Odette ve Kaisan. Stormé ve Sean. Ve elbette onların biricik annesi, güzeller güzeli Marsha. Gecenin parlayan yıldızları. İsimlerini yıllarca koruyacak kişiler.
O gece hepsi için harika geçti. Kyungsoo'nun ufak kalp krizleri sayılmazsa.
Şahane bir dansla yıktı geçti ortalığı Chanyeol ve Baekhyun. Salon hiç bu kadar alkış sesine maruz kalmamıştı. Baekhyun, isminin bu kadar çok yankılandığı başka bir zaman hatırlamıyordu. Chanyeol'un elinden tutup selam verdiği anda hissettiklerini anlatmaya da kelimeleri yetmiyordu. Öyle bir sevinç ve heyecanla karşılaşmıştı ki yüreği, beyni uçacak sandı. Çok mutluydu.
Mutlulukları karşılıksız kalmadı. Tüm ödülleri silip süpürdüler. Marsha hepsini öptükten ve sıkıca sarıldıktan sonra jürinin önüne yürüdü. Kraliçenin taç giyme seromonisindeydi sıra.
"Bu kadar yetenekli çocuklar doğurmak en büyük şeref olmalı" diyerek yanağından öptü Başkan. Pırıl pırıldı Myeon'un gözleri. Pınarlarına sıra sıra dizilmiş boncuklara benziyordu göz yaşları. Öyle mutluydu ki. Öyle gururlu. İçi içine sığmıyordu. Elleri titreyerek aldı ödülü ve mikrofona yaklaştı. Hollywood aktrislerine benziyordu.
"Keşke mümkün olabilseydi. Keşke onları ben doğurmuş olsaydım." Çocuklarına baktı. Sesinde dalgalanan perde perde hüzündü.
"Ama yemin ederim doğurmuş olsam bu kadar çok sevemezdim." Gülüştüler. Pembe burnu ve gözyaşlarına rağmen ışıldayan dişleriyle.
"Buna rağmen beni seçtiğiniz, anne bildiğiniz, güvendiğiniz için size minnettarım. Ben bu ödülü sizin sayenizde kazandım. Peki size ne kazandırdım? Benim için önemli olan bu. Her zaman sağlıklı ve mutlu olmanızı diliyorum." Öpücük gönderdi çocuklarına. Jongin de Kyungsoo'ya sarılmış ağlıyordu.
"Bizler! Hane anneleri ya da babaları," şimdi tüm salona konuşuyordu. "Hepimizin öncelikleri elbette farklı. Bazımız gerçekten sadece ödülleri toplayıp adından söz ettirmek istiyor, bazımız hiç sahip olamayacağı çocukları bulabilme peşinde koşuyor, bazımız hayallerinin peşinde kaybolup gidiyor. Hepsini anlıyorum.. fakat unutmayın ki hepimiz aynı yolun yolcusuyuz. Hepimiz kopup geldik bir yerlerden. Yuva sandığımız evlerden... Anne bildiğimiz kadınlardan... Ama bakın, buradayız biz bizeyiz. Geride kimse yok. Bizim bizden başka kimsemiz yok." Herkes duygulanmıştı. "Sokaklardan kopup kapımıza gelen gençler için biraz olsun umut verici olalım. Bizim sayemizde açılsın yolları. Ve çocuklar. Hiçbir zaman unutmayın sizleri kimin yetiştirdiğini, gerçek evi nerede bulduğunuzu." Alkışlar.
"Ben bugün sadece hanemin değil hepinizin annesi oldum. Ve siz çocuklarımı her daim, her koşulda koruyacağıma söz veriyorum!" Yeniden alkışlar.
Herkes öyle duygulanmıştı ki, Başkan dahi elini ağzına kapatmış ve ağlamasını içinde tutmaya çalışmıştı. Chanyeol elini Baekhyun'un omzuna sarmış herkesten korur gibi sahip çıkmıştı. Jongin, Kyungsoo'ya sarılmış "Ben de seni koruyacağım," demişti. Baekhyun'u alıkoyanların hanesinden müstakbel bir anne salonu terk etmişti. Utancından. Marsha'nın sözleri işte bu denli etkiliydi. Çünkü haklıydı. Birlik olmak zorundalardı. Sokaklar ve hayat onlara iyi davranmıyordu.
Şerefine patlatılan şampanyasından bir kadeh aldı ve kaldırdı Marsha. "Ailemize!"
Sıra eğlenmeye gelmişti. Ailesini yeniden görebilmenin sevinciyle yerinde duramıyordu Baekhyun. Çalan şarkılarla herkesi oynatıyor, Chanyeol'u hiç çekinmeden izliyordu. Çünkü... özlemişti onu. Kandırmak zorunda kalmıştı. Kyungsoo olmasa ne yapardı? İçini anlık bir korku sardı. Gidip Chanyeol'un ellerinden tuttu. Hiç bırakmak istemezmiş gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gün batımı kokusu | chanbaek
Fanfic1980'ler New York'unda, ailesi odasında gay dergileri bulduğu için evden atılan Baekhyun, soluğu evsizlerin, hırsızların ve dahasının mesken tuttuğu rıhtımda alır. Her hafta yetenek avlamak için arabasıyla buraya gelen Chanyeol ise şans eseri, bale...