Keyifli Okumalar
Medya; Marcus Antonius
Uğultu. Yalnızca yalın bir şekilde bana ulaşan bir uğultuyu hissedebiliyordum. Göz kapaklarımı zorlukla araladığımda bir çift yeşil göz ile karşılaşmıştım. Doğrulduğumda derince bir nefes aldım ve etrafıma baktım. odayı aydınlatan duvara monteli meşaleye bakılırsa akşam olmuştu. Ancak en son Moira ile konuşuyordum. Ne kadar zamandır bu haldeydim? Karşımda duran Olivya'ya baktığımda öfkeli gözüktüğünü sezmiştim. Çekinsem dahi bu kadar saattir ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu.
"Ne oldu bana?" dediğimde Olivya öfkeli bir şekilde yerinden kalktı. "Tanrılar aşkına birde soruyor musun? Odaya girdiğimde kendi kendine konuşuyordun ve daha sonra aniden bayıldın." dediğinde kafam düşüncelere çoktandır dalmıştı. Moira muhtemelen bana ilahi bir boyutta gözükmüştü ve bu yüzden Olivya bunu görememişti. Ancak Moira'nın benden istedikleri gerçekleşebileceği konusunda şüphelerim olan arzulardı. Şuan bulunduğum konumda Marcus Antonious'u (Antonyus) etkileyebileceğim konusunda büyük şüphelerim vardı. Şüpheleri geçsem dahi Marcus'un ufak bir bakışını dahi cezbetmek tarihin seyrini ilmek ilmek değiştirmenin ilk adımıydı. Ve bazen ufak adımlar domino taşı misali büyük yıkımları beraberinde getirebiliyordu.
Kolumda ufak bir yanma hissettiğimde öfkeyle kolumu cimciren Olivya'ya baktım. Derdi neydi anlayabilmiş değildim. Yeşil gözleri endişe ve beraberinde kızgınlık ile parıldıyordu.
"Bana bak" Yeşil gözleri ile bedenimi süzdüğünde kızgın ses tonu ile devam etti. "Atina'dan mı geliyorsun veyahut Romalı mısın bilmem ama, ki görünüşüne bakılırsa Atina'dan geldin bu diyarlara, Ege'de işler senin bildiğin gibi işlemez. Bu sarayın bir sorumluluğu ve en önemlisi çalışanlarının bir disiplini vardır. Ve bende bunu gözetmekle yükümlü olan bir saray hanımıyım." Dediğinde duraksadı ve devam etti.
" Sana ilk cariye olacaksın dediğimde aslına bakılırsa bunu ne amaçla dediğimi algılayamayacak kadar aptalsın. Sana soylu bir eş ancak en önemlisi belki hayallerine dahi sığmayacak olan meşru kral Akhilleus'u etkileme şansı sundum ancak elinin tersi ile ittin. Birazdan şenlik başlayacak ve sen günün yarısını uyuyarak geçirmenin cezası olarak cariye olmaktansa saray hizmetlisi olacaksın" dedi ve cümlesini bitirdiğinde soluklandı. Son kez bana baktı ve yanındaki yardımcılarından birini alarak odadan çıktı. Kalan kıza baktığımda buğday tenli kahverengi saçlı badem gözlü oldukça alımlı bir kızdı. "onu kızdırdın" dediğinde gülümseyerek onayladım.
Gözleri sevecenlik ile parıldarken kim olduğumu merak ettiğini sezmiştim. Sonunda dayanamamış olmalı ki beklenen soruyu sordu.
"Nereden gelirsin sen bu diyarlara?" dediğinde merakına karşın gülümsedim. "Atina'dan gelirim. Yunan toprakları. Ancak ruhumun hep egede attığını hissederim. Sen nereden gelirsin söyle bakalım." dediğimde gözlerinde anlıkta olsa bir hüzün belirdi.
"Ben bozkırın vahşi topraklarından gelirim." Dediğinde yurdunu özlediğini anlamıştım. Ancak nasıl olmuştu da uzak diyarlardan buralara kadar sürüklenmişti anlamamıştım.
"Bozkır topraklarından buralara nasıl sürüklendin?" dediğimde gergince soluk çekti içine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tanrıça'nın İlahisi
FantasyBen tanrıça Helen'dim. Adım tarih kitaplarında yer almaz, insanoğlu bana dua etmezdi. Çoğu Olimposlu'nun varlığımdan dahi haberi yoktu. Annem Tehtys, su titanıydı. Titanlar bir zamanlar tanrı ve tanrıçalarla eş değer güçte, hatta onlar var olmadan...