17

68 12 6
                                    

"Ciddi mi bu?" Uçsuz bucaksız gibi görünen, düşündüğünüzden daha büyük olan tarlalara baktık hepimiz bir süre. Etraflarında demirden çitler vardı ve girmek kesinlikle imkansız gibi görünüyordu.

"Umarım bir kapısı vardır." Ulus'a bakıp eliyle gel işareti yaptı Buğra. Kapı değil ama küçük bir ordu vardı görünürde.

"Sanırım giriş orası."

"Ne güzel." diyerek gözlerimi devirdim. Omzum hâlâ iyilesmemisti ve tekrar bir şey olursa açıp tekrar dikerim diyen Buğra varken bu kadar adamla savaşmak hiç de akıl kârı gibi durmuyordu.

Biz hareket edip etmemeye henüz karar vermemişken onlar bize doğru yürüdü ve davetiyeyi istediler. Sonra da evlilik belgesi. Bize baktıkları sırada "Girmesek de olur aslında." dediğim anda cebindeki kağıda benzer şeyi çıkartıp onlardan birine uzattı Buğra. O an, takım elbiseleri olsa hepsinin önlerini ilikleyeceklerine yemin edebilirdim.

Onlar bize yolu gösterirken "Bu da neydi?" diye fısıldadım.

"İyi bir doktorum demiştim. Sen de askersin. Aynı şeyi sen yapsan yine kabul ederlerdi." dediğinde kaşlarımı çattım. Nedense hiç sanmıyordum.

"Tanımıyorsun yani."

"Adamlar asker Mavi. Senin tanıman gerekir." Haklıydı. Teknik olarak tanıması gereken bendim.

"Tüm bunlar teknolojik aletler yokken mi yapıldı şimdi?" Villaydı be bunlar. Taş yollar, ağaçlar, rengarenk çiçekler, kelebekler bile vardı. Herhangi güzel bir hayvan görmeyeli çok uzun süre olmuştu.

"Karar öncesinde alınmış. Her şey hazırlanmış. Biz de sonradan haberdar olup devraldık."

"Birileri bunu baya baya planlamış yani."

"Askeriyenin haberi varsa senin nasıl yok?" Bir kaç göz bana dönmüştü Buğra soruyu sorunca.

"Öyle bir şeyin haberini alsam, bilirdim."

İçlerinden biri "Özür dileriz ama..." dediğinde çipler çalışmadığı anda bize verilen kartı çıkartıp gösterdim. "Sizi atlamalari imkansız komutanım. Bir yanlışlık olmalı."

"Ne için atlamaları?" diye sorduğumda evlerden birinin içine girmiştik. Buğra'yı görür görmez sarılmıştı adam. Onlar hasret giderirken muhtemelen yanında olan, benim öldürdüğüm, kızı sormuştu bir ara. "Neyse." dedi sonra. "Yapacak bir şey yok." Evet. Ölüler için söylenen şey bu olmuştu bu aralar. Yapacak bir şey yok.

Benim komutan olduğum konuşulurken "İyi ya." dedi adam, "giderken emniyette olursun. "

Yosun'un Uluslarla kalması sorun olmamıştı. Aynı şekilde bizim de bir gün kalmamız sorun değildi.

"Günlük su, günlük yiyecek, deterjan, sabun, temiz kıyafetler, hayvanlar, çocuklar için okul...Ve senin bunların hiçbirine şaşırmaman. Başlarındaki adam da tanıdık." dedim kendimi koltuğa atarken. Oldukça uzun süredir koltuk görmemiştim. Kaz tüyü müydü bunun yastıkları?

"Tüm bunlar için bir bilim adamı da gerekir."

"Vee..."

"Bitkiler ve hayvanlar için çalışmaları yürüttüm. Ama burayı ilk defa görüyorum."

"Tüm bunlar yapılırken..." dediğimde "Hepimiz biliyorduk." dedi. "Sen de biliyordun Mavi."

"Bunu seninle şu an tartışmayacağım. Yosun'u görmem gerek."

"Önce banyoya girmek ister misin? Şampuan hâlâ bende." diyerek eline aldığı kutuyu salladı.

"Bak şu an tek derdim güzel kokmak olabilir işte." diyerek kutuyu aldım.

Banyodan çıktıktan sonra oradaki neredeyse herkeste gördüğüm aynı renk tulumlardan birini giydim.

"Hey. Bunlar çok rahat." Gülümseyerek odaya girdim. "Çay mı o?"

"Güneş enerjisi. Çok iyi degil mi?"

"Tabi canım. Mükemmel." Gözlerimi devirdiğimde gülümsüyordu. "Ne?"

"Şampuan güzel kokuyormuş."

"Çay da öyle. Ne çayı bu?"

"Siyah çayları var. İnanabiliyor musun?"

"Aa. Evet, hayran olmalıydık. Haklısın."

"Keşke kurabiye yapmayı da bilseydim. Tüh." dedi benim laf sokmalarima hiç aldırmadan. "Böylece tam bir geleneksel çay saati olabilirdi."

"Giderken bunlardan biraz alırsak sana bir market bulabilirim kurabiye için."

"Yapmayı bilmiyorsun yani."

"Ordan bakınca ideal ev kızına mı benziyorum?" diye sordum tek kaşımı kaldırıp.

"Her şeyi yapabilecek potansiyelde birine benziyorsun daha çok." Gülümsedim istemsiz olarak.

"Yosun'u görmeye gidiyorum."

"Ben de temiz kokmaya. Şampuan kokusuna dayanamayıp yemeye falan kalkarsam diye erken dönmelisin bence." dediğinde kahkaha attım.

Dışarıya çıktığımda her şeyi inceleye inceleye yürümeye başlamıştım. Evlerde yiyecek hazırlamak için malzeme ve mutfak vardı ve yine de yemek yapıp dağıtılan yerler gördüm. Bir kaç kişi oturmuş, yemek yiyordu.

"Mavi. Burdayız."

Yosun'u görüp ona doğru yürüdüm.

"Medeniyet kokuyorsun." dedi kıkırdayarak. "Buranın suyu bile tertemiz. İnanabiliyor musun? İçme sularını soğutmak için yeraltı sistemi yapmışlar. Her şeyi düşünmüşler, her şeyi.

"Komutanım. Ne yersiniz?" Dört çeşit yemeğe, meyvelere, ekmeğe, meyve sularına baktım. Iki yüzyıl öncesine geri dönülmüş gibiydi burda her şey. Belgesellerde izlediğimiz gibi. Ama her şey oldukça iyiydi de aynı zamanda.

Ulus'un yemeğini kendisinin aldığını görünce "Alırım ben birazdan." diyerek yemek yiyen Yosun'a döndüm. "Sevdin burayı sanırım."

"Sen de olursan burda yaşayabilirim aslında. Ama sensiz..." diyerek dudak büzdü. "sanmıyorum."

"Bunu ben dönünce düşünürüz. Beni almazlar zaten buraya da, ne yapacağımızı yani."

"Aieleri alıyorlar aslında." Direkt gözlerime bakınca "Evlenecek miyiz?" diye sordum.

Kahkaha attı. "Sence kendimi mi öneriyorum?"

"Haklısın. İdeal bir eş adayı değilsin."

"Idealden kastın tam olarak ne? Tercihen erkek olmasiysa ona göre önerebileceğim bir kişi tanıyorum da."

"Yürü git Yosun." dedim gözlerimi devirerek.

"Dur. Daha erken."

"Ne?"

"Tam karşımdaki çocuğu kast etmiyor musun yürü derken. Daha tam tanımıyorum."

"Ne?"

"Gelenlerden birinin kardesiymiş." Başımı hafifçe çevirip adama baktım. Doğrudan Yosun'a bakıyordu.

"Şaka yapıyorsun. Değil mi?"

"Seni beklerken biraz eğlenmeyeyim mi?" diye sordu gülümseyerek. "Bence sen de aynısını yapmalısın."

Başımı iki yana sallayıp gelen Buğra'ya baktım.

"Tam şu an çeneni kapatmanın tam sırası canımın içi."

"Bence hoşlanıyor senden."

"Yosun!"

"Nasılsa uzun süre baş başa olacaksınız. Neyse." diyerek gülümsedi suyunu eline alırken. 

"Sen iflah olmazsın. Gerçekten."

"Sağ ol bebeğim."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 13, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YIL 2817Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin