0.5

2.4K 145 31
                                    

keyifli okumalar dilerim, lütfen bol yorum gelsin satır aralarına, bir de bölüm sonunda soru kısmı koydum orayı cevaplamayı unutmayın...

hadi bölüme geçelim 💦

**

Toplantıdan toplantıya koşarken aynı zamanda fotoğraf çekimi ve dergi kapaklarıyla uğraşıyordum. İşlerim iyice yoğunlaşmıştı artı olarak ise ilgi odağı sürekli bizim üzerimizdeydi.

Biz demek ne kadar garip gelse artık neredeyse bir ay olacaktı, bu duruma az çok alışmıştım. Çoğu zaman bazı mekanlara birlikte girip çıkıyor daha sonra ise kimseye fark ettirmeden ayrılıyorduk. Başlarda zor gelse de artık o kadar zorlanmıyordum çünkü Henry hem bana yardımcı oluyordu hem de aramızda sanki yıllardan beri süren arkadaşlık varmış gibi samimi davranıyordu. Bu durumda ise ben de aynı şekilde ona karşı öyle davranıyordum.

Yine bir çekim bitmişti ve eve gelmiştim. İşler bittiğinde kendimi eve atmayı seviyordum. Zaten yorgunluktan dışarı çıkacak halim kalmıyordu bile.

Hava serinlemişti artık, terasımda bile oturamıyordum. Dinlenme günlerimi odamda dizi izleyerek geçiriyordum. Yine geceliklerimi giyip yatağıma uzandığım bir gecede ikimizin arasında geçenler aklıma doluştuğunda gözlerim boşlukta takılı kalarak bana o anları tekrar yaşatmaya başladı.

GEÇMİŞ ZAMAN

Kapı zili art arda çalarken ürkerek elimde saçma sapan bir vazoyla kapıya doğru yürüdüm. Sabaha karşı dörtte bunun olması beni iyice korkuturken bir umutla kapı deliğinden baktım. Gördüğüm kişiyle birlikte şaşkınca ismini fısıldadığımda elimdeki vazoyu hızlıca yere bırakıp kapıyı açtım.

Henry karşımda sarhoş bir şekilde dikiliyordu ve kolunu kapıya yaslamıştı. Kolunun üstüne koyduğu başını kaldırdığında saçma sapan sırıtmaya başladı. Kaşlarım anında çatılırken hiçbir şey deme gereği duymadan onu eve aldım. Daha doğrusu sertçe içeri çektim...

Sinirle onu yürütmeye çalışırken ağzının içinde bir şeyler konuşuyordu ve bunu o kadar boğuk bir sesle yapıyordu ki ne dediğini zar zor anlıyordum. "İçip içip buraya gelemezsin anladın mı? Bu ilkti ikinci olmayacak." Agresif bir şekilde kurduğum cümle karşısında sessiz kaldı.

Onu salondaki koltuğun üstüne bıraktığımda koltukta yayılarak oturdu ve kafasını arkaya yasladı. Devasa cüssesi zaten küçük olan koltuğun yarısını kapladığında yutkunarak başımı başka yere çevirdim. "Biraz sarhoşum." Mırıltılı cümlesi kulaklarıma dolduğunda istemsizce gıcık bir şekilde güldüm, "Hiç fark edilmiyordu zaten, inan bana..."

Arkamı dönüp mutfağa ilerlediğimde ayılması için hızlıca kahve yapıp tekrar salona döndüm. Kahveyi masanın üzerine bırakıp yanına oturduğumda, "Kahveni içer misin?" dedim, "İyi gelir."

Kafasını koltuğun arkasından kaldırıp bayık bir şekilde bana baktığında gözleri yüzümde dolanıyordu. Bir an çok yakınmışız gibi hissettiğimde gözlerimi kaçırdım ancak kendimi tekrar ona bakarken bulduğumda gözleri önce burnuma ardından dudaklarıma düştü ve uzunca orada kaldı.

"Çok güzelsin." Dudağının kenarı kıvrılarak söylediği şeye karşı konuyu değiştirmek için, "Kahveni içmeyecek misin?" dediğimde içten bir şekilde güldü. Masaya uzanıp kupayı eline aldığında kahveden birkaç yudum içti ve masaya geri bıraktı. "İçtim."

light him up • henry cavillHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin