştıkları suratlarıyla kirli ışığın altında iyice korkunç bir hal alıyor, yapacaklarının teminatını verir gibi hepten gözünü korkutuyorlardı Baekhyun'un. Onu taciz eden herifin yaptığı gibi.

Her şeyi şiddet ve kaosla çözmeye çalışanların arasında iki gün bile geçirmek korkunçken birlikte yarışmak eziyet olacaktı. Yine de bir öneri de bulunup koreografiye en uygun dans edeni seçmenin daha faydalı olacağını belirtti.

Ve Baekhyun'u yıkan ikinci darbe koreografi meselesinden geldi.

Çok sevgili yeni ailesi ondan Chanyeol ile yapmayı planladığı dansı öğretmesini istemişti.

Hiç hoşuna gitmeyen sarı ışıklı salonda hepsinin ortasında dururken annelerden biri yanına geldi. Topuklu ayakkabılarını sanki ahşap parkede değil de Baekhyun'un beyninde şakırdatıyordu. Bir an her şeyi bırakıp sokakta kalsam daha iyi olur diye düşünecekti.

Adımladıkça konuştu adam. Sesi kulaklarını tırmalıyordu. Oysa Jongin onunla ne güzel konuşurdu...

"Biliyorsun ki bu yarışmayı kazanmamız şart." Durup Baekhyun'un yüzüne baktı. Gözeneklerinde toplanmış ucuz pudra ve akıp dağılmış farıyla korkunç görünüyordu bu kadar yakından. Ve epey tehditkar.

"Fakat bu iş sadece kazanmakla bitmemeli." Kolunu Baekhyun'un omzuna attı. İnce tırnakların etini yokladığını hissetti Baekhyun.

"Ve bunun için ihtiyacımız olan..." Tam karşısına geçip kollarından tuttu. "SENSİN!!"

Yalandan gülüşü küçük çocukları korkutan palyaçolarınkine benziyordu. Sırf şu an bir an önce bitsin diye canını vermeye bile razıydı Baekhyun.

"Hepimiz dansının fevkaladeliğine mutakıbız. Fakat bize başka bir şey lazım... Mmmm... Şey gibi..." Düşünüyormuş gibi elini çenesine koydu.

"İnsanları büyülemek gibi!!" Elini şıklatıp şahane fikrini paylaştı. Diğerleri de onaylarcasına mırıltılar çıkardı.

"Bunu nasıl yapacağımızı merak ediyorsundur, değil mi şekerim?" Jongin olsa 'Nereden senin şekerin oluyormuş yelloz,' derdi diye düşündü. Bu akşam Baekhyun için korkunç geçiyordu.

"Chanyeol'a dersini vererek elbette!" Yeni bir alkış.

Chanyeol ile bir dertleri olduğuna emin oldu artık Baekhyun. Yoksa ısrarla onu anmaları tuhaf olurdu. Hangisinin canını yaktı acaba diye düşündü.

"Çok güvendiği faresi, hanesinden kaçıp onu terk etmekle kalmayarak bir de kazanmayı düşündüğü koreografisini çalarak onu dumura uğratacak!!"

Korkunç kahkahalar. Onların kart seslerinden duymak yetmiyormuş gibi bir de duvarların üstüne bağırdığını hissetti Baekhyun. Giderek eziliyor, kaybolurcasına ufalıyordu üç beş şeytan arasında.

"Ve tatlım.." Karşısına geçip tekrar kollarından tuttu Baekhyun'un. Ciddi bir gülümseme seziyordu Baekhyun o dudaklarda. Söyleyeceği şey her ne ise şaka yapmayacaktı.

"Sen de bunu seve seve yapacaksın." Tutulan kollarında artan baskıyı hissetti Baekhyun. Yeni bir tehditle baş başaydı. Tırnaklar artık iz yapacak kadar batarken noktaladı konuşmasını çirkin suratlı herif. 

"Başka şansın yok."


Chanyeol'u terk etmesi yetmiyormuş gibi bir de koreografiyi çalacaktı. Herkes gülerken onun hissettiği derin bir hüzündü. Gözleri dolmuşken etrafındakileri izledi. Hepsi birbirinden nefret eden ve sevgi nedir bilmeyen insanlardı. Peki Baekhyun biliyor muydu sevginin ne olduğunu? Chanyeol'u terk etmişken. 

Nihayet gözlerinde sallanan damlalardan biri düştü. Belki de bacaklarını kırdırmak daha iyi bir fikirdi.

gün batımı kokusu | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin