0.4

2.3K 150 44
                                    

hoş geldiniz, keyifli okumalar dilerim.

bir de lütfen yorum yapar mısınız? gerçekten doğru düzgün yorum gelmiyor...

**

Titreyen ellerimle telefon rehberine girdiğimde o an hiç düşünmeden Henry'i aradım. Telefon birkaç çalıştan sonra açıldığında direkt konuya girdim, "Haberleri gördün mü?" Görmemesinin imkanı yoktu ki!

Birkaç saniye karşı taraftan ses gelmeyince tam ağzımı tekrar açıyordum ki sesini duydum, "Gördüm Darla, sakin ol..." Ne demişti o? Sakin ol mu demişti? Tam tersi ben şu an çıldırıyordum!

"Farkında değil misin, bu senin de benim de itibarımı etkileyecek. Gazeteciler kapımıza dayanmak üzeredir..." Derin bir nefes aldı, "Tamam tamam," dedi, "Bunu yüz yüze konuşalım. Evine gelmem sorun olur mu?"

"Gazeteciler birazdan gelir diyorum, delirdin mi?!" İnatçı bir şekilde diretti, "Şu an dışarıda görüşmemiz daha sıkıntılı olacaktır. Konuşmamıza fırsat vereceklerini mi sanıyorsun?"

Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapatıp sıkıntılı bir şekilde alnımı kaşıdım, "Pekâlâ! Tamam gel fakat hızlı ol ve lütfen arka girişin zilini çal."

Beni onaylayan birkaç mırıltıdan sonra telefonu kapattı. Üstüme doğru düzgün bir şeyler giydiğimde odamı ve etrafı hızlıca toplarladım. O gelene kadar kendime bir kahve yapıp sakinleşecektim çünkü ciddi anlamda gerginlikten sürekli bacaklarımı titretiyordum.

Mutfağa geçtiğimde hızlıca kahvemi yaptım. Masanın kenarındaki yüksek tabureye oturduğumda zilin sesini duymamla kahvemi masada bırakarak hızlıca arka girişe doğru yöneldim. Kapıyı açtığımda Henry hızlıca içeri geçti, "Merhaba..." Sesinde biraz da olsa suçluluk var gibiydi ya da ben yanlış anlamıştım ancak ilk ihtimal daha yüksekti.

"Merhaba," Elimle oturma odasını gösterdim, "Şöyle geçelim." Ben önde o arkada olacak şekilde oturma odasına yürüdüğümüzde Henry tekli koltuklardan birine geçerek oturdu. Hemen karşısındaki koltuğa geçip oturduğumda biraz olsun rahat olmamız için sordum, "Kahve ister misin?" Başını olumsuz anlamda salladı ve teklifimi reddetti. Beni kahvem masada kalmıştı ancak şu an onu oradan alıp içmeye bile üşenmiştim.

"Etrafta kimse yoktu, henüz kimse gelmedi belki ki." Gazetecilerden bahsettiğinde bilmiyorum der gibi omuzlarımı kaldırıp indirdim. Gazetecileri düşündükçe tüylerim diken diken oluyordu çünkü ben de bir gazeteciydim ve az çok ne soracaklarını, bizi nasıl zor durumda bırakacaklarını biliyordum.

Buraya geliş amacını hatırlayıp söze girdiğimde hızlı hızlı ve fikirler vererek konuşmaya başladım. "Bir toplantı yapıp bir ilişki içerisinde olmadığımızı açıklamalısın ya da bilmiyorum biraz daha anlık bir şekilde bu açıklamayı yapabilirsin. Bir mekanın çıkışında görülürsen illaki sana bizim hakkımıza soru soracaklardır."

Sanki hiçbir şey söylememişim gibi tek bir kelimeye takılıp kaldığında "Biz?" dedi sorar gibi. Ona garip garip baktığımda işaret parmağımla ilk önce onu sonra kendimi gösterdim, "Sen ve ben? Neden bu kadar tuhafına gitti anlam veremedim."

Sanki saçmaladığını düşünür gibi kafasını bir şey yok dercesine iki yana hafifçe salladığında koltuğun ucuna doğru gelerek eğildi. "Darla, beni yanlış anlamanı istemiyorum fakat şimdi sana söyleyeceklerim tuhafına gidebilir. Muhtemelen kimse sana böyle bir teklif dahi yapmamıştır..." Kafa karıştırıcı cümlelerine karşı kaşlarımı çattım, "Ne demek istiyorsun?"

"Bu yanlış anlaşılmayı ikimiz için de kârlı bir işe çevirebiliriz ve emin ol ikimiz de bundan memnun kalırız."

Yanlış anlaşılmaya müsait cümlesini duyduğumda neye uğradığımı şaşırarak burnumu kırıştırdım, "Ne?!" Ellerini teslim oluyorum der gibi hafifçe kaldırdı, "Yanlış anladın, tamamlayabilir miyim?"

light him up • henry cavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin