11

79 17 1
                                    

"Gece neden hiçbirimizi uyandirmadıniz?" Ulus'a bakıp "İkimizi de uyku tutmadı çünkü." dedim. "Bir gece olsun rahat uyuyun istedik biz de."

"Yosun'un gözleri kızarmış biraz." Uygu'ya katıldığını belli edercesine başını salladı Buğra. "Onun dinlenmesi gerekiyor."

"Yahu biliyorum. Ama aynı zamanda moral de gerekiyor."

"Evet, kahkahalarınıza birkaç kez uyandım." diyerek gülümsedi Ulus.

"Pardon."

"Ha yok. Öyle değil. Birilerini mutlu duymayalı uzun süre olmuştu. İyi geldi."

"Yine de, dinlenmesi lazımdı." Buğra'ya bakıp gözlerimi devirdim. "Anladım."

"Tabi, mutlu olması da önemli ama."

"Çevirme lafı çevirme. Tamam." dediğimde Uygu ve Ulus kahkaha atmıştı.

"Ne oldu?" diyerek yanımıza gelen Yosun'a baktım.

"Yedin mi sen yemeğini?"

"Yedim. Vallahi de yedim. Al, bak, boş. Bitti." diyerek boş ambalajı yüzüme tuttu.

"Öyle değil, kafama fırlat."

"Yahu yiyeceğim dedim, söz dedim, sabahtan beri soruyorsun, ne yapayım?"

"Ameliyat için de söz demiştin. İnsan bir kere aldatılınca, böyle oluyor. Sen bilmezsin. Ben sana hiç yalan söylemediğimden tabi."

"Hah. Ne zaman günlük laf sokma rutinine başlayacak diye merak ediyordum tam. İyi oldu beni bu dertten kurtardığın." dedi sinirle. "Eklemek istediğin başka laf sokma cümlesi var mı canım arkadaşım? Yoksa ben bi su içeyim izninle."

"Şimdilik yok." Suyu eline alıp, kapağını açarken "Yine de ameliyat olmasan, bu kadar suya ihtiyaç da duymazdin." dedim.

"Ama şimdi sordum Mavi ya."

"Ohooo, laf sokmadan önce haber mi vereceğiz bir de. Oldu canım ya." dediğimde gülümsemişti. O, su içmek için, ve de bisiklete binmek, yanımdan ayrılırken Buğra yanıma gelip "Ne yaptığını anladım." dedi.

"Ne?"

"Kafasını dağıtmaya çalışıyorsun."

"Silah olsa daha kolay oluyordu da, silahım yok." Kahkaha attığında, başımı iki yana salladım.

"Uykusuzluk seni daha bir aksi yapıyor."

"Evet. Haklısın. Normalde neşe saçan bir Polyannayım çünkü. Her şey mükemmel, bir benim aksiliğim sorun. Bak, kuşlar cıvıl cıvıl, çiçekler rengarenk açmış falan." dedim, nesli tükenmiş hayali kuşları ve çatlamış, tek bir ot bitmeyen yer yüzeyini göstererek.

"Haaa, sıra bana da geldiğine göre, en iyisi ben de bi su içeyim." deyip arkasını dönünce gözlerimi devirdim. İşlerine gelmeyince böyle kaçıyorlardi işte.

"Bugün de ben seni süreyim mi?" Kıza bakıp önce kaşlarımı çattım, sonra yarım yamalak söylediği şeyi anlayıp "O nedenmiş?" diye sordum.

"Çok zayıflıyorsun. Her gün, biraz daha fazla. Üstelik çok da terliyorsun. Bak, burda gölgelik var." dedi, her gün kendi oturduğu yeri işaret edip.

"Adın neydi senin?" diyerek dizlerimin üzerine oturdum.

"Kina."

"Evet, Kina." Bir süre dudaklarımı birbirine bastırdıktan sonra, "Ben biraz kilo aldığımı düşünüyordum son zamanlarda. O yüzden, fazla yememeye dikkat etmek istedim. Yani, verdiğim kilolar tamamen kendi isteğim. Ayrıca, bisiklet sürmek benim için sandığın kadar zor değil. Evet, terliyorum, çünkü ben çok terlerim. Bunun için bir şey yapmama gerek yok. Sadece, hava benim için biraz fazla sıcak."

"Ne yani, niyet mi yapıyorsun sen?" 

Bir süre şaşkınca ona bakıp, diyetten bahsettiğini anladığımda güldüm. "Evet, niyet yapıyorum."

"Neden ki? Bence çok güzelsin."

"Teşekkür ederim." dedim, gülümseyip, ellerimle yüzünü avucumun içine alırken. "Madem öyle diyorsun, bunu dikkate alıp, daha fazla kilo vermemek için niyetimi bırakacağım. Söz veriyorum."

"Tamam." Yerine oturduktan sonra "Yine de, yorulursun seni sürebilirim." diyerek bana baktı. "Bisiklet sürmeyi biliyorum."

"Peki. Bunu aklımda tutacağım." Bisiklete binerken gülümsüyordum. Bilmem kaç bin yılında da olsanız, dünyanın sonu geliyor da olsa, çocuk çocuktu. Her zaman saftı. Her zaman iyilik dolu. Tertemiz. Evimizi, çevremizi, dünyamızı kirlettiğimiz gibi, geleceğimizi kirletenler de bizlerdik.

YIL 2817Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin