1.0

1.6K 121 35
                                    

merhaba hoş geldiniz!

umarım bölümü seversiniz, çok özlemişim bölüm atmayı.

yorumlarınıza çok ihtiyacım var, yorum yapmayı unutmayın olur mu?

keyifli okumalar dilerim!

*

James denen o aşağılık herifin bana verdiği üç günün sonunda gelmiştik ve bugün Henry kendi tabiriyle onun fişini çekecekti. Elinde neler vardı bilmiyordum ancak kendine o kadar çok güveniyordu ki haliyle ona güvenmek benim için çocuk oyuncağı haline geliyordu.

Henry bugün James'i kendisine geçici olarak verilen ofise çağırıp birebir görüşecekti ve benim de orada olmamı istiyordu. Eğer o ofiste işler Henry'nin istediği gibi gitmezse o zaman ikinci olan olarak daha kötü şeyler olacağını biliyordum.

Hazırlanıp evden çıktığımda Henry'e yakında orada olacağıma dair mesaj atarak arabama bindim. Kısa sürede aynı zamanda benim çalışma yerim olan binaya geldiğimde kartımı okutarak Henry'nin ofisinin olduğu kata çıktım. Kapının önünde durup üstümü başımı düzelttiğimde yavaşça kapıyı araladım. Henry ellerini masanın üstünde dayanmış bir yere odaklanmış öylece bakıyorken kafasını kaldırdı ve göz göze geldik.

Oturduğu yerden kalktığında ona doğru yürümeye başladım. Elini bana uzattığında büyük avucunun içine parmaklarımı kaydırdığımda beni nazikçe kendine çekti ve elini belime koydu. Elimi elinden çektiğimde, ellerimi ensesine doladım, ona sıkıca sarıldım. Diğer eli de belimi bulduğunda baş parmağı bel oyuntumu okşadı, hafifçe geri çekilip boynuma küçük bir öpücük kondurdu.

"Hoş geldin..." Sakin bir sesle konuştuğunda ondan ayrıldım. "Merhaba..." Ben gelmeden önce kalktığı yere yeniden oturduğunda bende tam karşısına oturarak çantamı masanın üzerine koydum.

"Kalbim duracak sanki, ne zaman gelecek bu lanet adam?" Kendi kendime söylendiğimde Henry hemen karşıda duran saate baktı. "Birazdan gelmiş olacak."
Kafamı sallayıp gerginlikle tırnaklarımla masada ritim tutmaya başladığım esnada kapının çalınmasıyla hareketlerim durdu. Henry sakin bir sesle, "Gel," dediğinde kapı aralandı ve görmek istemediğim o yüz belirdi.

Sanki her şey normalmiş gibi güler bir yüzle bize doğru adımladığında Henry'e eline uzattı. Henry, James'in elini sıktığında James'in yüz ifadesi değişti ve yüzü hafifçe kızarır gibi oldu. Ellerine tekrar baktığımda Henry'nin gerçekten çok sıkı bir şekilde mesaj verir gibi selamlaştığını anlamıştım. Elleri ayrıldığında James yüzünde sadece benim anlayabileceğimi sandığı bir sırıtışla bana baktı ama Henry her şeyin farkındaydı.

James bu sefer elini bana uzattığında yüzümü buruşturdum ve elimi dizime koydum. "Mevsim geçişinde olduğumuz için selamlaşmıyorum, malum virüsler..." Sinirlendirici bir şekilde gülümsediğimde James'in pis pis sırıtan yüzü yerine bozulmuş bir ifade geldi ve tam karşıma oturdu. Şu an karşımda oturuyor olması bile beni tiksindiriyordu.

"Neden burada olduğumuzu biliyor musunuz?" Henry söze girdiğinde James alnını kaşıyarak birkaç saniye durdu. "Son çekimlerden aldığımız kâr hakkında bir konuşma olacak diye düşünüyordum. Hangi ajanslarla çalışacağımız konusunda bir karar almak adına..."

Henry sabit bir şekilde James'e baktı ve bir anda sırıttı. Kötü bir şeyler geliyordu bunu hissediyordum... "Öyle mi dersin?" Henry imalı bir şekilde konuştuğunda James ne diyeceğini bilememiş bir şekilde kaldı. Ne salak bir adamdı bu, karar almak için toplanmış olsaydık benim burada ne işim olurdu ki? Altı üstü çekimleri yapan bir fotoğrafçıydım.

light him up • henry cavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin