you oughta be in picture.

157 17 3
                                    

New York'un ışıl ışıl caddelerine bakan camdan duvarın önünde iki beden salınıyordu. Akşam güneşini anımsatan sarı ışıklı bir lambaderin müsade ettiği takdirde görüyorlardı kendilerini o camda. Kollarında kıvrıldığı adamın yansımasına bile ne kadar düşkün olduğunu düşündü Jongin. Şansları bugün yaver gitmiş, koca evde tek başlarına kalma fırsatını yakalayabilmişlerdi. Sevgilisi, Jongin için rengarenk, parlak, bakanı kendine çeken kumaşlar arasında kaybolmuş, onun için en güzel elbiseyi dikmeye çalışmıştı. Bu sırada Jongin'in baştan çıkarmaları, beklenmedik öpücükleri ve esmer teniyle baş etmeye çabalamıştı.

Kendini en rahat hissettiği zamanlar, beyaz küt parmaklarının iğneler ve kumaşlarla dolu olduğu anlar olsa da, sevgilisinin varlığıyla üzerine bir de huzur ekleniyordu. Gördüğü en güzel erkekti Jongin, Kyungsoo için. Bakınca kavrulduğunu hissettiği alev alev gözleri, parmaklarını uzak tutamadığı dalgalı kömür saçları, kırmızının onun için yaratılmış dolgun dudakları ve uzun tırnakları, gece karanlığındaki deniz kadar hırçın ve nefes kesen bedeni... Her şeyiyle, her seferinde, her göz çarpışında aklını alıyordu Kyungsoo'nun.

Kıyafetleri denemek ve Kyungsoo'yu kışkırtmak için etrafta dolanırken yaptığı da yine buydu. Yeni aldığını söylediği çamaşırlarının üzerine kırmızı kadife bir bornoz giymiş, ayağında parlak topukluları ve elinde kadehiyle ışıkların yalnızca onun esmerliğine çarptığı bir podyumdaymışçasına yürümüştü. Kyungsoo ne vakit gözlerini ondan çekip işine odaklanmaya yeltense ensesinde bitip saçlarını kavramıştı. Geriye atılan kafası yüzünden mi yoksa sevgilisinin güzelliğinden mi başının döndüğünü anlayamayan Kyungsoo, av olmak için kurdun kucağına koşan bir kuzu gibiydi. Çekiştirdiği saçları yüzünden geriye düşen başı sayesinde açılan boynuna diliyle izler bırakmıştı esmer oğlan. Bir anda Kyungsoo'nun oturduğu sandalyeyi kendine çevirmiş ve sevgilisini karşısına almıştı. Uzun topuklusunu Kyungsoo'nun bacak arasına bir bıçak gibi aniden bırakmış ve sevgilisini korkutmuştu. Halbuki sadece sandalyeye denk gelmişti ince uç. Miniğine asla zarar vermezdi. Kısa korkuyu atlatıp önündeki bacağa vermişti Kyungsoo da ilgisini. Beyaz jartiyerin açıkta bıraktığı iç bacak kısmını öpmüştü ufak ufak. Bir insana her rengin nasıl yakıştığını bir türlü kavrayamıyordu zihninde. Fakat önündeki varlık, renklerin arasına doğmuş, her şeyle uyumlu siyah bir inci tanesiydi sanki. Öpüşlerin yumuşaklığıyla gevşemiş Jongin ise başını geriye atmış, gözlerini kapatmıştı sevgilisi yavaş yavaş yukarı çıkarırken dudaklarını.

Göğüslerine kadar gelmişken indirmişti başını. Kyungsoo'nun dağılmış yüz ifadesine karşı konuşmuştu.

"Parlak bir şeyler istiyorum."


Camda gördükleri yansımalarında elbisesini üzerine alabilmişti Jongin. Nihayet tamamlanmıştı Kyungsoo'yu çileden çıkaran dakikalar. Şimdi tüm odağını ona veriyordu.

Öyle de yaptı. Gözlüklerini bırakıp ayağa kalktığında işin tamamlandığını anlayan Jongin, hiçbir çekincesi olmadan üzerindeki ufak çamaşırları da çıkarmış ve bedenini yeni elbisesiyle sarmıştı. İnce askılı, derin sırt dekolteli, lilaya yakın gri tonlarında ve oldukça parlak bir elbiseydi bu. Sırtındaki üç düğmeyi kapatırsa bu sefer de odağı kalçada olan bir dekolte oluşturulabiliyordu.

Giyindikten sonra kalemle topladığı saçlarını açtı. Makyajını çoktan yapmıştı. Bir manken gibi yürüyerek Kyungsoo'ya ilerledi. Kollarına girip teşekkür öpücükleri bıraktı sevgilisinin yanaklarına. Onu camın önündeki pikapın yanına kadar sürükledi. Geri geri giden Kyungsoo ise halinden oldukça memnundu. Hiç konuşmasalar da mutluydular. Kyungsoo için geçen gün aşırdığı plağın üzerine bıraktı iğneyi Jongin. Birbirlerinden ayrılmamışlardı bu vakte kadar. Başlayan şarkıyla dans etmeye başladı bedenleri. Kyungsoo kendini bu konuda yetersiz gördüğünden sahneyi Jongin'e bırakıp içki tazelemeye gitti. Ufak barın önünde biraz bekledi. Jongin'i izlemek o kadar eğlenceliydi ki. Fakat esmer olanın isteği sevgilisinin kollarında dönmekti. Bundandır ki ışıkları kapayıp yalnızca lambaderin aydınlığında ilerledi ona. Anında beline dolandı kollar. Şarkıya eşlik etmeye başladı Kyungsoo. Koca salonda iki kişi vardı. Sığdıramıyorlardı fakat sevgilerini. Yer açılsın diye çabuk çabuk içtiler içkilerini. Çünkü dudaklarından kadehlere bile dolabilirdi, içlerindeki bu yoğun hisler.

gün batımı kokusu | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin