13

2.4K 168 38
                                    

Medya; Nyx

M.Ö 300, Truva Sarayı

Truva büyük bir telaşla çalkalanıyordu. 10 yıldır devam eden kuşatma artık sonlarına doğru gelmiş, Akhilleus'un yönettiği Menalous'un ordusu büyük bir hızda ilerliyordu. Truva sokaklarındaki halk endişeyle erzaklarını topluyor, şehrin yağmalanması halinde Yunan askerlerinin kadınlarına zarar vermesini istemeyen Troya askerleri şehrin kadınlarını gizli tünellerden geçirip sahilden sınır müttefik ülkesine kaçırıyordu.

Troya Sarayı da farksız değildi. Kraliyet ailesi her ne kadar belli etmese dahi büyük bir endişe içerisindelerdi. Genç kadın yattığı yataktan zorlukla doğruldu. Başı hiç olmadığı kadar ağrıyordu. Uzun beyaz geceliğinin eteklerini topladı ve tül pencereden karşı askerlerin donanmasına bakmak istedi. Pencereden baktığı zaman Yunan Askerlerini hiç olmadığı kadar formunda gördü. Bu onu tedirgin ederken içinden Savaş Tanrı Ares'in Troya ordusu ile olması için dua ediyordu. Ahşap kapısı tıklatıldığında irkilerek kapıya doğru baktı. Muhtemelen nedimesiydi.

"Gir!"

Komutu duyduğunda içeriye giren kişiye baktığında yardımcısı Selia gelmişti. Selia reverens yaptıktan sonra hanımına baktı. Hiç iyi gözükmüyordu. Onun gözlerine baktığında kendisinden duyacaklarını merak ettiğini anlamıştı.

"Hanımım, Kraliçe Kassandra sizi kabul odasında bekliyor"

Genç kadın yardımcısına başını sallayarak onay verdi.

"Giysilerimi giymemde yardımcı ol"

Selia Hanımını duyduğu gibi emrine itaat etti ve dolaptan en güzel giysisini çıkardı. Hanımının bugün neden bu kadar özenli olmak istediğini anlayamamıştı. Ancak sormaya çekiniyordu. En son cesaretini topladı ve genç kadının iç çamaşırlarını giymesine yardım ederken sordu.

"Hanımım, böyle bir günde neden bu kadar özenlisiniz?"

Genç kadın yardımcısının ürkerek sorduğu soru üzerine gülümsedi.

"Bugün tanrılarıma kavuşacağım Selia"

Selia duyduğu sözler üzerine elindeki giysiyi düşürdü.

"Zeus aşkına niçin böyle konuşuyorsunuz? Tanrı Zeus'un izniyle Savaşı kazanan taraf biz olacağız."

Genç kadın yardımcısına hüzünlü gözlerle baktı. Yardımcısı kadının gözlerinin yeşilinin ilk defa bu kadar koyu olduğunu hissetmişti.

"Savaşı kazanamayacağız Selia."

Genç kadın son kez yardımcısının gözlerine baktı ve eliyle odasından çıkması için işaret verdi. Selia odadan çıktığında altın işlemeli aynasına doğru ilerledi ve kendisine baktı. Yeşil gözleri ağlamaktan şişmiş, dudakları Tanrılara yakarmaktam susuzlamış ve çatlamıştı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Onun aşkı yüzünden insanlar ölmüş, Tanrılar ve tanrıçalar birbirine düşmüştü.

Masanın üzerinde yer alan yakut tacı gördü gözleri. Eline aldığında dudakları buruk bir tebessümle ışıldadı. Paris Sparta'ya geldiğinde onu ilk gördüğünde vermişti bu tacı. Genç adam ona bu taca her baktığında gözlerini gördüğünü söylemişti. Ne de mutlu olmuştu bu iltifatı duyduğunda.

Aklına Menalous geldiğinde içi titredi. Genç kadın onunla zorla evlenmişti. Evlenme teklifi geldiğinde Sparta kralı ona bir kez dahi ne istediğini sormamıştı. Bu dünya böyleydi. Kadınlar savaşta bir ganimet, kraliyette ise siyasi istikrarı sağlayan piyonlardı.

Tanrıça'nın İlahisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin