Medya; Layla
Yayımlamayı sabırsızlıkla beklediğim heyecanla okuyacağınız bir bölüm sizlerlee, keyifli okumalar! 💓
2 gün Sonra
Güneş ışıklarının yüzüme vurmasıyla birlikte yeni bir sabaha gözlerimi açtım. Bedenen ve zihnen ilk defa bu kadar yorgun hissediyordum. Bugün Arena'da yarışın yapılacağı gündü. Heyecanlı olmalıydım. Peki neden böyle hissediyordum? Yataktan gerinerek kalktığımda beyaz geceliğin üzerimde buruştuğunu fark ettim. Buruşukluktan nefret ederdim. İç geçirerek ayaklandım ve eklemlerimi esnettim. Camdan baktığımda Olimpos'un keyfinin gayet yerinde olduğunu gördüm. Güneş yeşil çimlere yansıma yapıyor ve Elsiyum'un girişi adeta parıldıyordu.
Kapının tıklatılmasıyla birlikte arkamı döndüğümde yorgun bir şekilde cevapladım
"Gel!"
Kalisya içeri adım attığında her zamanki gibi selamladı beni. Bugün enerjik gözüküyordu.
"Tanrıçam, Tanrı Eris'in haberci tanrıçaları gelişmeleri size aktarmak için bekliyor"
Tanrı Eris fitne tanrısı olmakla beraber insanoğluna fısıldayan nefistide. Adımlarım taburemi bulduğunda kendimi yorgunlukla bıraktım ve merakla bana bakıp cevap bekleyen Kalisya'ya döndüm. Keyfim yoktu ancak gelişmeleri duymak en azından planlarım dahilinde bir fikir oluşturabilirdi.
"Gelebilirler"
Tanrı Eris'in iki kızı Kalisya'nın ardından odaya girdiğinde şaşırmama engel olamamıştım. Birbirlerine çok benziyorlardı. Ve doğruyu söylemek gerekirse oldukça güzellerdide. İkiside aynı anda selam verdi ve şaşırtmayarak aynı anda söze girdiler
"Poseidon kızı Helen'e selam olsun"
Poseidon kızı diye anılmak her ne kadar garibime gitsede gülümsedim ve elimle önümdeki koltuğu gösterdim
"Evet kızlar, haberler neler?"
İkiside koltuğa oturduklarında dikkatle bana bakarak bir çıkarım yapmak ister gibilerdi. Bu sefer aynı anda konuşmamaya özen göstererek sağdaki söze girmişti
"Ben kaira"
Başımla onayladığımda yanındaki ikizi devam etti
"Bende Elisa"
İkisine gülümserken Kalisya'ya elimle odadan çıkmasını gösterdikten sonra tekrardan onlara doğru döndüm
"Sizlerle tanışmaktan gerçek bir memnuniyet duyduğumu söylemeliyim"
Gülerek baktığımda ikisininde yüz hatlarının sabit olması ilgimi çekmişti. Sanırım onları özel kılan gerçektende soğuk tavırlarıydı.
"Tanrı Hera'nın kızı ve Afrodit'in kızı arenada rakipleriniz olacak. Aynı zamanda aynı kan bağına sahip olduğunuz Poseidon oğlu Odinix'te. Bugün bu mücadeleden galip gelirseniz Olimpos'taki konumuz artacak ve Elysium'a istediğiniz bir insanoğlunun gidişini garantileyebileceksiniz. Sizin koşullarınıza uygun en mühim bilgilerimiz bunlardı. Arena'da görüşmek üzere"
Kızlar aynı anda söyledikleri cümlelerden sonra hızlı bir şekilde kalktılar ve odadan çıktılar. Onların bu tavrı beni şaşırtırken verdikleri bilginin pekte şaşırtıcı olmadığı kesindi, daha heyecanlı bir şeyler beklerdim. Dolabıma doğru gittiğimde bugün dünyaya ineceğimi hatırladım ve düz bir elbise seçtim. Saçlarım ve kollarımda herhangi bir aksesuar kullanmazken kokuyu tekrardan sürdüm.
Odadan çıkarken Kahvaltı yapmak için tapınağın dışına gitmem gerektiğinin bilincindeydim. Ancak Ares'in orada olma düşüncesi benliğimi oldukça huzursuz ediyordu. Öpüştükten sonra ikimizde kendi kabuğumuza çekilmiş ve arenaya hazırlıklar dışında pek bir muhattaplığa girmemiştik. Çimenler göz alanıma girerken aynı şekilde uzun masaya kurulmuş sofranın başında oturan Ares'te girmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıça'nın İlahisi
FantasíaBen tanrıça Helen'dim. Adım tarih kitaplarında yer almaz, insanoğlu bana dua etmezdi. Çoğu Olimposlu'nun varlığımdan dahi haberi yoktu. Annem Tehtys, su titanıydı. Titanlar bir zamanlar tanrı ve tanrıçalarla eş değer güçte, hatta onlar var olmadan...