Medya; Kalisya
***
Herkesin hayatta unutamayacağı anları vardır. Bunlar kimi zaman gücünüzü,kimi zamansa iradenizi zorlar. Güçlü kalmak bağırmak veya içinizdeki canavarı çıkarmak değildir. Güçlü olmak, en olmadık anda suskunluğunuzu lehine kabul eden herkese karşı sessizce ilerleyip kılıcınızı çekmektir. İşte o zaman karşınızda duranlar bunun bir rekabet değil savaş olduğunu anlayacaktır. Salondaki tanrı çocuklarına ve 12 olimposluya baktığımda bunu anlayabiliyordum. Hiçbir şeyin farkında olmayan kişiler topluluğu.
Ares'in cümlesiyle birlikte salonu derin bir sessizlik kaplarken tören boyu suskunluğunu koruyan ay tanrıçası Artemis uzun süren sükunetini bozdu.
"Tanrı Ares'i duydunuz. Bu kız sizin de dilediğiniz gibi safkanlarla aynı eğitime tabii tutulmayacak. Ancak Ares onu tanrıça olabilmesi için eğitecek. Bunda sizi rahatsız edecek bir durum göremiyorum."
Artemis'in cümeleleriyle içim ferahlarken Moira havada süzüldü ve tanrıların önüne gelip eğilerek selam verdi
"Tanrılarım ve tanrıçalarım. Tören gereği sizin asil soyunuzdan gelen bu kızı kendi kanınızla kutsamanız gerekiyor."
Moira'nın cümleleriyle birlikte tanrıların gözündeki büyük kararsızlığı buradan hissedebiliyordum. Birkaç saniye sonra Zeus ayağa kalktı ve Moira' ya elini uzattı. Moira elinde beliren altın kadeh ve hançeri Tanrı Zeus'a doğru uzattı. Zeus kadehi ve hançeri alırken halkına doğru baktı.
"Olimpos'un en gözde Moira'sı bu kızı aramıza kabul etmemizi istiyor ve ona kefil oluyorsa bu isteği geri çevirecek değilim. Ben tanrı Zeus olarak, bu kızı kanımla ödüllendirip kutsuyorum!"
Salon alkışlarken Zeus'un kahve gözleriyle kesiştim, gözlerini gözlerimden hiç ayırmayarak avcunu kesti ve avcundan akan altın kan kadehi buldu. Zeus kadehi diğer tanrılara verdikten sonra diğer tanrılar ve tanrıçalarda aynı işlemi yapmıştı. Avuçlarındaki yaralar bir süre sonra eski haline dönüyordu.
Kadeh 12 olimposlunun kanıyla dolduğunda Moira kadehi aldı ve önüme geldi. Mor gözlerini gözlerime dikerken dolgun dudaklarından çıkan sözler adeta içime akıyordu
"Tanrıların kanı sana yoldaş olsun, damarlarında gezinen altın kudretin olsun, Gücün bu yolda ışığın, karanlıkla savaşan yoldaşın olsun!"
Yemin vaktimin geldiğini anladığımda dizlerimi yere koydum ve eğildim, annemin öğrettiği gibi seslendim
"Tanrıların kanı yoldaşım olacak, damarlarımda gezinen altın kudretim olacak! Yemin ediyorum ki Bu asil soyu devam ettirecek ve bu kana layık olduğum süre boyunca başımı önüme eğmeyeceğim."
cümlemi bitirdikten Moira kadehi bana uzattı. Titreyen ellerimle kadehi tutarken içindeki sıvıyı yavaşça dudaklarıma doğru götürdüm. Kadehin soğuk yüzü dudaklarıma temas ettiğinde anlık bir irkilme yaşamıştım. Kadehi biraz daha yukarı kaldırdım ve tüm salon nefesini tutmuş gibi beni izlerken içindeki sıvının dudaklarımı aralamasına izin verdim. Keskin ancak nahoş edici bir tada sahip bu sıvı boğazımdan geçince yavaşça tüm damarlarımda gezindiğini hissettim. Bedenim zangır zangır titrerken düşmemek için büyük bir çaba sarf ediyordum. Vücudumun her zerresinde gezinen sıvı sanki binlerce tanecik haline gelmiş ve aralık bırakmayarak bedenime yerleşmişti.
Gözlerimi açtığımda etrafımda parlayan ışık hüzmesini gördüm. Sarı ışık bedenimin içinde bir alev topu misali yanıyor ve beni aydınlatıyordu. Birkaç saniye sonra gücüm herkesin önünde kendisini gösterecekti. Ruhları engelleyebilirdim ancak su'yu engelleyemezdim, engellemeyecektim de. Saniyeler sonra içimdeki su dışarı çıktığında bedenimi sardı ve bir elbise oldu. Işığın içinde Poseidon'un hızla kalkan bedenini görebiliyordum. tanrılar ve tanrıçalar şaşırmıştı, Poseidon'un melezi olduğumu düşünüyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıça'nın İlahisi
FantasyBen tanrıça Helen'dim. Adım tarih kitaplarında yer almaz, insanoğlu bana dua etmezdi. Çoğu Olimposlu'nun varlığımdan dahi haberi yoktu. Annem Tehtys, su titanıydı. Titanlar bir zamanlar tanrı ve tanrıçalarla eş değer güçte, hatta onlar var olmadan...