the nutcracker.

103 12 5
                                    

Aynalarına kendi resimlerini yansıttıkları o salonda kaç gece geçirdiler emin değildi Baekhyun. Her vuruş, her hareket, her dönüş bir fırça darbesi gibi işlenmişti aynalara. Saçlarının diplerinden, sıcak bedenlerinden kopup gelen her damla ter, ahşap zeminde kendi nehirlerini yaratmıştı. Fakat Baekhyun'u o yere düşüren, ayağını kaydıran, başını döndüren hiçbir zaman bu ter, yorgunluk ya da kendinden kaç tane gördüğünü bilemediği aynalar değildi.

Elini tutan, beline uzanan, gülümsemesini bozmayan ve bir ilah gibi çevresini kuşatan adamdı. Chanyeol'du. 

Kasian'dı. 

Dans salonuna girdikleri andan itibaren bambaşka birine dönüştüğünü anlamıştı bu adamın. İşine ne kadar hakim, saygılı ve özenli olduğunu fark etmişti Baekhyun. Buradayken görüyordu sanki onun içini. Tüm duygularını burada boşaltıyordu kalbinden. Hiç çekinmiyordu da bundan. Prens ve Odette'nin acısını yaşıyordu sanki yüreğinde ve onların anısına değiştiriyordu tüm yanlışları. El ele gittikleri yerde mutlu olmalarını arzuluyordu. 

Baekhyun onu izlediği her an böyle düşünüyordu. Başka şeyler de düşünüyordu. Evet, kendisi de dansı çok seviyordu. Ailesi ile arasında yaşananlar, tüm sevilmeyişi bir bakıma bu alana ilgisiyle alakalıydı. Fakat Kasian'ın gözlerinde gördüğü rastlanır türden değildi. Sanki işine aşık gibiydi?

İlgisini, yeni düzenlemeye başladıkları koreografiden ara ara Chanyeol'a verdiği anlarda buna denk gelmişti Baekhyun. Kendisine hiçbir yanlışı için kızmamış, sesini yükseltmemiş, sakince ve ilgili bir şekilde uyarmıştı. Bacağını yanlış kaldırdığı bir zaman uzatılan eli teninde hissettiğinde ne kadar narin olduğunu anlamıştı dokunuşlarının. Elbette Baekhyun'u rahatsız etmek istemediği gerçeği de vardı.

Fakat Baekhyun, bu dokunuşlarla tanıştığı andan itibaren dansın kendisi olmak istedi. Kasian'ın bu denli ilgiyle yaklaştığı şeyin kendisi olması düşüncesiydi başını döndüren, ayaklarını yerden kesen ve olur olmadık anda kalbini hızlandıran.

Avuçlarını sert omuzlara bıraktığı her vakit hissettiği yumuşaklık hep yakınında bir yerlerde kalsın istemişti. Ne zaman uzatsa yetişebilsin istemişti. Baekhyun ilk kez dans etmekten çok dans eden kişinin kim olduğuna dikkat etmişti.

Chanyeol'un da Baekhyun'dan eksik kalır yanı yoktu. Ta en başından Kuğu Gölü fikriyle Chanyeol'a gelmesi çok özeldi. Yıllardır hayalini kurduğu çalışmayı, dansını çok beğendiği biriyle yapma şansına sahip olmuştu. Kolları arasında, sarı kirli bir ışığın altında, yanaklarından süzülen terler, dağılmış saçları ve sıklıkla inip kalkan göğsüyle bu kadar güzel görünüyorsa kim bilir sahnede nasıl parlayacak diye düşünmüştü Baekhyun için. 

Chanyeol için gerçekten özel bir öğrenciydi Baekhyun. Pratiklere başladıklarından beri değişmeyen hırsı, azmi ve güzelliğiyle hala aynıydı. Kusursuz dönüşleri, parlak fikirleri ve iç ısıtan gülüşüyle büyük olanın aklını karıştırıyordu. Bunun yanında hataları da yok denecek kadar azdı. Ara sıra, özellikle mola verdikleri ilk anlarda kendisine attığı bakışların elbette farkındaydı. Belki bilerek belki bilmeyerek uzun uzun Kasian'ı inceliyordu. Kim bilir hakkında neler düşünüyordu? Chanyeol, böyle vakitlerde bilerek kendini geri çekiyor ve ona karşılık vermiyordu. Emin değildi ama belki de bu çocuğun kendisini tanımasına izin veriyordu bu yöntemle. Bunu istiyordu.

Neredeyse hiç konuşmadan anlaşıyorlardı. Birbirlerine özel olarak bir şey sormadan devam ediyorlardı işlerine. Ağızlarının açıldıkları anlar yalnızca koreografinin nasıl ilerleyeceği üzerine oluyordu. Yorulduklarında bunu dile getirmiyor ama o kirli ışık altındaki ahşap zemine boylu boyunca uzanıyorlardı. Oysa merak ettikleri tonlarca şey vardı birbirleri hakkında.

gün batımı kokusu | chanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin