15

51 16 11
                                    

İki kız bir de öküzden bozma erkeği gördüğümüzde "Yaran iyilesmedi. Nolur." diyerek acınası bakışlarını bana dikti Yosun. "Hem bak bulduk çoğu şeyimizi. Yapma."

"Sence şu an seni dinleyecek kadar sakin miyim?" derken, hâlâ sinirle onlara bakıyordum.

"Hayır. Ama lütfen."

"Merak etme. Direkt öldüreceğim." Ulus anında kaş göz işareti ile çocukları uzaklaştırmasını söylemişti karısına. Çünkü en iyi o biliyordu bur askeri fikrinden caydıramayacağını. Yosun da biliyordu gerçi bendeki katır inadını ama bir umuttu herhalde ondaki de.

"Mavi, istersen saçmalama bak."

"Malzemelerimiz onlarda. Sonra tekrar dikersin işte." diyerek bacağıma bağladığım bıçağı elime alıp onlara doğru yürüdüm. Yosun ayak bağı olmamak adına yerinde kalırken, diğer ikisi arkamdan geliyordu. Ulus diğer ikisini paramparça edebilirdi aslında. Bizle savaşmak yerine bayıltıp yaralayan korkaklardi ne de olsa.
Savaşabildiklerini çok da düşünmüyordum.

"Selam." dedim, bizi gördükleri anda. "Eteriniz var mıydı? Ben bayılmayı çok sevdim de."

"Gidin burdan." diyerek benim silahımı bana tutan aptala baktım.

"Silahta ne yazdığına da baktım mı? İnan tamamen meraktan soruyorum." Özel tim komutanına özel bir silahtı o. Ve az çok film izleyen biri bile bilirdi üzerindeki işaretin ne anlama geldiğini.

Silahı hafif çevirip işarete baktığında yüzündeki sıçtık ifadesine bayılmıştım doğrusu.

"Ha bir de çalışmıyor o. Haberin olsun da." diyerek tekme atıp önce silahımı aldım sonra da ters çevirip boynunu kolumun arasına kıstırdim. "Ama yine de benim. Ve ben, paylaşmayı hiç sevmem."

"Iki kız çığlık atıyordu bu arada. İkisi de Yosun'dan halliceydi, hem korkaklık olarak hem görünüş olarak. Sadece güneşten biraz daha fazla etkilenmiş görünüyorlardı. Birinin yüzü neredeyse tamamen deri değiştiriyor gibi yanmıştı. Yaşlanmaya direnen oldukça ileri yaşlarda bir kadın olduğunu anlamıştım o anda.

"Bırakın bizi. Lütfen!"

"Çocukları görmedin mi yanımızda? Ha! Onları bağlarken hiç mi utanmadın? Hiç mi düşünmedin bağlı bir şekilde güneşin altında öylece ölürken çekecekleri acıları?" Resmen tıslıyordum sinirden. Zonklayan omzum bile umurumda değildi şu an.

"Ne biçim insansın sen? Bir de lütfen diyor utanmadan." diyerek bıçağı biraz daha bastırdım boynuna. "Sen merhamet edilecek kadar insan mısın onu düşün önce?"

Bu sırada kızın Yosun'a doğru gittiğini görüp "Sakın!" diye bağırdım. "Yaklaşırsan ilk seni öldürürüm." Ulus anında koşup yakalamıştı onu. Diğeri de Buğra'nın göz hapsindeydi.

"Sen mi bıçakladın beni?"

"Evet. Keşke öldürseymişim." diyerek güldüğünde kolunu uzatıp elini yarama bastırdı. Buğra'nın bana doğru geldiğini gördüğümde önümdeki adama tekme atıp dizlerinin bükülmesini sağladıktan sonra geriye çekip sırt üstü yere yatırıp dizimle boğazına bastırdım.

"Keşke silahın üstüne bakmayı önceden akıl etseydin. İki askerin o iplerden çocuk oyuncağı gibi kurtulacağını anlardın o zaman. Gerçi biraz aptal gibisin, bir askerin canını acıtmaman gerektiğini öğrenememişsin." Bıçağı boynuna dayayıp diğer ikisinin çığlıkları arasında tek hamlede kendime çektim.

Ayağa kalkıp yüzüme gelen kanı sildikten sonra "Eşyalarımızı alalım." dediğimde Ulus bir asker olarak anında itaat etmişti bana. Buğra ise bana bakıyordu.

Bu onun önünde ikinci hiç acımadan adam öldürüşümdü.

"İyi misin?" Yanıma koşan Yosun'a bakıp başımı aşağı yukarı salladım.

"Onlar ne olacak?"

"Suyumuz var. Burdakileri onlara bırakırız. Ne yaparlarsa yapsınlar sonra. Bize ne." diyerek bizim olan yemekleri alıp Yosun'un sırtındaki çantayı çekerek içine koymaya başladım.

"Yaran kanıyor."

"Malzemelerini al." diyerek bulduğum şeyleri çantaya doldurmaya devam ettim Buğra'ya bakmadan.

"Bu bizi hiç dinlemiyor." diyerek Yosun'a baktığında omuz silkti Yosun. Diğer iki kız öylece oturmuş bizi izliyordu bu arada. İkisi de tek kelime etmemişti. Şokta olabilirlerdi. Ben bıçaklandığımda da, hem de baygınken ve de hiçbir şey yapmamışken, yine böyle şoka girmişler miydi acaba?

Bıçakların hepsini bulup da almaya başlayan Ulus'a bakıp "Birini bırak." dedim. Çantasına koyduğu bıçaklardan birini geri koyup çantayı sırtına atarak her şeyi aldığını belirtmiş oldu.

"Hadi gidelim." dediğimde hiç kimse itiraz etmemişti.

YIL 2817Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin