vogue.

42 7 1
                                    

bir hafta sonra.

Ailesi ile geçirdiği günler Baekhyun'a iyi gelmişti. Tüm duvarları bas bas bağıran, üstüne üstüne gelen o haneden kurtulmuş olmanın sevincini yaşıyordu.

Sevdikleriyle.

Bugün de birlikte dışarı çıktılar. Jongin'in, Kyungsoo'ya haber verişinden sonra aranmışlardı. Dergi çekimleri resmen bugün başlıyordu. Jongin de en güzel pozları verebilmek için sabahtan beri hazırlanıyordu. Nihayet yola çıkmışlardı.

Bu sefer farklı bir yere gidiyorlardı. Kyungsoo Chanyeol'dan arabasını almıştı. Şimdi arkada tek başına oturup önünden geçtikleri rıhtımın anılarında oyalanıyordu Baekhyun. Saçlarını okşatıyordu rüzgara, Jongin yavaş gitmeleri gerektiğini yoksa saçlarının bozulabileceğini anlattığı şikayetleri ondan çok uzaktaydı. Chanyeol'u düşünüyordu elini çenesine dayamış. Bir yaz ortasında bir anda değişen hayatını düşünüyordu. Nereden nereye gelmişti. Kimler sahip çıkmıştı ona. Kimler zarar vermeye kalkmıştı.

Chanyeol.

Chanyeol hep en iyisini istemişti Baekhyun için. İç çekti Baekhyun. Kabul ediyordu. Ona karşı hissettikleri minnettarlıktan öteydi. 

Peki bu işin sonu nereye gidiyordu?

Arabanın bir anda durmasıyla kaldırdı başını şaşkın şaşkın. Dönüp baktığında önünde duran koca bir sanat evinin girişiydi. Mekan tercihi çok otantik ve yerinde geldi Baekhyun'a. Chanyeol olsa ıslık çalardı çok havalı oluşuna. Hemen de beline sarılıp yol verirdi. Kibar biriydi.

Fakat olmadığından atlayarak indi arabadan. Kapısını açma gereği duymamıştı üstü açık arabanın. Yeni yerler keşfeden meraklı haylaz çocuklar gibiydi. Biricik anne babasının peşinden ilerledi.

Jongin titriyordu. Normalde hiç de böyle biri değildi.

"Merak etme bebeğim, hepsini ezer geçersin bunu biliyoruz," diyerek yanaklarını okşayıp teselli etmeye çalıştı Kyungsoo.

Sevgilisinin desteği Jongin için önemliydi. Gün harika olma günüydü, eziklik değil. O yüzden başını kaldırdı. Herkese kim olduğunu gösterecekti. Storme DeLarverie.

Kısa bir öpücükle buluştular.

"Söylesin bakalım fotoğraf makineleri kimmiş dünyanın en güzeli?" diyerek saç savurdu. Baekhyun'a göz kırpıp, Kyungsoo'ya öpücük attı. Artık ayrılacakları alandalardı. Ve Jongin meşhur cat walku ile gözden uzaklaştı.

Kyungsoo onun içten içe tedirgin olduğunu biliyordu. Normalde mizacı buna uygun değildi. Baloda bir kere bile heyecan yapmamıştı, her zaman asil ve kendinden emindi. Geçen yarışmadaki halleri Kyungsoo'dan kaynaklanmıştı. Sevgilisinin canının sıkılması ihtimaliyle tedirgin olmuştu. Ama bugün farklıydı. Gerçek dünyaya adım atan bir bebekti. İşler yolunda giderse dönemin en önemli isimleriyle çalışma fırsatı bulabilirdi. Kariyeri için harika bir şey olurdu bu.

Ömrünü balo köşelerinde heba etmezdi. Yeteneğin onların camiasında da bereketli olduğunu gösterebilirdi. İşte bu yüzden heyecanlıydı. Geleceği için heyecanlıydı.

Onu gönderdikten sonra kafeteryadaki bir masaya yerleştiler Kyungsoo ve Baekhyun. Ünlü restoranlara bile taş çıkarırdı. Kyungsoo ikisine tatlı ve kahve ısmarladı.

"Benim yerime önce seni getirmiş, hm?" dedi Kyungsoo gülümseyerek.

"Nasıl?" fakat Baekhyun anlamamıştı.

Kyungsoo sandalyesinin pufuna iyice kuruldu, sırtını yasladı hasırdan malzemeye. Oldukça rahatlardı.

"Çekime diyorum. Haberim yoktu, önce seninle gelmiş."

Şimdi anlamıştı Baekhyun. O olaylı günden bahsediyordu. 

Göz devirdi hatıralara. "Seninle gelse birçok şey daha sağlıklı olurdu," dedi gelen kahvesini koklarken. Mükemmeldi.

Kyungsoo ne demek istediğini anlamıştı. Haklıydı. O gün dışarı çıkmamış olsa başına bunlar gelmezdi. Ama sırf birileri kötülük peşinde diye dışarı da mı çıkmayacaklardı. Suç kötülüğü edende değil miydi?

"Daha iyisin ama değil mi?"

Baekhyun'un duymaktan korktuğu o soru geldi. Neyi kast ediyordu? Mentalini mi, fiziksel sağlığını mı? Ne denli ağır bir travma olduğunu mu? İşler şimdi yolunda mıydı? Pek sanmıyordu Baekhyun.

"Bilmiyorum," diye mırıldandı sıcak havada elini yakmasına müsaade ettiği bardağı tutarak.

Endişelendi Kyungsoo. Çözülmemiş miydi olaylar? Yine mi bulaşmışlardı çocuğa?

"Nasıl yani? Yine mi peşindeler? Bi şey mi yaptılar? Bak söyleyebilirsin, biliyorsun," dedi tedirginlikle.

Baekhyun elini eliyle kapattı. Yolundaydı o mevzu demeye çalıştı. Gülümsedi. Kyungsoo olmasa ne yapardı Baekhyun gerçekten..

"Hayır, merak etme kapandı o mesele. Sadece.." 

Kaşını kaldırdı merakla Kyungsoo, cevap bekliyordu.

"Sadece ne yapacağımı, bundan sonra ne olacağını düşünüyorum..." dedi Baekhyun. İçini açığa çıkarıyor gibi hissetti. Ne çok şey paylaşmıştı Kyungsoo ile.

Karşısındaki çocuk bişi demedi, bu yüzden devam etti Baekhyun.

"Ne olacak yani şimdi?" diyerek yüzüne baktı Kyungsoo'nun.

"Daha ne kadar devam edeceğini bilmiyorum.." Bunu söylerken biraz pişman oldu. Lafını hafifletmek istermiş gibi devam etti.

"Sizinle olmayı çok seviyorum. Kısacık zamanda bir sürü şey yaşadık. Gerçek hayatıma adım atmış gibi hissediyorum. Ama katılma amacım farklıydı benim aranıza. Chanyeol ile yaptığımız anlaşma okula girebilmem içindi..." 

Kyungsoo onu anlıyordu. Buraya bir giriş amacı vardı. Yarışmayı kazanmışlardı. Herkes kendi payını aldı. Baekhyun da öyle. Şimdi sırada okul elemesini kazanmak vardı. Ondan sonra kaybolacaktı. Tıpkı geldiği gibi bir anda yok olacaktı. Güzel bir hatıra olarak kalacaktı DeLarverie ailesi için.

"Ne yapacağımı bilmiyorum... Kötü hissediyorum. Sizi yine yarı yolda bırakmış gibi..."

Başını eğdi Kyungsoo yana. Olur muydu hiç öyle şey.

"Hepimiz kendi hayatlarımızı yaşıyoruz. Bunun için kötü hissetmene gerek yok," elini tuttu Baekhyun'un. "Fakat bir karara var ve bunu Chanyeol ile paylaş. Bu sefer baştan bir açıklamayı hak ediyor." 

Önerilerini merakla beklediğinden dikkatle dinledi Kyungsoo'yu. Başını salladı. Doğru söylüyordu. Onu tekrar bir anda ortada koyamazdı. Haber vermeliydi.

Sohbet edip tatlılarını yediler. Çekim bitince Kyungsoo Jongin'in yanına, Baekhyun ise Chanyeol'un yanına gitmek için kalktı.

Verilmesi gereken son bir karar vardı.

gün batımı kokusu | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin